Starın kulvarı çok farklı
Abone olFatih Karaca Star'ın koştuğu kulvarı anlattı
Söyleşi: Dilek YARAŞ
İNTERNETHABER/ÖZEL
Bu meseleler kolay meseleler değil
Fatih Karaca ile söyleşimize kaldığımız yerden devam ediyoruz...
RTÜK’de iken, ‘’ben olsam
şöyle bir televizyon kanalı
yapardım’’ dediğiniz olmadı mı hiç?
Bugünkü reyting sistemiyle siz de o kanalların başında olsanız farklı bir program prototipi uygulayamazsınız.
Önce reyting sisteminin değişmesi lazım. Bu konunun çözümlenmesi de RTÜK yasasına bağlıdır. RTÜK’e açık, net, şeffaf bir şekilde bu görev verilmeli. RTÜK de mutlaka bir ihale ile bu işi yapacak kuruluşlardan birine vermeli yani, işi yapan değil denetleyen bir kurum olmalı. Bu da halkın gözü önünde inandığı bir şekilde olmalı. O zaman bakalım ortaya çıkan sonuçlar bugünküne benzeyecek mi. Şu an yapılan, izleyici eğilimi değil, tüketici eğilimlerinin belirlenmesidir.
Artık en büyük gazetelerle yarışmayı hedefleyen bir gazete yöneticisiniz. Belki siz Star gazetesi olarak bu konuda bir kampanya başlatabilirsiniz.
Bir öncülük yapabiliriz. Arkadaşlarımızla konuşuruz, tartışırız sonuç alacağımızdan eminsek. Ya da en azından sırf gündeme getirmek için bile ortaya atabiliriz konuyu.
Ama bir gazete, şiddet içeren reklamlar verilmesin diye bir kampanya başlattı. Belli merkezlerden ne kadar ağır eleştirilerin geldiğini gördük. Sonunda da gazetenin yöneticisi
‘’Biz bu konuda yapacağımızı yaptık, bu çalışma tamamlandı.’’ diyerek bir yemekle bu çalışmaya veda etti. Dolayısıyla bu meseleler kolay meseleler değil.
Patronunuz Alladdin Kaya, ‘’Star gazetesinin çizgisinde bir değişiklik olmayacak.’’ diyor. Siz ise yeni bir konsept oluşturmaktan söz ediyorsunuz. Nasıl bir konsept olacak bu?
Yen bir konseptten kastımız şu: Star gazetesinin geçmişten itibaren ortaya koyduğu diğer gazetelerden farklı bir tarzı var. O da, olayları mutlaka farklı bir gözlükle ve değişik bir çerçeveden vermek. Haberin bazen magazin tarafını, bazen de hiç görülmeyen bir yönünü ortaya çıkarmak. Dolayısıyla, biz Star’ın o genel yayın çizgisine sadık kalacağız ama hedefimiz gazetenin daha etkin, daha önemli bir konuma getirilmesidir.
Yani, bu gazetenin Ankara’daki siyaset odaklarında da, İstanbul’un AB grubunda da, iş dünyasındaki yöneticiler noktasında da daha etkin, daha güçlü olabilimesi için gerek teknik anlamda gerekse içerik anlamında bir konsept oluşturacağız.
Hangi gazeteyi kendinize rakip görüyorsunuz?
Star’ın aslında kendi alanında bir rakibi yok... Gerçekten yok. Çünkü, Star gazetesi çok farklı bir kulvarda koşuyor. Ama Star’ın bu tirajların çok ötesine çıkma hedefi var. Çünkü Star gazetesi bu yönüyle hiçbir gazeteye benzemiyor.
Ama Star gazetesi özellikle TMSF döneminde yaşadığı sıkıntılar nedeniyle ciddi bir erozyona uğramış. En azından tirajındaki düşüşüyle, kadrosundaki arkadaşları, motivasyonunu kaybedişiyle bir erozyona uğramış. Fakat buna rağmen sadık okuyucular Star gazetesini terketmemiş. Bugün 90 bin kişi her şart altında bu gazeteye sahip çıkıyorsa gazetemiz yenilenip güçlendiğinde, yeni kadroları kendine aktardığında iyi bir duyuru ve kampanyayla
göreceksiniz ki bu tirajların çok üstüne çıkacak ve iddialı bir gazete olduğunu gösterecektir.
Pek anlayamadım, nedir o farklı kulvar?
E demin ifade ettim işte. Bu kulvar, diğer gazetelerin bakmadığı bakış açısıdır.
Örneğin...
Bizim gazetemize baktığınız zaman göbek haberimiz diğer gazetelere benzemez. Bu gazetenin eski yöneticilerden biri demiş ki, ‘’Biz ana sayfadaki en büyük haberimizde diğer gazetelerle pişti olmayacağız.‘’ Yani, aynı haberleri, aynı bakış açısını, aynı konuyu ortaya koymayacağız. Belki haber aynı olabilir, ama haberi görüş, işleyiş ve bakış şeklimiz diğerlerinden farklı olacak. Zaten bu kulvarda olan Almanya’daki, İngiltere’deki -The Sun gibi- gazeteler de olaya böyle yaklaşırlar.
AKP’ye yakın olduğunuz söylentilerine ne diyorsunuz?
Ben üst kurula 1995 yılında seçildim, o yıllarda daha AK Parti hayatta yoktu ve görev yaptığım dönem boyunca da yaklaşık on küsur hükümetle çalıştım. Dolayısıyla, bu hükümet ben göreve devam ederken geldi...
Bu dönem, AK Parti’nin oluşturduğu parlemento çoğunluğunun seçtiği RTÜK’te de görev almadım. Dolayısıyla bunun hiç de doğru bir yaklaşım olmadığını ifade edeyim. Bu, herhalde size ulaşan yanlış bir bilgidir. (İlk defa bu soruda sinirlendiğini ama belli etmemeye çalıştığını hissediyorum.)
Aksine bu hükümet tarafından RTÜK’te tekrar görev alması uygun görülmeyen bir kişi olarak çeşitli gazetelerde ve birçok medya kurumunda yorumlar yapılmış bir kişiyim. Şu an ben, bütün siyasi partilere eşit uzaklıkta ve eşit yakınlıktayım.
Hele ki bir gazetenin başında olduktan sonra bu tamamıyla böyledir. Tabii ki, bir dünya görüşümüz, genel yaklaşımlarımız, inançlarımız, ideallerimiz var ama sonuç itibariyle benim geçmişte de bundan sonra da herhangi bir siyasi partiyle herhangi bir şekilde, organik ilişki de dahil olmak üzere yakınlığım söz konusu olamaz.
Doğrusunu söylemek gerekirse bana da pek mantıklı gelmemişti bu söylentiler. DYP ile böyle bir bağlantı kursalar daha çok anlayacağım. En azından Demirel’e olan nostaljik bağınız nedeniyle... Aklıma gelmişken sorayım, Süleyman Demirel ile özel muhabbetiniz devam ediyor mu?
Süleyman Bey, çocukluğumdan itibaren adeta yanında büyüdüğümüz saygı duyduğumuz, babamın o dönem kabinede olması nedeniyle de ailece çok yakın görüştüğümüz bir insandır. Her zaman kendisine karşı bir sevgimiz, saygımız vardır. Ama bu bir parti mensubiyeti ya da geçmişte olan herhangi bir siyasi ilişki şeklinde değil bir büyüğümüz, saygı duyduğumuz insan sınırındadır bunun da özellikle altını çizeyim.
Bir de...
Yeter artık el insaf. Bu kadar uzun röportajı nasıl yayınlayacaksınız.
Yayınlarız biz... Bu da İnternet medyasının avantajı işte...
(Gülüyor)Tamam, ama bitsin artık, yarım saat demiştik iki saat oldu...
Muhabiriniz, yüzsüzlüğü ele almış durumda artık. Günlerden Cumartesi, akşam olmuş, yemek saati gelmiş, Karaca’nın bu söyleşiden başka işleri de varmış, hiçbirini düşünesim yok.
Sadece bir... yok yok iki sorum kaldı... (Karaca çaresizce gülüyor. Başka ne yapsın, elime düşmüş bir kere. Ya sabırla cevap verecek sorularıma ya da kovalayacak beni.)
Bir medya sitesinde okudum, Star gazetesine sizinle beraber gelen Fatin Dağıstanlı’nın "Bülent Ecevit'in Vasiyeti" başlıklı özel haberi DSP tarafından yalanlanmış. Rahşan Ecevit de; "Bunu yapanları Allah’a havale ediyorum" demiş... Döneminizin ilk manşeti tekzip mi yedi yani?
Bana ulaşan bir şey olmadı. Tekzip falan gelmedi. O haberi yapan arkadaşımız haberinin arkasında olduğunu söyledi. Kendisi de geçmişte Ecevit ailesiyle kitap yazmış ve bu aileye çok yakın olduğu bilinen bir arkadaşımızdır. Bu haberle ilgili bize ulaşan resmi bir tekzip olmadı...
Karaca’yı ikinci kez irite ettiğimi hissediyorum ve konuyu uzatmıyorum. Malum zaman açısından da gerdim epeyce...
Anladığım kadarıyla, onun dediği gibi resmi bir açıklama gelmemiş ama haber yine de yalanlanmış. Hani askerlerin ya da siyasilerin ağzından özel muhabbetlerde bir laf çıkar, dediklerini yazılmış görünce de ‘’yok öyle bir şey’’ derler ya onun gibi bir durum var ortada sanırım. Yanlış anladıysak, ya da bazı dengelere dokunduysak biz de bir ‘’tekzip’’ yerizolur biter... Malum, artık internet çağındayız, hiçbir şey gizli kalamıyor. Sağda solda yayınlanan haberlerin aslını astarını sorarak öğreneceğiz ancak, başka çaremiz yok.
...
Şu son soruyu da sormazsam olmaz doğrusu... İnternet Medyası hakkında ne düşünüyorsunuz?
(Rahat bir nefes alarak.) İnternet medyasını tabii ki çok önemsiyorum. İnternet’i çok önemsiyorum. Bugün googel’a bir girin istediğiniz her konuda anında bilgi emrinizde. Bakın siz konunuza ne güzel hazırlanmışsınız. Eskiden mümkün müydü bu? (Bu sözlerde bana ince bir dokundurma varmış gibi geliyor ama hiç üstüme almıyorum.)
2002 yılında yapılan İletişim Şurasını RTÜK olarak biz düzenledik. Oradaki komisyonlardan biri de internet komisyonuydu.
Bir ara, internet medyasının denetiminin üst kurula verilmesi tartışılıyordu. Biz bunun doğru olmayacağını ve üst kurulun alanıyla internet alanının farklı olduğunu, ancak gelecekte internet üzerinden radyo-televizyon yayıncılığına izin verilirse onları denetleyebileceğimizi belirttik. İnternet haber portallarının ya da çeşitli şekilde internetten yayın yapan sitelerin denetiminin üst kurula ait bir görev olmadığının da altını çizdik.
Ben, internetteki haber portallarını izliyorum. Özellikle internet medyası alanında yayın yapan siteler yine bizim ilgi alanımız içinde. Zaman zaman doğru olmayan haberler vermekle birlikte dinamik dikkate değer ve ciddi bir iş yapılıyor bence.
Yasal düzenlemeler yapılıp, özellikle sorumluluklar, haklar ve karşılıklı hukuki mevzuat meselesi çözüldükten sonra internet medyasının önünün çok daha açık olacağını düşünüyorum. Bu anlamda bir dernek olarak da faaliyet gösterdiğini biliyorum internet medyasının. Onun da çok önemli işler yaptığını düşünüyorum. Ciddi internet sitelerinin kişi ve kuruluşları küçük düşürücü yayın yapılmaması, cevap hakkına saygı duyulması doğrultusunda iyi sınav verdiğini düşünüyorum.
Ancak, son dönemde internet üzerinden özellikle pornografi ve şiddet ağırlıklı yayın yapan sitelerin günümüz gençliğini, dolayısıyla toplumu çok ciddi etkilediğini ve bu anlamda ciddi sıkıntılar olduğunu düşünüyorum.
Bizim belki gazete olarak bu noktada bazı yayınlarımız ve sosyal kampanyalarımız da söz konusu olacak...
...
Sözü biter bitmez -daha fazla soru gelmesin diye midir nedir bilmem- masasından kalkıyor Karaca ve bu söyleşi için nazikçe teşekkür ederek daha fazla soruya cevap veremeyeceğini belli ediyor. Benim de, -biraz olsun beden dilinden anlıyorsam eğer- Karaca’nın ilave bir tek soruya bile tahammülünün kalmadığını anlamam ve çenemi kapamam gerekiyordu artık...
Dönüş yolunda, yılların Ankaralısı (Tunalı Hilmi caddesinin tanınmış simalarından), taze İstanbullu Karaca’ya ‘’İstanbul’a alıştınız mı, yoksa siz de İstanbullulara nispet yaparcasına, ’İstanbul’un en güzel yanı Ankara’ya dönmek’ mi diyenlerdensiniz?’’ dediğimde, ‘’Yok o kadar değil ama, Ankara’nın düzeni yok burada. Trafik bir felaket. Düzensizliğe alışmak zor olsa da çok güzel bir şehir.‘’ diyor. (Ses tonundan ve bir an da olsa dalan gözlerinden Ankara’yı şimdiden özlediği çok belli. )
Henüz yerleşik düzene geçmemiş. İstanbul’a ilk geldiği 1 Haziran Perşembe gününden beri Yeşilköy civarında bir otelde kalıyor. İlk fırsatta gazeteye yakın stüdyo tipi bir daire edinmeyi düşünüyor.
Yeniliklere uyum sağlama konusunda kendine çok güvenen Karaca, İstanbul’a da en kısa zamanda alışacağını umuyor. Bu koca ve yaban şehirde yol iz bulma sorununu ise şoförü Mehmet Bey hallediyor.
Söyleşinin ikinci bölümü