Star'daki olay Zafer Çağlayan yazısı kol saati içimize sinmiyor!

Star gazetesi yazarı Ahmet Taşgetiren, 17-25 Aralık'tan bu yana tartışılan ve ABD'de Zafer Çağlayan hakkında açılan dava ile yeniden gündeme gelen yolsuzluk iddialarını bugünkü köşesine taşıdı. Zafer Çağlayan'la özdeşleşen 'saat' polemiğine dikkat çeken Taşgetiren, "Ama 'kol saati' ile sembolize olan yolsuzluk dosyalarını, bu 'milli mesele' ile içimize sindirmemizin istenmesi içimize sinmiyor. 'Çağlayan'ın yükü'nü taşımanın ve tüm siyasi harekete taşıtmanın nasıl bir gerekçesi olabilir ki?" diye sordu.

İşte Ahmet Taşgetiren'in yazısının detayları...

"Rıza Zarrab'ın Zafer Çağlayan'a hediye ettiği 700 bin liralık kol saati. Ve onunla bağlantılı hediye – rüşvet – komisyon iddiaları. Ve ilaveten üç ayrı bakanla ilgili iddialar.

Böyle bir iş var Türkiye siyasetinin hafızasında, kapanmayan bir dosya olarak.

Bu dosya ve bağlantıları, dört bakanın hükümetteki görevini bitirdi.

...

AK Parti'nin duayen isimleri, mesela o dönemin Meclis başkanı Cemil Çiçek adeta bugünleri hatırlatan sözler söyledi: 

“Yüce Divan’a gitmezlerse bu konu hiç durmadan tartışılır, tartışmalar sürer durur. Giderlerse mahkeme karar verir ve üzerinde fazla durulmaz, hayat devam eder. Dava sonucu ne olursa olsun Türkiye'nin imajı açısından çok kötü oldu. Keşke bu olaylar olmasaydı.”

Çiçek,yolsuzluk tartışmaları yüzünden Türkiye'nin şeffaflık açısından onbir basamak gerilediğini de söyledi.

Sonra Yolsuzlukları Soruşturma Komisyonu bakanları akladı.

Dosya kapandı?!

Hayır kapanmadı.

...Bugünler...

Devlet içerde 17/25 Aralık'la iltisaklı tüm alanı tasfiye ediyor.

Ancak Zarrab Amerika'da tutuklu. Bir Halk bankası yöneticisi tutuklu. Ve Hükümet üyesi Zafer Çağlayan için tutuklama kararı verilmiş durumda.

...

Amerikan yargısı FETÖ tarafından kullanılıyor. Bazı yorumlarda da Amerikan derin devleti, Erdoğan'la bu tarzda hesaplaşıyor.

Ben Amerika'da bir yerlerin Erdoğan'la, Türkiye ile hesaplaşma halinde olduğuna inananlardanım. Bu, bütün İslam dünyasına yönelik hesaplaşmanın bir uzantısı. O dönemde Türkiye – İran ilişkileri de, Amerika'nın hesabını bozan niteliğiyle boy hedefi olmuştu.

Bu davanın böyle bir hesaplaşma boyutu olduğu muhakkak.

Ama “kol saati” ile sembolize olan yolsuzluk dosyalarını, bu “milli mesele” ile içimize sindirmemizin istenmesi içimize sinmiyor. “Çağlayan'ın yükü”nü taşımanın ve tüm siyasi harekete taşıtmanın nasıl bir gerekçesi olabilir ki?

2019 öncesinde AK Parti böyle bir gündemle boğuşur hale geliyor. Evet bu, bir Amerikan hamlesi ile karşı karşıya bulunulduğunun işaretidir. 

“Görevimiz Tehlike”senaryolarında Amerika, hedef aldığı liderleri idealleri üzerinden vurmuyor, yolsuzluk vs gibi etik malzemeler üzerinden kurşun atıyor.

Zarrab işi de Çağlayan işi de “iltisaklar” da oldukça sıkıntılı.