Sportif olan sadece arkası mı?
Abone olAdına "Sportback" denildiği için kendime bu soruyu sordum... Zira görünüşe bakılırsa, önünden başlayıp, arkasına kadar, her açıdan sportif bir tasarımı var
Öncelikle şu "Sportback" meselesine bir açıklık getirelim diyorum... Çünkü içime sinmedi ve insanların bana sürekli "İyi de kardeşim, 'Sportback' ne demek ki?" diye sorduğunu sorduğunu hissediyorum... Hislendim işte!"Sportback", aslında kabaca Türkçe'ye çevirildiğinde "arka kısmı sportif olan" anlamına geliyor. Ancak Audi, bu ismi bulurken, deyim yerindeyse birazcık kelime oyunu yapmış ve "Hatchback" yerine sportif hatchback kasa tipinde bir araç olduğunu belirtmek amacıyla "Sportback" deyivermiş. Eh, tasası da bize düşmüş, zira yazıya başladığımdan beri dön dolaş, bunu anlatıyorum... Evet, Alman firmanın "premium compact" denilen ve üst sınıf kompakt otomobiller kategorisinde ürettiği A3'ün tamamen yenilenmiş hali, sadece üç kapılısıyla yaz aylarında ülkemizde piyasaya çıkmıştı. Sadece bize özel değil, Avrupa'da da öncelikle üç kapılısı piyasaya verilmişti. Audi, bu kez eski kasa A3'e göre bir yenilik yaptı ve A3'ün beş kapılısını, farklı bir tasarımla ve doğal olarak da farklı bir isimle çıkartmayı uygun buldu. Türkiye'de de bu ay satışına başlanan A3 Sportback, anlayacağınız, üretici firma tarafından "farklı bir otomobil" olarak taçlandırılmak istenmiş. Ne yapalım, bu onların kararı... Daha ayrıcalıklı tasarım Ara başlıkta söylediğim lafın arkasındayım. Gerçekten de A3 Sportback'e, tasarımda daha fazla "kıyak" geçilmiş ve ayrıcalık tanınmış. Ön farları (biraz benziyor olsa da), plakayla ikiye ayrılan iri radyatör ızgarası, tamponu, üç kapılı Coupe kardeşinden hem farklı, hem de daha hoş... Aynı şekilde arka tasarım ve stop lambaları da, farklılığı ortaya koyan diğer unsurlar arasında yerini almış. Tabii sportif alaşım jantlar, dış tasarımda "son nokta" şeklinde. İç kısımdaysa, o biraz önce anlattığımız farklılık, yerini "kardeşliğe" bırakıyor. Zira iç kumanda birimleri, orta konsal ve diğerleri genelde üç kapılı kardeşinden alınma özellikler. Tabii direksiyon simidi, bariz farklı. Kullandığımız aracın biraz üst donanım versiyonu olması nedeniyle, çift renkli konsol, hayli lüks bir otomobil hissi tattırıyor. Zira siyah ve açık kahvenin uyumu, koltukların ve yerlerin de açık kahveyle renklenmesi, içimizi açtı. Hele de kırmızı aydınlatmalı gösterge ve kumanda aydınlatmaları, iç dikiz aynasının altından gelen kırmızı aydınlatmayla birleşince, "Romantik ortam dediğin, böyle bir şey olsa gerek!" cümlesi içimden geçiverdi. Orta konsol, her ne kadar biraz karmaşık gibi görünse de, aslında pek de öyle değil. Çift yönlü (sürücü ve yolcu tarafı bağımsız ayarlanabiliyor) otomatik klimanın ayarları, radyo-CD çalar (Bose marka, en afillisinden) ve bazı kumandaların düğmeleriyle birlikte kalabalık yapıyor olabilir, ancak gayet kullanışlı ve kısa sürede alışılabilir cinsten. Özellikle klimanın sıcaklık ayarı hoş. Zira artırmak ya da azaltmak için sola-sağa oynatıyorsunuz, tam çevirmiyorsunuz. Bir de el freni kolunun, ters "L" biçiminde oluşu çok ilginç ve şirin geldi... Bunun dışında, aracın içindeki oturma alanları hiç de az sayılmaz. Özellikle de arkadakiler için. Beş kişinin seyahat etmesi mümkün. Ayrıca içeride ve bagajda hoş ayrıntılar da var. Öndeki yolcunun sol ayağının tarafında, orta konsola entegre bir eşya koyma filesi var. Arka bagajda da filenin yanında, bir de torba asma askısı konulmuş. Hoşşş... Kulakçıkları çekiverince... Kullandığımız araç, Golf'te de halen kullanılan 1.6 lt. 8V (102 HP) motora sahipti. "Tiptronic", manuel kullanıma da olanak sağlayan vites kutusu, aynı zamanda direksiyonun arkasındaki kulakçıklardan da değişim yapmanıza şans tanıyor. Biraz ağır kanlı olarak hatırladığımız motor, bu vites kutusuyla gayet uyumlu çalışırken, gaz pedalına tepkilerde sandığımızdan iyi sonuçlar verdi. Az önce sözünü ettiğimiz vites kutusu, sarsıntısız ve seri vites geçişleri sağlarken, otomatik viteste giderken, kulakçıklardan manuel vites küçültmenize veya büyütmenize itiraz etmiyor. Yani, normal vites kolunu kendinize doğru çekmeden ve manuele almadan da, bir süre kulakçıklarla manuel vites değiştirebiliyorsunuz. O, sonradan kendiliğinden tekrar otomatiğe dönüyor. Bu da bize ilginç gelen notlardan biri tabii ki... 190 km/s hıza çıkabilen araç, birlikteliğimiz boyunca, performanslı sürüşler dahil 9 - 9.5 litre civarında tüketti. Şayet "efendi" giderseniz, 7.5 litreye filan düşebiliyor. Sahip olduğu ESP (Elektronik Denge Programı), aracın yol tutuşunun gayet iyi olmasını sağlıyor. Fren konusundaysa hiçbir problem yok. Araçta ABS, EDL (Elktronik Diferansiyel Kilidi), ASR (Patinat Önleyici Sistem), elektrikli camlar, çift yönlü otomatik klima, Bose CD-çalar ve daha fazlası, araçta mevcutlar listesindeydi. 1.6 Tiptronic'in fiyatıysa, 55 milyar civarından başlıyor. Audi A3 Sportback 1.6 Tiptronic Motor Hacmi 1595 cc. 8V Motor Gücü 102 HP 0-100 km/s 12 sn. Maksimum Hız 185 km/s Tüketim (l/100 km) Ort. 7.5 lt. Yazı: Levent KÖPRÜLÜ Kaynak: Milliyet