Sucuk üreticisinden tiksindirici itiraf!
Abone olBir sucuk firmasında çalışan işçi yaptıkları kan donduran hileleri bir bir anlattı.
Hileli sucuk ve karışıma devlet düzenlemesi gelse dahi
sahtekarların numaraları bitmiyor. Bakın neler yapıyorlarmış
neler!
Kısa bir süre öncesine kadar bir sucuk firmasında işçi olarak
çalışan Gülcan S., yapılan hileleri ’a anlattı.
TARİHİ GEÇMİŞ KOKAN ÜRÜNLERİ
KARIŞTIRDIK
S., marketlerdeki son kullanım tarihi geçmiş sucuk ve sosislerin
toplanıp yeni ürünlere karıştırıldığını söyledi. Tarihi geçtiği
veya satılmadığı için iade edilen sucukların ağır kokular saçtığını
belirten Gülcan S., “İade sucukların üzerindeki zarları
almamız isteniyordu, zarı sıyırıp yeni karışımlara ilave
ediyorduk.” dedi.
HAYVAN YAĞI YERİNE...
Ayrıca sucuklara hayvan yağı yerine dondurulmuş sıvı yağ
kattıklarını, bu sucukların büyük marketlere satıldığını ifade
etti.
Bir sucuk fabrikasının eski çalışanı Gülcan S., üretimde
yaptıkları hileleri anlattı. Bir süre önce istifa edene kadar ünlü
bir sucuk firmasının imalat bölümünde işçi olarak çalışan Gülcan
S.’nin anlattığına göre firma dağıtım yaptığı marketlerde raf ömrü
dolmuş, son kullanım tarihi geçmiş sucuk, sosisleri toplayıp
fabrikada bunları yeni sucuklara karıştırarak piyasaya sürüyor.
Satılmadığı ve son tüketim tarihi geçtiği için firmaya iade edilen
sucukların ağır kokular saçtığını kaydeden Gülcan S., “İade
sucukların üzerindeki zarları almamız isteniyordu. Biz de bu
sucukların zarını sıyırıp tekrar yeni yeni karışımlara ilave
ediyorduk.” dedi. Gülcan S., ayrıca hayvan yağı yerine
sıvı yağları dondurarak sucuklara kattıklarını, hileli üretim
yaptıkları bu sucukların büyük marketlere satıldığını ifade
etti.
Gülcan S., sucuğa yağ karışımını şöyle anlattı: “10 kiloluk sıvı yağ tenekeleri geliyordu. İşletmenin içinde bulunan bir tanka doldurulup içine bilmediğimiz bazı ilave maddeler konuluyordu. Bu karışımın içine ayrıca buz da ilave ediyorlardı. Daha sonra bu sıvı yağlar, kuyruk yağına benzer beyaz donuk bir hal alıyordu. Bunu alıp sucuk, sosis yapımında kullanıyorlardı.” Gülcan S., kokmuş sucuk kokusuna dayanamadığı için bir süre önce istifa ederek işi bıraktığını belirtti. İddiaların odağında yer alan, Gülcan S.’nin çalıştığı firma adına konuşan B., tarihi geçmiş sucukları kullanmadıklarını, ancak her firma gibi kendilerinin de tüketim tarihi geçmemiş, iade sucukları belli oranlarda yeni ürünlerde kullandıklarını ifade etti. B., “Bu sektör için konuşuyorum. Et ürünleri üreten her firma ürünlerine belli oranda eski ürün katabilir. Bunlar son tüketim tarihi geçmemiş ürünler. Bunları Türkiye’nin en çok satış yapan mağazasında satıyoruz.” dedi.
HİLE ANALİZLE
ANLAŞILIR
Gıda Güvenliği Hareketi Başkanı Kemal Özer, Türkiye’de temel
problemin cezaların caydırıcılıktan uzak olması olduğunu söyledi.
Özer, “Hileli üretim yapan firmalar 10-12 bin liralık para
cezasını ödedikten sonra tekrar üretimine devam ediyor. Çünkü bu
firmaların günlük kârı 10 bin liradan çok çok fazla.”
dedi.
Özer, firmaların teşhir edilmesinin doğru ancak eksik bir uygulama
olduğuna da vurgu yaptı. Resmi denetimden sonra ortaya çıkan
neticelerin tüketicilerle şeffaf bir şekilde paylaşılmasını öneren
Özer, “Denetimler hangi yöntemlerle, kaç kişiyle, nerelerde
yapılıyorsa vatandaşa bildirilmeli. Bakanlığın yaptığı
denetimlerden haberimiz yok. Ne sıklıkla denetim yapılıyor
bilmiyoruz.” dedi.
İstanbul Gıda Mühendisleri Odası Başkanı Sedat Kuru, ürün işlendikten sonra varsa bir hilenin ancak analizle anlaşılabileceğini ifade etti. Kuru, “Analiz bazlı denetimlerin artması gerekiyor. Çünkü lokanta, restoran, catering’lerde akşam yapılan sevkiyat ertesi gün bitiyor.” dedi. Gıdada hile yapan işletmelerin mesai saatleri dışında üretim yaptıklarına işaret eden Sedat Kuru, “Denetçilerin mesai saatleri dışında da kontrollerini sürdürmesi gerekiyor. Sevkiyat da bu saatlerde oluyor.” dedi. İşletmelerin fiyata bakarak ürün aldığını kaydeden Kuru, “Fiyat uygun olduğu için kalitesini sorgulamadan alıyorlar. Vatandaş sağlıksız, kalitesiz ürünleri tüketebiliyor.” dedi. Denetmen ve laboratuvar sayısının yetersiz olduğunu belirten Kuru, İstanbul’da sadece bir laboratuvar olduğuna dikkat çekti.