Statükonun taarruz tarihi
Abone olBaşbakan Erdoğan "ısrarla" değişim dedi. Bu kelimeye olan vurgunun tarihi aylar öncesine uzuyor.
Başbakan Erdoğan partisinin grup toplantısında değişim ve
demokrasiye vurgu yaptı. Statüko, vatanseverlik, değişim, özgürlük
gibi terimleri ön plana çıkardı. Erdoğan'ı böylesine konuşmaya iten
nedenlerin başında son Güneydoğu gezisi oldu. Buradan aldığı
heyecanı grup toplantısında yüksek sesle dile getiren Başbakanın
hedefinde ise statükocular vardı. Daha doğrusu bunun parlamentoya
yansıması olarak gördüğü CHP ve bunun Meclis dışı uzantısı Kemalist
bürokrasi vardı.
Ne gariptir ki Türkiye'deki siyasi yapılanma Avrupa'dakinin tersine
işliyor. Muhafazakar parti AK Parti "değişimi" CHP
"statükoyu" savunuyor. Gerçi bu tanıma bazı
kesimler katılmasa da bu söyleme katılanlar hiç de azımsanmayacak
sayıda.
Erdoğan'ın ısrarlı değişim vurgusunun altında içte ve dışta yaşanan
son gelişmeler yatıyor. Aslında ön önemli ayağını Avrupa Birliği
oluşturuyor. Çünkü Türkiye'nin iç dinamikleri Osmanlı
İmparatorluğu'nda olduğu gibi dışarıdaki gelişmelere bağlı. Kendi
içinde değişimi başlatamayan Türkiye dışarıdan gelen akımlarla
reform yapmaya çalıştı bugüne kadar. Nitekim bu süreçte de öyle
oldu.
3 Ekim sonrası statükocular için bir milat oldu. İçerideki
gerilimin startı Avrupa Birliği ile müzakere başlama tarihi olan 3
Ekim 2005 tarihinden sonra verildi. 2002-2005 yılları arasında iç
kamuoyu ve hükümet Avrupa'ya odaklanmıştı. Avrupa taraftarı da
karşıtı da müzakere tarihine kadar sabırla bekledi. Toplumun geniş
kesimin AB üyeliğini desteklemesi nedeniyle hükümete manevra alanı
tanındı. Ne olduysa bu tarihten sonra oldu. Avrupa Birliği'nin bir
türlü atlamadığı krizler ve birliğin içe kapanması karşı cepheyi
saklandıkları siperden çıkardı.
Önce içeriden reformlar durdu eleştirileri geldi. Sonra da Şemdinli
olayları patlak verdi. Şemdinli olayları ile başlayan laiklik
tartışmaları ile devam eden ve Güneydoğu'daki terör olayları ile
zirveye tırmanan ve sınırdaki askeri tatbikatlar yargı, asker,
milliyetçi, ulusalcı ve bürokrasideki içe kapanmacı kesimleri
harekete geçirdi. "Şemdinli'de herşey ortaya çıkarılacak,
karanlıktaki noktalar aydınlatılacak" diyen Erdoğan bir
süre sonra kalesinde golü gördü. Hükümet ile sorunlar yaşayan
yargının askerden yana tavır alması ile Erdoğan zor durumda
kaldı.
Bütün bunlar cereyan ederken Avrupa Birliği'nden de reformların
yavaşladığı uyarıları arka arkaya gelmeye başladı. Ekonomist
dergisi son sayısında Şemdinli olaylarının aydınlatılamadığına
değinmişti. İşte bu ortamda özgürlük ve refomların gölgelendiği
eleştirilerine maruz kalan Erdoğan son Güneydoğu ziyareti ile
kendine geldi.
İlk Diyarbakır gezisi gözönüne alınırsa Erdoğan daha geniş
kesimlere hitap etti. Her konuşmasında güvenlik önlemleri kadar hak
ve özgürlüklere dem vurdu Erdoğan. Ekomonik yatırımların demokrasi
ve özgürlüklerle birlikte geleceğinin altını çizdi.
Şimdi taarruz sırası Erdoğan'daydı. Görünen o ki
"değişimci" Erdoğan ile
"statükocular" arasındaki mücadele yeni başlıyor.
Müzekere tarihinin alınmasından sonra tarafların iç hesaplaşması
başladı. 2005 VE 2006 yılı tarafların Şemdinli olayları ve türban
sorunları ile birbirini yoklaması ile geçti. Asıl kavga 2007'de
patlayacak. Son 7 ayda yaşananlar 2007'deki kavganın ön provası
niteliğini taşıdı. Bakalım önümüzdeki günler hangi olaylara gebe
olacak?..
İnternethaber/OktaySağlam