Su sıkıntısına karşı köklü önlemler
Abone olİngiltere'de rezervuarlarda su seviyesi azaldığı için alınan önlemler, su sıkıntısına karşı uygulanabilecek yöntemler tartışmasını gündeme getirdi.
İngiltere'de su sıkıntısı, bahçelerde hortumla sulama yasağına neden oldu.
Yağmurlarıyla ünlü İngiltere'nin son iki kış yeterli yağış almaması, bazı bölgelerde kuraklık sorununu gündeme getirdi.
Bu bölgelerdeki rezervuarlarda su seviyesinin giderek azalmasına
karşı tedbirbirler alınıyor.
Bahçeciliğin en yaygın hobilerden biri olduğu İngiltere'de, güney ve doğu bölgelerine dağıtım yapan yedi özel su işletmesi, bahçelerde hortumla sulamaya yasak koydu.
Bu sorun, herhangi bir su sıkıntısına karşı ne tür köklü önlemler alınabileceği konusunda tartışmaları yeniden gündeme getirdi.
Rezervuarlara yatırım yapmak
Kısa dönemli su sıkıntısına çare olarak daha fazla su depolamak, yani daha çok sayıda rezervuar inşa etmek bu önlemlerden ilki olabilir.
İngiltere'deki su şirketleri yıllardır bunu yapmaya çalışıyor, ancak hükümet bunun yerine borulardan sızan su sorununa çözüm bulmalarını istiyordu.
Fakat bu yıl başlarında hükümete bağlı Çevre Örgütü bir açıklama yaparak 2020 sonrası için İngiltere'nin güneyinde yeni birkaç rezervuar inşasının planlandığını bildirdi.
Bu girişimlere karşı olanlarsa, rezervuarların çok uzun zaman alan masraflı bir yatırım olduğunu ve büyük miktarda karbon ayak izine yol açarak çevreye zarar verdiğini ifade ediyor.
Deniz suyunu arıtmak
İngiltere'nin en büyük su şirketi olan Thames Water ilk tuzlu su arıtma tesislerini 2010'da Londra'da açtı.
270 milyon sterlinlik bu yatırım, su sıkıntısı yaşanan bir anda 400 bin konutun ya da bir milyon kişinin su ihtiyacını karşılamayı hedefliyor.
Middlesex Üniversitesi su ekonomisi profesörü Colin Green, tuzlu su arıtmanın "fazla elektrik kullanımı gerektiren çok pahalı bir işlem" olduğunu belirterek bunun çevre üzerindeki olumsuz etkisine dikkat çekiyor.
Thames Gateway su arıtma tesisleri
Deniz yaşamı açısından da dengeleri olumsuz etkileyen bu yöntem, atık tuzun depolanma sorununu da gündeme getiriyor.
Atık suyu arıtmak
Gündelik işlerde kullanılan suyun özel işlemlerden geçirilerek yeniden kullanıma sunulması da mümkün.
Ancak birçok ülkede uygulanan bu yönteme, atık su içme fikrinin yarattığı olumsuz psikolojik etkiden dolayı, pekçok insan sıcak bakmıyor.
Leeds Üniversitesi'nde çevre idaresi profesörü Adrian McDonald "Benim de paylaştığım felsefi bir kaygı sözkonusu. İşin içine ne kadar bilim girerse girsin, bir başkasının tuvaletinden çıkmış bir suyu kimse kullanmak istemez" diyor.
Bu yöntemin ayrıca çok masraflı olduğunu da belirten McDonald "Atık suyu arıtıp yeniden kullanıma sunma işlemi Singapur gibi ülkelerde başvurulan bir yöntem; ancak elektrik fiyatının sürekli arttığı bir dönemde bu oldukça masraflı bir işlem" diye ekliyor.
Bireylerin daha az su tüketmesini sağlamak
İngiltere'de halkın diğer Avrupa ülkelerine oranla daha fazla su tükettiği belirtiliyor.
Su tasarrufu çalışmalarıyla bilinen Waterwise adlı kuruluşun yöneticisi Jacob Tompkins, "İngiltere'de kişi başına günlük ortalama su tüketimi 150 litre iken, Almanya'da 125, Fransa'da 110, Danimarka'da ise 100 litre" diyor.
Diş fırçalarken musluğu kapatma gibi basit bir yöntemle bile büyük su tasarrufu sağlanacağını belirten Tompkins, çarpıcı bir hesap yapıyor.
"Normal bir musluk dakikada altı litre su akıtır. Günde iki defa ikişer dakikalık diş fırçalama işlemi sırasında açık kalan musluktan 24 litre su boşa akıyor demektir. Ayrıca herkes duş süresinden iki dakika kestiğinde günde 373 Olimpiyat havuzunu dolduracak kadar su tasarrufu yapılır."
Su saatinin su tüketimini azalttığı düşünülüyor
Tompkins, bu tür tedbirlerin alınmaması durumunda, Avustralya ve Kıbrıs'ta olduğu gibi düzenli olarak su sınırlamasına gitmek gerekebileceğini belirtiyor.
Su saati takmak ve su fiyatını arttırmak
Bazıları su saati takarak kullanım miktarını ölçmenin su tüketimini azalttığını iddia ediyor.
Bu yöntemi savunanlar ayrıca herkesin kullandığı miktar için ödeme yapmasının, en adil ücretlendirme biçimi olmasını da avantaj olarak gösteriyor.
İngiltere'de hükümet de bu yöntemi teşvik ediyor ve su saati takılan evlerde su tüketiminde yüzde 10-15'lik bir düşüş gözlendiğini ifade ediyor.
Ancak bazı karşı görüşler bunun her zaman etkili olmayacağını, bazı insanların "parasını ödüyorum, istediğim kadar harcarım" mantığıyla hareket ettiğini dile getiriyor.
Su tasarrufu konusunda 2012'de bir rapor yayınlayan Deloitte adlı muhasebe firması, en iyi yöntemin kademeli fiyatlandırma olduğunu söylüyor.
Firma, mevcut fiyatlandırmanın suyun gerçek değerini yansıtmadığını, ancak su kullanımı temel insan haklarından biri olarak görüldüğü için suya zam yapmanın zor bir siyasi karar olduğunu ifade ediyor.
Su şirketlerinin sızıntıları durdurmasını sağlamak
Eski boruların bakımının yapılmaması büyük su kaybına neden oluyor
İngiltere'de su şirketlerini denetleyen kurum olan Ofwat'a göre, yalnızca 2009-2010 arasında İngiltere ve Galler'de günde yaklaşık 3,28 milyar litre su sızıntısı oluyor.
1990'lara göre bu miktar yüzde 35 azalmış.
Profesör McDonald, sızıntı yapan su boruları tamir edilerek yapılacak su tasarrufunun, en ucuz ve etkili yöntemlerden biri olduğunu söylüyor.
Bölgeler arasında su aktarımı yapmak
İngiltere'nin çok yağış alan kuzey bölgelerinden, güney doğuda kuraklıktan etkilenen bölgelere su aktarımını mümkün kılacak bir boru hattının döşenmesi de, önerilen yöntemler arasında.
Londra Belediye Başkanı Boris Johnson, bir gazeteye yazdığı makalede "1942'de ortaya atılan planı yeniden gündeme getirerek kuzeydeki İskoçya sınırından güney doğuya doğru bir kanal inşası"ndan söz etmişti.
Hükümete bağlı Çevre Örgütü 2006'da yayımladığı bir raporda bunun "çok masraflı" bir girişim olacağı sonucuna varmıştı.
Fakat Profesör McDonald uzun vadede su şirketleri arasında bağlantı kurmanın iyi bir çözüm olacağını belirtiyor ve nedenini şöyle açıklıyor:
"Su kaynaklarımız kuzeyde, nüfus yoğunluğu ise güneyde."
Nüfusu stabilize etmek veya nüfus hareketini sağlamak
İngiltere ve Galler'de su talebindeki artışın en önemli nedeni, bu bölgelerdeki nüfus artışı.
Ulusal İstatistik Bürosu, Birleşik Krallık nüfusunun 2035'te 73,2 milyona çıkacağını ve nüfus artışının üçte ikisinin göç kaynaklı olacağını öngörüyor.
Migrationwatch adlı göç karşıtı baskı grubu, göç alımının ciddi anlamda azaltılması talebinin bir nedeni olarak da göçün, su gibi temel altyapı hizmetleri üzerine bindirdiği yükü gösteriyor.
En çok göç alan bölgeler ise, zaten su sıkıntısı yaşanan güneydoğu bölgesi.
Ayrıca bölgeler arası nüfus hareketleri de, göçü azaltmaya alternatif olarak gösterilen bir başka yöntem.