Suikast kurbanlarına vicdan müzesi
Abone olNükhet İpekçi canlı yayında babasının kanlı gömleğini gösterince, saldırılarda yakınlarını kaybeden aileler 'eşyalar müzede sergilensin' dedi.
Milliyet gazetesinin efsanevi Genel Yayın Müdürü Abdi
İpekçi’nin kızı Nükhet İpekçi önceki akşam televizyon ekranında, 31
yıl önce babasının saldırıya uğradığı sırada üzerinde olan kanlı
gömleği göstererek isyanını dile getirdi...
O isyan, diğer hain saldırılarda yakınlarını kaybeden ailelerin de
isyanıydı aslında...
Ve o aileler, saldırıya uğrayan yakınlarının o anda üzerinde
bulunan eşya ve kıyafetlerinden bir müze oluşturulması fikrine
sıcak baktıklarını açıkladılar.
Hrant Dink’in elbiseleri, Abdi İpekçi’nin kanlı gömleği, Ümit
Kaftancıoğlu’nun sarı basın kartı, Doğan Öz’ün kıyafetleri, Turan
Dursun’un saati, şimdiden müzenin parçalarından olmaya hazır...
Hrant Dink’in ağabeyi Orhan Dink adını bile buldu müzenin: “Bu bir
vicdan müzesi olabilir...”
NTV’de Can Dündar’ın hazırladığı “Canlı Gaste” programına katılan
Nükhet İpekçi, 31 yıldır aralanamayan sır perdesine babasının kanlı
gömleğiyle isyan etti önceki gece. Ve dün de, o tepkisini
Milliyet’e değerlendirdi: “O kanlı gömlek, binlerce
gömlekten sadece bir tanesi...”
Aynı şekilde hain saldırılara uğrayan isimlerin eşyalarından oluşan
bir müze kurulmasına da olumlu bakan İpekçi, bunun aynı olayların
bir daha yaşanmamasına katkıda bulunabileceğini söyledi.
İşte İpekçi’nin söyledikleri...
‘Belki bir simge gerekiyor’
“Zamanaşımına uğrayan Abdi ipekçi cinayeti, katilinin tahliyesi
nedeniyle gündeme geliyor. Türkiye’de öldürülmüş gazetecilerin
kanlı gömleklerini görebilen çok az kişi oldu. Bir savaş meydanında
değildi, çoğu evinin ya da işyerinin önünde veya işinin başında
katledildi. Onlardan arta kalan eşyalar yıllardır Basın Müzesi’nde
sergilenmekte. Nail Güreli’nin girişimiyle kurumsallaşan ‘Öldürülen
Gazeteciler Günü’nde o gazeteciler yıllardır yirmi otuz kişiyi
aşmayan küçük bir topluluk tarafından görülüyor. İki üç ay önce bir
anma günü düzenlendi.
Ülkemizde 100 yıldır düzenli olarak öldürülmekte olan gazetecileri
saydık tek tek. Şimdiye kadar görmek isteyen, bakmak, yüzleşmek
isteyen olmadı. Bunu içi kaldıran olmadı, bunun sorumluluğunu
hisseden olmadı. Bir daha olmasın diye önlem alma çabasına girişen
olmadı. Belki katil Ağca gibi hareketli bir figür gerekiyor. Daha
çok gözükmek, göstermek gerekiyor. Çünkü nedense duruşma
salonlarında olanlarla cinayet dosyalarında olanlarla yüzleşmek
ihtiyacı hisseden olmuyor. Simgeler gerekiyor. Bizim görevimiz ise
bir daha olmasın diye hatırlatmak. Ülkemizde katledilenlerden arda
kalan kanlı eşyaların toplandığı bir müze olsa belki o zaman neleri
yaşadığımızı hangi cezaların kimlere yeteceği, kimlere yetmeyeceği
ve cezasız kalmış yüzleşilmemiş ne tür bir şey yaşandığı
anlaşılır.”
‘Desteğe hazırız’
Agos gazetesinin önünde 19 Ocak 2007’de suikasta kurban giden Hrant
Dink’in kardeşi Orhan Dink de, müze kurulabileceğini ve bunun bir
“Vicdan Müzesi” olabileceğini söylüyor. Nükhet İpekçi’nin sözlerini
gazetelerden okuduğunu belirten Orhan Dink, şöyle devam ediyor:
“Nükhet İpekçi isyan noktasına gelmez mi, isyan etmez mi 18
Ocak’taki o şovları görünce... Sonuçta aynı acıları aynı duyguları
yaşayan, aynı mücadelenin içinde olan aileleriz. Bir şey yapılırsa
destek vermeye hazırız.”
Orhan Dink, Hrant Dink’in eşyalarının bir bölümünü sakladıklarını
ve böyle bir müzeye verebileceklerini tekrarlıyor.
Kaftancıoğlu’nun basın kartı müzeye
Silahlı saldırı sonucu 1980’de hayatını kaybeden yazar ve radyo
programcısı Ümit Kaftancıoğlu’nun ailesi de, Nükhet İpekçi’nin
sözleriyle ortak acılarını tekrar yüreğinde yaşatan
isimlerden...
Oğlu Ali Naki Kaftancıoğlu, “Hepimiz aynı acılardan geçtik. Öfkeyi
de içimizde taşıyoruz tabii ki. Biraz da bunların çözülmesini
umuyoruz. Bu dönemde bu konuların daha çok konuşulmasıyla,
Türkiye’nin geleceği adına biraz daha olumlu adımlar atılabilir
diye düşünüyorum. Nükhet Hanım’ın acılarını paylaşıyoruz”
diyor...
Müze için elinden gelen desteği vereceğini belirtiyor Kaftancıoğlu
da ve ekliyor: “Bizim için de anlamı büyük olan şeyler var. Ben
kendi adıma böyle bir şeye sıcak bakarım. Unutulmamaları ve üzerine
düşünülmeleri açısından. Bizim için simgesel bir değeri olan basın
kartı var. Göğsünün üzerinde, cüzdanının içinde taşıyormuş.
Cüzdanını kurşun delmiş...”
‘Duruşlarını da yansıtmalı’
Ankara’da 24 Mart 1978’de öldürülen Cumhuriyet Savcısı Doğan Öz’ün
eşi Sezen Öz de müze fikrini çok beğendiğini belirtiyor ve
duygularını şöyle dile getiriyor: “İnsanın acıları hiç bitmiyor.
Aradan 32 yıl geçmiş ama tekrar yaşamış oldum. Bu acılar
bayatlayacak bir şey değil. Her an yaşanan ve taze. Çok hassasız bu
konularda. Yapılması gereken şeyler varsa herkes elinden geleni
yapar. Müze fikri çok güzel bir şey. Onların onurlarına uygun
olmalı, kişiliklerini, hayattaki duruşlarını da
yansıtmalı.”
‘Toplumsal belleği diri tutar’
Son söz, Turan Dursun’un oğlu Abit Dursun’da... Abit Dursun da
müzenin toplumsal belleği diri tutacağını söylüyor. 4 Eylül 1990’da
öldürülen babasından kalan saat, çanta, yelek gibi kıyafet ve
eşyaları sakladıklarını belirten Dursun şunları söylüyor:
“Hepimizin acısı hemen hemen aynı. 35 yıllık süreçte çok büyük
travmalar yaşadık. Toplumsal belleğin canlı tutulması bu açıdan çok
önemli. Olabildiğince genç kuşaklara bu acılar anlatılmalı. Her
ailede böyle objeler vardır ve böyle bir amaç için müzeye
verirler.”
1980’de silahlı saldırıda hayatını kaybeden Ümit Kaftancıoğlu’nun oğlu Ali Naki Kaftancıoğlu, “Bizim için simgesel bir değeri olan basın kartı var. Gösünün üzerinde, cüzdanının üzerinde taşıyormuş. Cüzdanını kurşun delmiş” diyor.
Kaftancıoğlu ailesi... Mutlu günlerinde..
Turan Dursun’un oğlu Abit Dursun “Müze toplumsal belleği diri tutar” diyor.
Hrant Dink’in ailesi müze için desteğe hazır.
24 Mart 1978’de öldürülen Cumhuriyet Savcısı Doğan Öz’ün eşi Sezen Öz, “Müze, hayattaki duruşlarını yansıtmalı” diyor. (Milliyet)