Fenerbahçe ezeli rakibi Beşiktaş'ı İnönü'de 4-2 yenerek şampiyonluk yolunda önemli bir engeli geçti. Peki spor yazarları 6 golün atıldığı maçla ilgili neler dedi? İşte yorumlar. Erman Toroğlu (Hürriyet): Oksijen meselesi Cüneyt Çakır, ufak takımlann maçlannda futbolculara hiç nasihat etmez, kartlarını hep gösterir. Dün gece de nasihat etti. Mesela Gökhan Gönül'ü ikinci san karttan atmaya gücü yetmedi. Ama Aykut Kocaman daha atik davrandı, onun yapamadığını yaptı; Gökhan'ı kenara aldı. Cüneyt Çakır, 3 Beşiktaş ! atağında "avantaj" uygulamayarak 3 önemli akını kesti. Yani, malesef Türkiye'nin 1 numaralı hakemi dediğimiz hakem, maçtan korktu. İki tarafa da gidip gelen bir maçtı. Eksilen kaybetti. Okay Karacan (Zaman): Derbi uzmanlık ister Golleri tartışılan savunmanın sağbek ve stoper'i atıyor, aynı stoper takımın büyük transferine al da at diye 50 metre pas veriyor, al oyunu bitir şu işi diye olmuyor ve zaten 2-1 öne geçmiş takım diğer stoperinin çapsızlığıyla takımının fark yemesine önayak oluyor. Neden? Çünkü Lugano daha akıllı, daha iyi biliyor derbi oyunlarını ve ikili itişmenin ilk saatinde kendi oyunuyla yıkılıyor ve yıkılırken takımını da bitiriyor Ferrari... Tarihin en iyi malzemesi, tarihin en karmaşık takımına dönüşüyor. Birisi Schuster'i durdurmalı. 10 kişi kalmış bir takımdan oyundan alınacak adam orta sahadan mı olur? Lütfen izah edin!.. Herkesin malumu Ekrem ikinci sarıyı görse kırmızıyla gidecek golü atamayacak. Dia'nın topu direkte patlamasa Fenerbahçe işi erken bitirecek. Almeida atsa 3-1 olacak, zor olacak Fenerbahçe'nin işi ve Ferrari atılmasa, takım paniğe kapılmasa Beşiktaş kazanacak... Her türlü bakabilirsiniz... Bir sürü kırılma noktası var maçın.. Rıdvan Dilmen (Sabah): Psikolojik fark tabelada! Maça güvenli başlayıp öne geçen, devamında geriye düşmesine rağmen demoralize olmayıp maçı kazanan Fenerbahçe bir tarafta... Öndeyken, şuursuzca, gereksiz bir kırmızı kart ve penaltı diğer tarafta. bu, maçın da kırılma anı idi. Bir tarafta bu derbiyle 6 maçtır kazanan ve her gün üzerine koyan, her gün teknik direktörünün de el attığı, camia olarak da kenetlenmiş bir takım. Bir tarafta da iç bünyesinde sorunlar yaşayan, oyuncular arasında sorunlar yaşayan, teknik direktörle problemler yaşayan bir takım. Bu, maça yansıdı. Hafta içi duran toptan dört gol yiyen Beşiktaş, dün de ilk golü duran toptan yedi. Öğlen saatlerinde öğrendim. Bobo twitter'dan "Sivok ve ben 18'de yok" diyecek kadar large olmuş. Ahmet Çakar: Futbol haini Matteo Ferrari!.. Ve art arda pozisyonlarla Beşiktaş farka gidecek herhalde diye düşünürken sahaya bir 'HAİN' çıktı; futbol haini Ferrari. Beşiktaş dün gece yenildiyse bunun sorumlusu ne golü kaçıran Almeida, ne de ciddi anlamda hakemdir. Bunun yegane sorumlusu Ferrari hainidir. Önce bir yan topta Lugano'ya güreşte bile faul olacak bir hareket yaptı. Ama dün gecenin kötü ismi Cüneyt Çakır bu penaltıyı göremedi ve vermedi. 12 dakika sonra hain tekrar sahaya çıktı. Bu sefer rakibi Lugano'nun suratına elinin tersiyle öyle bir tokat attı ki, işte bu tokat Beşiktaş'ın hem mağlubiyetini hem de belki de ilerleyen haftalarda tahmin edemeyeceğimiz çok acı günleri getirecek. Bu penaltı hem kırmızı kart hem de Fenerbahçe için hayat iksiri oldu. Ve bu iksir Fenerbahçe'ye galibiyeti getirdi. Sadece galibiyeti mi, belki de şampiyonluğu getirdi... Mehmet Demirkol (Milliyet): Kocaman Alex Bu Alex, Kocaman bir Alex... Başa dönersek, Fenerbahçe, Matteo Ferrari oyundan atılmadan da maçı kazanacak pozisyona gelebilecek duruma ulaştı. Orta sahada daha savaşçı daha sert ve yıpratıcıydı. Her ne kadar Schuster geçtiğimiz birkaç maça oranla daha dirençli ve iki yönlü bir orta saha kurmuş olsa da birlikte oynamamışlık Fenerbahçe’yi daha iyi yaptı. Dolayısıyla Quaresma dışında bu yapıyı aşan pek olmadı. O da fazla bencil olunca sürekli gol arayan konuk ekip oldu ilk yarıda. Kocaman Alex’in markaj altında oluşunu Dia’yla değerlendirdi ki, bu genel teşhis açısından doğru bir karardır. Fenerbahçe tüm akın organizasyonlarını kendi soluna döndürdü. Fenerbahçe’ye yakın tarihte gelmiş yabancılar arasında fiziksel özellikler açısından en özel oyunculardan biri Dia. Toplu/topsuz müthiş bir sürati var. Neredeyse baş döndürüyor. Uğur Meleke (Milliyet): 'Kafanı kullan' Guti oynadığında Beşiktaş kesinlikle geriden daha iyi çıkıyor. Schuster de bunun farkında ki, Guti’yi devrenin başlangıcıyla birlikte orta ikilide kullandı ve stoperlerin arasına girip top almasına izin verdi. Dün Guti (kâğıt üzerinde) 10 numara rolünde oynadı, ama yine dolaştığı noktaların ortalamasını alsanız orta çizginin gerisinde çıkar. Yine geriden aldı, yine oyunu o kurdu. Schuster takımını bir adım ileriye taşımak istiyorsa, orta ikilisinin içine oyun kurabilen bir adam (muhtemelen Fernandes’i) sokmak zorunda... Beşiktaş’ın dün en kötü olduğu yerse sağ savunmasıydı. Zaten Quaresma (Dia’nın dün yaptığı gibi) çıkan bekle birlikte geriye gelmiyor. Bir de Ekrem kötü gününde olunca (ki gol atmasaydı devrede Hilbert’le değişeceğini düşünüyordum), Fenerbahçe neredeyse bütün hücum aksiyonlarını kendi solundan yaptı. Dün 13’üncü dakikada Guti’nin Ekrem’e “kafanı kullan” içerikli bir uyarısı oldu. Keşke bu oyuncular beraber oynadıkları ustalardan bir şeyler öğrenebilseler. Çünkü öğrenmeye açık olsalar belki de aynı hatayı defalarca tekrarlamayacaklar. Erdoğan Şenay (Milliyet): Muhteşem derbi Ferrari, beklenmedik şekilde bir cezai hareket yaratıp, Lugano’ya dirseği basınca hem hayati penaltıya sebep oluyor, hem de takımını 10 kişi bırakma kabahatine düşüyordu. İşte sarı-lacivertli takımın başına yeniden talih kuşu konuyordu. Zaten istim üstünde bir havada ve akıl dolu top kullanışlarıyla olmazsa olmaz bir iddiayla galibiyeti arayan Fenerbahçe gecenin kahramanı Alex’le coştukça coşuyor ve takım halinde koşuyorlardı. Futbolda şu gerçek dün gece bir kez daha hakim oldu oyunun kaderine... Komple takım havasında yarışan ve oyun disiplinini elden bırakmayan bir takımla, kopuk meziyetlere sahip bir toplama takım arasında geçen bu 90 dakikalık olağanüstü yarışmanın galip geleninin doğal olarak komple takım yani Fenerbahçe’nin olması veya net şekilde kazanması normal değil miydi? Güntekin Onay (Vatan): Fatura Ferrari'ye çıkmalı FUTBOLUN yazılı olmayan anayasası devrenin sonunda bir kez daha devreye girdi. “Atamayana atarlar.” İçeriye 1-1 girmek büyük bir yükü omuzlarından kaldırdı siyah-beyazlıların. İkinci yarıya İbrahim’in golüyle başlayan Beşiktaş önce coşkuyu buldu ardından da pozisyonları. Maç tamamen Kartal’a bakarken Almeida’nın karşı karşıya kaçırdığı net fırsat maçın 3-1’e gelmesini engelledi. İYİCE sallanmaya başlayan F.Bahçe’nin imdadına Ferrari’nin Lugano’ya topsuz alanda vurduğu dirsek yetişti. Maç boyunca benzer pozisyonları iki takım aleyhine de zaman zaman gözünden kaçıran Cüneyt Çakır bu kez çok dikkatliydi. Ve Ferrari’yı kırmızı kartla oyundan atarak beyaz noktayı gösterdi. Verdiği kart doğruydu ancak ilk faulü Lugano yaptığı için Beşiktaş’ın serbest vuruş kullanması gerekiyordu. Çakır bunu süzemedi. 2-2’ye gelen maç ve 10 kişi kalan rakibi karşısında ibre F.Bahçe’ye döndü. Selçuk Yula (Fotomaç): Schuster'i terse yatırdı Zaten bundan birkaç dakika önce Ferrari, Lugano'ya yine penaltı hareketi yaparken biz de Beşiktaş yönetiminin hakemler hakkında ne düşündüğünü sorguluyorduk. Maçta dikkat ettiğim nokta Brezilya Milli Takımı'nda oynayan Santos ve Portekiz Milli Takımı'nda oynayan Quaresma'nın mücadelesiydi. Gerçekten mükemmel kapıştılar. Öteki merak ettiğim Schuster'in, F.Bahçe'nin sağ kanadını (Gökhan Gönül, Topuz) nasıl kapatacağıydı... İyi kapattı. Schuster'in Kadıköy'deki maçta Alex'in üstüne Ernst'i verdiğini düşünürken şimdi niye Necip'i verme yanlışına düştüğünü Alex'in attığı 3 golle gösterdiğini varsayarken F.Bahçe maçı İnönü'de 4-2 aldı. Bu sonuçtan sonra Beşiktaşlı yöneticilerin ne federasyona ne hakemlere şikayet etme hakkı olmadığını düşünüyorum... Ve büyük futbolcuları almakla takım olunmaz diyorum. Örnek mi: İşte Beşiktaş, örnek mi: İşte F.Bahçe. Gürkan Kubilay (Fotomaç): Fener şampiyon olur 5- Fenerbahçe'nin; Niang'in diriliğiyle, Mehmet Topuz'un savaşçılığıyla, Alex'in ruhuyla, Yobo'nun mücadelesiyle, Lugano'nun yeniden dirilişiyle, Selçuk ve Emre'nin tek adam harmoni tarzında oyunlarıyla, Santos'un yeni transfer mantalitesiyle oynaması, Gökhan Gönül hücuma destek veremese de doğru savunma hamleleri yapması, sağdan fazla işleyemeyen takımı soldan Dia'nın götürmesi, Aykut Kocaman'ın haftalardır yazdığım "Kocaman'a inanın" düşüncemin ne kadar doğru olduğunun ispatıydı. 6- Orta sahası olmayan takıma iki maçta 8 gol yediren Schuster'in bir gün bile kalmadan Beşiktaş'ten hemen gönderilmesi gerekir. Bu futbolla, iki hafta önce, 7 maçta 19 puan alacağını iddia ettiğim Fenerbahçe, lig sonunda şampiyon olur. Kemal Belgin (Türkiye): Ferrari'den Alex'e kıyak Alex penaltıyı gol yapınca maçın yeniden ilk yarım saatindeki fotoğrafa dönülmesi hiç de sürpriz değildi. Böyle bir oyunda bir tarafın 10 kişi kalması hele hele son maçlarda iyi top dolaştıran F.Bahçe lehine oluşmuşsa, maçın sonucunu da tahmin etmek pek güç değildi. Alex‘in uyanıklığı ile iki golü daha Beşiktaş kalesine gidince, İnönü’deki faturanın sahipliği de bu defa Schuster‘den Ferrari ve Almeida‘ya devroluyordu. Yani F.Bahçe bu defa orta sahasının Topuz‘dan eksik kalmasına rağmen, Niang ve Dia‘nın dikine harmanladığı Beşiktaş’ı tam elinden kaçırmışken, Ferrari ile Almeida sayesinde geri alarak şampiyonluk iddiasına yeni bir sayfa daha açacaktı. Beşiktaş ise sanırım bundan sonra transfer edeceği yabancıların hiç olmazsa Ernst kadar disiplinli ve hakiki profesyonel olmasına dikkat etme koşuluna mahkum oluyordu. Gürcan Bilgiç (Sabah): Aslında üç maç vardı Bu maçın Fenerbahçe için önemi çok büyük. Sadece üç puan değil, derbi kazanmanın getirdiği güven de bundan sonraki haftaları daha kolay ve tehdit eder hale getirecek. Oyuncu grubu mücadele istikrarını sağlarken, artık her rakip için korku yaratacaktır. Zirvedeki rakiplerin moralini bozacak, panik virüsünün daha hızlı yayılmasını sağlayacak bir gövde gösterisi bu. Hem bu takım, hem de taraftarı yıllardır özlemini duydukları savaşan takımlarını izliyorlar. Aykut Kocaman'ın felsefesi ile hedeflerin zamanla ne kadar büyüyeceğini de hep birlikte göreceğiz. Cüneyt Çakır için tek şey söyleyebilirim. Maçtan sonra bu mağlubiyete kılıf arayanların kurtarıcısı olmayacak. Lugano'ya yapılan penaltıyı çalmayan bir hakemi bile kötüleyecek halleri yoktur herhalde...