Sudan’da neler oluyor? Olayın perde arkasında neler var?

Nureddin Ceylan snureddinceylan@gmail.com

Amerika önderliğinde batı zulmünün bir diğer durağı maalesef Sudan oldu. 

Sudan’ın başkenti Hartum, askeri güçlerin bölünmesiyle savaş alanına döndü. Sudan ordusu, paramiliter bir güç olan Hızlı Destek Kuvvetleri -yani ‘RSF’-  ile savaşıyor. 10 milyon sakin, RSF'ye karşı topçu mübadelesi ve hava kuvvetleri operasyonlarından kaçınmak için siper alıyor. Hastaneler bir çok yaralı ve ölünün olduğunu bildiriyor. 

Ordunun ülkeyi koruma görevini yerine getirdiğini söyleyen Tuğgeneral Nabil Abdallah'a göre, RSF'nin daha önce ordu üslerine saldırmasının ardından, ordudan büyük bir birlik Cumartesi günü RSF kamplarına baskın yaptı ve kontrolü ele geçirdi.

RSF, başkent havaalanını, diğer iki bölgesel havaalanını ve başkanlık sarayını ele geçirdiğini iddia ederken, Sudan'ın Genel İstihbarat Servisi RSF'nin iddialarını doğru bulmayarak yalanladı.

İktidardaki Egemen Konsey başkanı General Abdel Fattah al-Burhan'ın güvende olduğu bildirildi. Sudan, ordu ve RSF'nin 2019'da eski cumhurbaşkanını devirmesinin ardından askeri bir darbenin ardından sivil yönetime geri dönmek için mücadele etti. Seçimlerin ardından bir geçiş dönemi planlandı, ancak hiçbir zaman başlatılmadı.

RSF'nin komutanı Hemedti olarak da bilinen General Mohamed Hamdan Dagalo, Burhan'ı 'suçlu' olarak nitelendirdi ve orduyu darbe yapmakla suçladı. Hemedti, 2019'dan beri General Abdel Fattah al-Burhan başkanlığındaki iktidardaki Egemen Konsey'in genel başkan yardımcısı oluyor ve RSF’de görevli asker sayısının 100.000 kişi olduğu tahmin ediliyor.


Ordu ile RSF arasındaki gerilim, Perşembe günü ordunun RSF'yi ordudan bağımsız ve yasadışı hareketlerle suçlamasıyla başladı. Hâlâ imzalanmamış geçiş anlaşması uyarınca, RSF ordunun saflarına entegre edilecekti. Birleşme sürecinin ve hangi yetki altında yürütülmesi gerektiği ihtilafa kapı aralamış oldu.


Peki olayın perde arkasına neler oluyor?

RSF’nin tarihine bakacak olursak; bu paramiliter grup 2019'da görevden alınan otokratik Devlet Başkanı Ömer El Beşir'in hükümetinden doğdu. Beşir'in iktidarda olduğu süre boyunca Hemedti, Sudan'ın Darfur bölgesinde on yıllardır süren çatışmalar sırasında acımasız bir baskı gerçekleştirdi. Yani aslında bugün ordu ile RSF arasındaki iktidar ve kontrol mücadelesi bir önceki yönetime kadar uzanıyor.

RSF, Dafur ihtilafında savaş suçlarıyla itham edildi ve Haziran 2019'da Hartum'da demokrasi yanlısı bir kampa baskın düzenlediler ve yaklaşık o saldırıda 130 kişi öldü. Bu RSF’nin ülke içinde ilk büyük saldırısıydı.

Sudan, Müslüman Kardeşler'in toplum kesimleri ve Batı yanlısı gruplar tarafından bölünmüş durumda. Hatırlanacağı üzere ABD, Müslüman Kardeşler ile ittifak yapmış ve özellikle onları Suriye'de piyade olarak kullanmıştır. Şu an aynı olayın bir benzeri ise Sudan’da yaşanmakta.

Geçen hafta ABD'nin Sudan Büyükelçisi John Godfrey, gerilimin doğrudan çatışmaya doğru tırmanmasının "son derece tehlikeli" olduğunu söylemiş ve üst düzey liderlere acilen çatışmaları durdurma çağrısında bulunmuştu. Godfrey, kendisinin ve elçilik personelinin yerinde saklandığını söyledi.

Ne tesadüftürki, Ocak 2021'de Sudan, Sudan'ın ABD'nin terörü destekleyen devletler listesinden çıkarılması için İsrail ile ilişkileri normalleştirmeyi kabul etmişti. 2 Şubat 2023'te İsrail Dışişleri Bakanı Eli Cohen, Hartum'da iktidardaki general Burhan ile bir araya geldi ve iki ülke Washington DC'de bir barış anlaşması imzalamayı planlıyorlardı.

Burhan, ABD'nin Sudan'ın Filistin'in özgürlük davasına desteğini kesmesi ve İran'la ilişkilerini kesmesi yönündeki taleplerini kabul etti.

Bununla birlikte, altyapısındaki iyileştirmelerden Sudan yararlanamadı ve Sudan, nüfusu açlığın eşiğinde olan, parçalanmış, başarısız bir devlet olmaya devam etti. 

Yani ABD ve İsrail öncelikle Sudan’ı Filistin davasından vazgeçirdi ardından ülkede bulunan Müslüman Kardeşleri kullanarak onları iktidara karşı piyon olarak sahaya sürdü. Sonucunda büyük bir iç savaş başladı. Olayın arka planı yalnızca bu.

Ordu ile RSF arasındaki mevcut çatışma, bu şekilde ilerlerse Sudan Suriye’den farksız bir duruma düşebilir.

Bugün Sudan'daki durum, İsrail ile normalleşme çağrısı yapan Suriye muhalefetine bir uyandırma çağrısı olmalıdır. Sudan örneğine baktığımızda, ABD ve İsrail'in normalleşme yolunda ilerlemesinin ne Sudan'a ne de halkına fayda sağlamadığını görebiliriz.

ABD ve İsrail’in tek yaptığı çifte standartlar ile ülkeleri karıştırmak, kendi menfaatleri doğrultusunda halkları kurban etmektir.

Selametle..