Spor yazarları derbi için ne dedi?

Abone ol

Fenerbahçe Galatasaray'ı 3-1 yendi. Daum baş tacı edildi, Rijkaard tartışılıyor. İşte spor yazarlarının maç yorumları..

Rıdvan Dilmen (Milliyet): Yüksek konsantrasyon

İnanılmaz gergin başladı Kadıköy serüveni... Daha ısınırken tansiyon yükseldi. Fenerbahçe de müthiş bir presle oyuna girdi. Daha ilk dakikada Emre, Baros’u düşürdü. Sakatlanan Baros oyunu terketti. Galatasaray takımı bir anda sindi. Baskı üzerine baskı Fenerbahçe’ye golü de getirdi.
Fenerbahçe maça önde pres ile başlayınca Galatasaray’ın hem etkili hücum girişimlerini durdurmuş oldular, hem de savunmasını hataya zorladılar.
1-0’dan sonra rakibi savunmada karşıladılar, çabuk ataklarda pozisyon kovaladılar. Ancak son paslarda başarılı olamadıkları için sadece bir duran topta Lugano’nun kafa vuruşuyla yüzde yüz gol kaçırdılar.
İkinci yarıda Fenerbahçe yine baskılıydı. Hücum preste kaptıkları bir top sonrası penaltı geldi. 7-8 dakika skoru 2-0’da tutabilseler Galatasaray maça erken havlu atacaktı. Ancak bir duran topla golü yediler.
Tam bu sırada Teknik Direktör Rijkaard, Fenerbahçe’nin ekmeğine yağ süren bir değişikliğe gitti. Arda’yı çıkardı, Kewell’ı aldı. Arda ne kadar kötü oynasa da sahada iş yapabilecek birkaç isimden biriydi. Ardından Keita da gereksiz yere atılınca Galatasaray’ın pozisyona dönüşmeyen hücumları da durdu. Rijkaard’ın aslında ilk olarak sarı kartı olan Keita’yı çıkarması gerekiyordu. Bu ortam Fenerbahçe’nin tüm ipleri eline almasını sağladı. Açıkcası maç bitimine kadar 3-4 net pozisyonu değerlendiremediler. Son dakikada Güiza ile skoru garantiye alabildiler.
Fenerbahçe takımının ve Teknik Direktör Daum’un yapamadığı en önemli şey skor 2-1 iken ve rakip 10 kişi kalmışken geride beklemekti. Şükrü Saracoğlu Stadı hakikaten Türkiye’nin en ciddi deplasmanı, özellikle de Galatasaray için.
Tribünler müthiş bir konsantrasyon içinde, takımı sürekli ateşliyorlar. Fenerbahçe takımı bu desteğin ve ortaya koyduğu müthiş mücadelenin karşılığında çok daha rahat bir galibiyet elde etmeliydi.
Fenerbahçe’nin attığı ilk gol ofsayt kokuyordu. Servet’in ceza alanı içinde Lugano’ya yaptığı hareket de penaltıydı.

Mehmet Demirkol'un yorumu sonraki sayfada

[PAGE]




Mehmet Demirkol (Milliyet): En kurt teknik adam


Galatasaray bildik planıyla sahadaydı, üzerinde durulması gereken Fenerbahçe’nin planı. Roberto Carlos’un önündeki Vederson, Gökhan’ın önündeki Mehmet Topuz’la orta sahadan da destek alarak Galatasaray’ın kanatlarını tıkama önceliğiyle sahaya çıkmışlardı. Keita, Arda ve Sabri’yi göbeğe yönlendirmeye çalıştılar; bildik huni taktiği... Galatasaray ortaya yönelince de kapanıp, bol kademeyle, geçilmez bir duvar ördüler.
Plan yüzde 100 başarılı oldu. Gol dışında çeyrek pozisyon dahi yok. Gol de duran toptan. Yani kendi evinde 9 senelik bariz üstünlükle sahaya çıkan Fenerbahçe’nin teknik direktörü tedbiri alandı, 9 senenin mağlubu ise, 9 hafta ne oynadıysa aynısıyla sahadaydı. Hangi tarafı övmek ve hangi tarafı yermek gerekir, tercihi size bırakıyorum.
Fenerbahçe’nin oyununu başarılı kılan, planının işlemesini sağlayan birkaç oyuncudan bahsetmek gerekiyor. Mehmet Topuz ve Vederson dizilişte orta sahanın kanatları gibi gözükseler de fiili oyunda Arda ve Keita’nın markajcılarıydı. Yani aslında bek olanlar, onlardı. Zaten Gökhan ve Carlos’u hücum yönünde daha fazla gördük. Bu tip oyunlarda geldiği günden bu yana çok iyi oynayan, ama açık oyunda kaybolan Christian da dün ekstra oynayanların başındaydı.
Ve son olarak Kazım... Fenerbahçe’ye gelmeden önce santrfor olan genç adam selefleri kadar iyi bir bitirici ya da asistçi değil, ama müthiş kavgasıyla Galatasaray savunmasının başını sürekli ağrıttı. Bu ekip, Alex ve Güiza’ya gol vuruşları yapma ve başka hiçbir şeye karışmama lüksünü tanıyanlardı.
Galatasaray sadece 60 ile Keita’nın atıldığı dakika arasında oyuna ortak oldu, topa sahip oldu, rakip alana yerleşti, ama ligin en güçlü hücum ekibi, çeyrek pozisyon dahi çıkaramadı. Tek bir mazeretleri olabilir; Baros’un erkenden sakatlanması. Geniş alanı çok iyi kullanabilen Çek’in oyundan çıkmasından sonra Fenerbahçe savunmasının sürekli geride kalma zorunluluğu ortadan kalktı ve daha rahat bir psikolojiyle oynayabildiler.
Sonuç olarak bu ligin, Türk hocalar dahil en kurt teknik adamı kazanma planını çok rahat uyguladı. Bu oyunu beğenmeme lüksümüz var, ama istediğini bu kadar iyi yapabildiği için de Daum saygıyı hakediyor.

Ahmet Çakar'ın yorumu sonraki sayfada

[PAGE]


Ahmet Çakar (Sabah): Rijkaard tartışılmalıdır



Fenerbahçe G.Saray'ı sürklase etti. Sürklase etti derken yanlış anlaşılmasın. F.Bahçe oynaması gerektiği kadar oynadı, rakibe neredeyse hiç bir gol pozisyonu vermedi ve çok gol kaçırdığı maçı 10 yıldır yaptığı gibi aldı, gitti.
Ligin en çok gol atan takımı G.Saray'ı dün akşam içler acısı gördük. Tek bir pozisyon bulamadılar.
Attıkları gol de aslında pozisyon değil.
Volkan'ın elinden kaçırdığı topu Hakan Balta tamamladı, hepsi bu kadar. Yıllardır süre gelen gelenek dün gece de bozulmadı.
Maça bakıyoruz, G.Saray iki pası yapamıyor.
Orta sahada ne Ayhan, ne Mustafa, top kapamıyorlar, forvete top atamıyorlar. Sahada Arda var mı yok mu belli değil. Biraz oynamaya çalışan Abdul Kader Keita var.
O da savruk, arkadaşlarıyla yardımlaşamıyor.
Daum çok akıllı bir taktikle Keita'yı çizgiye hapsetmiş. Topu aldığında iki oyuncu birden basıyor.

İYİ BİR ANTRENÖR DEĞİL
Maç tam Fener'in istediği gibi başladı. Alex ile gelen gol zaten taktiksel olarak kontra atağa dayalı oynamaya çalışan F.Bahçe'nin işini kolaylaştırdı. Kazım karşılaşma boyu Servet ve Gökhan ile inanılmaz boğuştu.
Ve kim ne derse desin Kazım görevini yapan adamların başında geliyor.
Rijkaard iyi bir antrenör olmadığını dün gece açık bir şekilde gösterdi. Maç boyunca bakıyoruz G.Saray etkili olamıyor, pozisyon bulamıyor. Bırakın pozisyon bulmayı rakip ceza alanına bile giremiyorlar. Ama Rijkaard hiçbir şey yapmadı. Zorunlu değişiklikler dışında ne sistemle, ne de oyuncuların yerleriyle oynayamadı. Ama Daum şiir yazar gibiydi. Alex'i alışı, Kazım'ı alışı zamanlama olarak ders niteliğindeydi.
Sonuçta G.Saray Rijkaard konusunu tekrar gözden geçirmelidir. Koskoca bir balon mu, yoksa G.Saray'ın istediği antrenör mü işte bu soru işareti.
Dün geceki maç hakemler için çok zordu. Üstelik maçın hemen başında oyuncular ısınırken çıkan kavga maçı daha da zorlaştırdı. F.Bahçe'nin attığı ilk gol ofsayt. Carlos ofsaytta ve bacaklarını açıp topun geçmesini sağlıyor. Alex vuruyor ama Roberto Carlos ofsaytta olup, oyuna müdahale etti.
Bünyamin Gezer Servet ve Kazım boğuşmalarında çok önemli pozisyonlarda yanlış kararlar verdi. Keita'ya gösterdiği kırmızı kart ise yüzde yüz doğru. Keita çok net bir şekilde Carlos'a yumruk atıyor.

Levent Tüzemen'in yorumu sonraki sayfada

[PAGE]



Levent Tüzemen (Sabah): Tuzağa düşme!

Berlin'de 2006 Dünya Kupası finalini izliyorum. Fransa ve Zidane çok iyi oynuyor. Fransa'nın oyun lideri Zidane'a maç boyu Materazzi her türlü provokasyonu yapıyor. Sonunda Materazzi'nin "Ağız okumasıyla" tespit edilen küfürlerine dayanamayan Zidane düştüğü tuzakta İtalyan oyuncuya kafayı atıp kırmızı kart görüyor ve kupanın en iyi oyuncusu seçilme hakkını kaybediyor.
Fenerbahçe son yıllarda derbi maçlarını özellikle Kadıköy'de yüksek gerilime taşıyarak oynamayı mükemmel başarıyor. Bu tuzağa Galatasaraylı oyuncular Kadıköy'de hep düşüyor. Soruyorum; Cristian bu ülkeyi ve Türk futbolcularını karakter olarak yeterince tanıyor mu? Hayır! Ama, Fenerbahçeli oyuncular derbilerde hangi oyuncunun karakter yapısını ve nasıl sinirleneceğini birbirlerine anlatıyor. Cristian bunu öğrenmiş ki; Galatasaray'ın en etkili silahı Arda'yı hem ısınma sırasında hem de maçı içinde akıllıca sinirlendirdi. Arda bu tuzağa düşmeyecek. Alex, Keita'ya akıllı faul yapan Carlos, tuzağa düşüyor mu? Hayır! Ama Keita düşüyor, hem kendisi hem de Galatasaray tam toparlanırken Carlos'a yumruk atıp atılıyor. Bunlar derbiye psikolojik olarak iyi hazırlanamamanın göstergesi..

G.SARAY SAHADA KONUŞMADI
Maça gelince... Değişen olmadı, Galatasaray Kadıköy'de yine kaybetti. Fenerbahçe'nin ilk golü ofsayttı. Ama Galatasaray ilk yarıda sahada "Afyon yutmuş" gibi, savruk ve dağınıktı. Daum kenardan "Birbirinizle konuşun" diyor. "Bir sıkıntı olduğunda kenardan uyarıyoruz" diyen Rijkaard, birbirleriyle konuşmayan ve bu yüzden kolay top kaptıran oyuncularını uyarmıyor.
Milli takım stoperi Servet kafaya çıkamıyor, ilk golde ofsayt bile olsa topu ayağının altından kaçırıyor. Kaleci Franco aynı hatayı iki kez yapıp ayağındaki topu rakibe "Gel golü at" dercesine atıyor, bir de penaltı yapıyor. Temposuz Elano sahada yok, savunmaya yardıma gelmediği gibi dikine tek top taşıyamıyor. Rijkaard ne yapıyor? Soyunma odasına Carlos'la forma değiştirerek giren Elano'yu sahada tutup Arda'yı çıkarıyor. Kewell girecekse, çıkan Elano olmalı, Arda da göbeğe oyun kurucu olarak geçmeliydi. Galibiyeti isteyen ve hakeden Fenerbahçe'nin futbol büyücüsü Alex'e önlem almamanın bedelini Rijkaard kaybederek ödedi.

Kanat Akkaya'nın yorumu sonraki sayfada

[PAGE]



Kanat Akkaya (Hürriyet): Top oynadın mı?

MAÇI evde seyrediyorum, telefonum sürekli çalıyor.

Arayan Galatasaraylı arkadaşlarımın çok sorusu var ve ben hepsine aynı soru cümlesiyle cevap veriyorum.


Diyaloglar şöyle gelişiyor:
- Arda’yı resmen dövüyor Baroni, görüyor musun?
- Sence Galatasaray top oynuyor mu?
- Leo Franco’nun gözünde astigmat kalmadı lazer yemekten, ayıp değil mi?
- Sence Galatasaray top oynuyor mu?
- Fener’in attığı golde ofsayt yok mu?
- Sence Galatasaray top oynuyor mu?
- Kadıköy’de sahaya bir UFO inmediği kaldı; korku imparatorluğu değil midir bu?
- Sence Galatasaray top oynuyor mu?
- Penaltı yalan değil mi?
- Sence Galatasaray top oynuyor mu?
* * *
Galatasaray bu maçı iyi oynayamadığı için kaybetti.
Fenerbahçe’nin maçı kazanmak için ortaya koyduğu fiziksel çabayı gösteremediği için kaybetti.
Kadıköy’de kibar kaldığı için kaybetti.
Psikolojik harbi Fenerbahçeliler kadar başarılı yürütemediği ve yönetemediği için kaybetti.
Bakınız Arda’nın Baroni’den yumruğu yediğiyle kalıp oyundan düşmesi... Bakınız Keita’nın Roberto Carlos’a yumruk atarken yakalanıp haklı olarak kırmızı kartı görmesi.
Ama bütün bunlar hikaye.
Galatasaray maçı Fenerbahçe kadar istemediği için, korkusunu yenemediği için kaybetti.
Şöyle bahaneler olabilir mi Allah aşkına?
Moralimizi bozdular... Küfür ettiler... Korner kullanırken kafamıza yabancı cisim yağdırdılar...
Bunların hepsi doğru olabilir, doğru da fakat kötü oyunu açıklamaya yetmez.
Fenerbahçe ne istediğini ve nasıl alacağını Galatasaray’dan daha iyi biliyordu.
İki takımın da futbol adına pek fazla güzellik sunamadığı maçtan Fenerbahçe galip çıktıysa bunun tek nedeni ev sahibi takımın maça daha iyi hazırlanmış olmasıdır.
Saha dışı faktörlerin saha içini etkilemesine izin veren de yine Galatasaray oldu.
Sanki Kadıköy’de çiçeklerle karşılanacaklardı!

Ahmet Çakar'ın yorumu sonraki sayfada

[PAGE]



Ahmet Çakır (Zaman): Saracoğlu bildiğiniz gibi!


Saracoğlu Cephesinde yeni birşey değil hiçbirşey yoktu. Sadece futbol ve sonuç değil öteki 'bilinenler' de yerli yerindeydi. Daha ısınırken atılan yabancı madde ile yardımcı hakemin başının yarılması ve bu yüzden maçın geç başlaması...
Keita'nın başına su şişesi atılması (Onun da bunu önemli birşey sanıp kayıt için kenara götürmesi nedeniyle kart görmesi)... C.Baroni'nin Arda'ya vurduğunu hakemlerin görmek istemeyişi... Kaleci Leo Franco'nun gözüne laser ışığı tutulması... Milyonların gözü önünde yaşanmış olsa da bunlardan pek sözeden olmayacaktır çünkü önemli olan hangi koşullarda gerçekleşirse gerçekleşsin Fenerbahçe'nin kazanmasıdır. Böylesi memleket çıkarlarına daha uygundur! Zaten bunlar normaldir ve çok sıkışırsanız, 'her yerde oluyor' diyerek işin içinden çıkarsınız. Yetmiyormuş gibi Baros'un daha topa ayağı değmeden sakatlanması, ardından G.Saray kalesine gelen ilk topun gol olması türünden Saracoğlu klasikleri de bu maçta aynen yaşandı. Sonrası da son 10 yılda defalarca tekrarlandığı gibiydi...

Maça damgasını vuran duygusal etkenler bir kez daha ve çok erken kendini gösterdi. Ligin en formda adamlarından Sabri'nin dizlerinin titrediğinin tribünden bile görülmesi, Servet'in gole yol açan ıskası, Hakan Balta'nın Alex'e sadece göz markajı uygulaması bunun çeşitlemeleriydi.

Haksızlık etmeyelim, ilk yarıda futbol oynanabilen birkaç dakikada Fenerbahçe üstünlüğü açıktı. Özellikle Cim Bom'un çok güçlü göründüğü sağ kanat, Carlos'un önüne Vederson'un konulması gibi basit bir düzenlemeyle işlemez hale getirilmişti. Sarı Kırmızılı takımın üretmeye çalıştığı çözüm, hayalet gibi gezinen Arda'nın Keita ile yer değiştirme anlamsızlığı oldu.

Bütün olumsuzluklara karşın bulduğu gol ile oyunda dengeyi kurmuş gibi görünen Cim Bom 10 kişi kalınca ayakta durmakta zorlandı. Bu da maçın kaderini belirledi. Sarı Kırmızılı takımın bütün emeği heba oldu.

Daum elbette ki Rijkaard'dan daha büyük hoca değil ama neyi nasıl yapması gerektiğini Hollandalıdan çok daha iyi biliyor. Maça damgasını vuran bir etken de buydu. Rijkaard'a, sıradan maçlarda bile ciddi savunma sorunlarına yol açan 4 forvetli düzenin bu maçta felakete yol açabileceğini biri söylemeli ya da bu kadar açık bir gerçeği o görebilmeliydi. Hele bu dörtlünün en sıkı iki adamından kaptan Arda'nın belki de futbol hayatının en kötü maçını oynaması, Keita'nın da gol yerine yumruk atması maçın kaybedilmesine yol açan önemli etkenlerdi. Tabii Leo Franco'yu da atlamamak gerek. Kale alanı içindeki toplara bile çıkmayışının yanında böyle bir maçta asla yapılmaması gereken hataların ikincisiyle penaltıya yol açıp takımını çökerten üçüncü kahraman oldu.

Erman Toroğlu'nun yorumu sonraki sayfada

[PAGE]




Erman Toroğlu (Hürriyet): N’oldu?


SİZE soruyorum. Maçtan 45 dakika önce futbolcuların saha içindeki arbedesini ayırmak isteyen yardımcı hakeme sert bir cisim gelse, kafası yarılsa ve üç dikiş atılsa, İngiltere Premier Lig veya Almanya Bundesliga da maç başlar mı?


Bence başlamaz. Peki, Türkiye’de niye başlıyor? Biri yazar, biri bozar da ondan başlıyor. Disiplinin göstere göstere ceza verdiği kararları, tahkim göstere göstere bozarsa, yani Futbol Federasyonu ayağına kurşun sıkarsa, Türkiye’de başlar...
Keita kafasına gelen maddeyi Federasyon Temsilcisi’nin masasına bırakıyor. Keita nereli? Fildişi Sahilleri’nden. Biz de diyoruz ki ilerleyen ülkeyiz. Keita da zannediyor ki Türkiye’de ceza verebilecek Futbol Federasyonu var.
Bu Futbol Federasyonu böyle devam ederse, bu ligin sonu gelmez. Tıpış tıpış giderler. Ve bu ülke Haluk Ulusoy döneminin rezalet yönetimini arar. Ama o zaman sakın kimseye kızmasınlar...
NOT: Futbol Federasyonu Merkez Hakem Kurulu maçtan evvel yaralanan bir hakem olursa maça başlamama kararı almıştı ve hakemlere iletmişlerdi. N’oldu? Futbol Federasyonu, kafasına bir şey gelen oyuncunun durumunda hakeme “Oyunu durduracaksın, santraya gelip toplanacaksınız. Temsilciyi çağıracaksınız. İkaz edeceksiniz. Gerekirse anons yaptıracaksın, tekrarında içeri gireceksiniz ve bir daha geri gelmeyeceksiniz” demedi mi? N’oldu?

Rijkaard düşünecek

BAROS’un sakatlığı Galatasaray için şanssızlık. Rijkaard’ın, Elano’yu oynatması Fenerbahçe için şans. Futbolcu oynaya oynaya, karpuz yata yata büyür. Arda son zamanlarda Galatasaray’ın iyi bir el freni. Tam oyun süratlenecekken frene basıyor. Galatasaray, Keita’yı kullanamıyor. Fenerbahçe de ne olur, ne olmaz diye ona iki-üç kişiyle markaj yapıyor.
Bence Türkiye’nin şu anda en zayıf çift santrhafları olan Servet-Gökhan ikilisine karşı Daum, dün gece öncelikle Kazım silahını kullandı. Servet’te bayağı büyük düşüş var. Fenerbahçe ilk 45 dakikada oyunu iyi kontrol etti. Alex’in ilk golünde, Roberto Carlos ofsayttı.
Fenerbahçe ikinci yarıda biraz durgundu. Ama öyle olduğu anlarda bile Galatasaray arkaya yaslanan Fenerbahçe’yi fazla zorlayamadı. Çünkü, Keita’dan çok şey bekliyorlardı. O da ikili-üçlü presle hareketsiz hale geldi ve sinirlendi. Sarı kırmızılılar soldan da hiç çalışamadılar ve rakibine yön değiştirtemediler.
Daum dün gece Rijkaard’a göre takımını daha iyi idare etti. Düşünün orta alanda Galatasaray kiminle top yapacak? Ama sarı lacivertliler öyle değil. Kazım, Galatasaray defansını iyice hırpaladıktan sonra Güiza’ya ekmeği yemek düştü.

Hakederek kazandı

Futbolun kurallarını Fenerbahçe daha doğru uyguladı ve hakederek kazandı. Rijkaard’ın bu mağlubiyetten sonra oturup düşünmesi lazım. Nerelerde hata yaptım diye. Bünyamin Gezer maçı kötü yönetmedi. İlk yarıyı en az 6-7 dakika oynatması gerekirken, biran evvel iki dakikada bırakıp kaçtı.
Fenerbahçe Stadı’na gelen takımlar hem seyirci kapasitesinden hem de seyircinin sahaya yakın olmasından dolayı çok baskı yiyorlar. Eğer Galatasaray ve Beşiktaş takımları biran evvel buna benzer stat yapamazlarsa Fenerbahçe malı alır, götürür gider. Çünkü, Türkiye’deki futbol şartları yapanın yanına kar kalıyor. Düşünün kafasına madde gelen Keita, atılanlardan zarar gören Keita bir tepki gösteriyor ve atılıyor. Herşey kuralına uygun. Ama işte dediğim gibi yapanın yanına kar kalıyor.


Selçuk Yula'nın yorumu sonraki sayfada

[PAGE]



Selçuk Yula (Takvim): Sürpriz olmadı


Güiza ve Semih iyileşti... Herkes Güiza mı Semih mi derken tombaladan Kazım çıktı. Gerçi tombala sözünü sakın yanlış anlamayın. Kazım bu maç öncesi o bölgede oynayacağının sinyallerini Daum'a Bükreş'te vermişti. Yani bu maçta formayı kapması hakkıydı. Maça da mükemmel başladı. İlk 45 dakika boyunca Servet'le Gökhan Zan'ı resmen ezdi, geçti. Hakem Bünyamin Gezer ve yardımcısı hiç hak etmediği faulleri çalmasa 2-3 golle soyunma odasına gidebilirdi. Fenerbahçe'de Daum'un diğer bir sürprizi de Santos'u kulübede oturtmaktı. Daum, Carlos'u sol beke koyarken daha çok mücadele edecek Vederson'u önde tercih etti.
F.Bahçe maça Kadıköy'ün inanılmaz atmosferi içinde çok iyi başladı. Burada, belki de Rijkaard'ın 11'de başlattığı Baros'un daha ilk dakika dolmadan sakatlanması ve Hollandalı çalıştırıcının planlarının bozulması da etken olmuş olabilir. Sarı-Lacivertliler adına gol adeta "geliyorum" diye bağırırken Alex'in vuruşuyla fileler havalandı. Daum, sağdaki Keita'yı Carlos ve Vederson'la, soldaki Arda'yı da Gökhan Gönül ve Mehmet Topuz'la iyi kilitledi. Alex'in Kazım'ın koşu yoluna indirdiği toplar Fenerbahçe'yi farka götürebilirdi ama ilk 45 dakika Lugano'nun direkten dönen bir topuyla 1-0 neticelendi.
İkinci devreye de F.Bahçe golle başladı. Franco'nun Alex'e yaptığı hareket penaltıydı. Gezer'in kartı kırmızı olmalıydı. Maç boyunca Carlos karşısında çaresiz kalan Keita son çare yumruk denedi ve oyun dışı kaldı. F.Bahçe daha farklı kazanabileceği maçı Guiza'nın golüyle 3-1 kazandı. Sonuçta da Kadıköy'de sürpriz olmadı ve karşılaşmayı hak eden kazandı.


Hakkı Yalçın: (Takvim) Galibiyet müzesi


Dünkü Fenerbahçe, tam teşekküllü galibiyet ordusuydu.
3 puanı 3 golle alırken, galibiyet müzesine, 10. Galatasaray galibiyetini de armağan ettiler.
Herkes savaşçıydı, kavgacıydı ama dünkü Fenerbahçe 5 köşeli yıldızdı.
Alex-Kazım-Lugano-Gökhan Gönül-Cristian.
Ama en parlak yıldız yine Alex'ti..
O istemezse, başka kim açabilirdi bu kapıyı?

***
Maçın bütününde intizamlı bir örgütlenme içinde, alabildiğine dirençli bir Fenerbahçe vardı.
Hemen her futbolcuda bir enerji patlaması yaşanıyordu.
Buna karşılık maçın başı Galatasaray defansının şaşkınlık travması yaşadığı dakikalardı.
Özellikle Servet ve Gökhan Zan'ın biriktirdiği hataları boşalttığını gördüm.
Gol de erken geldi zaten.
Vederson'un asistinde Alex'e dokunmak kaldı.
Bu statta 9 kere kazanmış bir takımın, böylesine motivasyonla yüklenmesine.
"Sevginin aklı" dedim.
Daum'u alkışladım.

***
Maçın en önemli adamı Kazım'dı.
Rakibin en zayıf yerini işaret ederken, tek kişilik forvetin, çok kişilik olabileceğini gösterdi.
Özellikle ilk yarıdaki düşünce hızı, Servet ve Gökhan Zan'ın ötesindeydi.
Attığı adımlar da, bir filin ayak atışı gibi etkiliydi. "Gecenin aklı" dedim.
Yine Daum'u alkışladım.

***
Maçın hiçbir anında galibiyet duygusundan sapmayan bir Fenerbahçe vardı. 2. yarıda, Mehmet Topuz'un, Servet'in hatasından yararlanıp, al da at diye Kazım'ın önüne bıraktığı bir pozisyon var.
Kazım vuramadı.
Ama hemen ardından gelen Alex'in penaltı golünü görünce. "Gecenin içinde fark mı saklı?" dedim.
Maçın koptuğu sanılırken, Arda'nın köşe atışından gelen golü, Galatasaray adına "yok olurken başlamak" konulu bir işaret sayanlar da vardı.
Golden hemen sonra Rijkaard'ın, Elano dururken Arda'yı oyundan almasını intihar dilekçisi sayanlar. "Teknik direktör aklı" dedim.
Maçın böyle bitmesi için, gerekli şartları iki takımın teknik direktörü belirlemişti zaten.
Rijkaard'ın dersine çalışmadığı da tüm çıplaklığıyla ortadaydı.

***
Dünkü galibiyetin sırrı düşüncede gizliydi. İnanç ve emek üretiminde.
Savaşmakta.
Cesaretten uzaksan, korkuya yakınsın demektir.
Bunun karşılığı da bir bedel ödemektir.
O yüzden Galatasaray, 10 maçtır bu statta galip gelmeyi, hayalden öteye taşıyamıyor.

***
Futbolda veresiye olmaz.
3 puan almak istiyorsan çalışacaksın.
Kutsal davanın Fenerbahçeli işçileri, galibiyet şantiyesinin yürekli işçileriydi.

Alaattin Metin'in yorumu sonraki sayfada

[PAGE]



Alaattin Metin (Akşam): Daum, Arda konusunda haklıymış..


Daum haklı çıktı..Galatasaray'da tehlikeli bir tek oyuncu var, o da Keita diyordu..
Onun için de, çabuk Keita'nın karşısına tecrübeli Roberto Carlos'u koydu.. Sabri'nin kanat bindirmesi yapmaması için de koşan, mücadele eden Vederson'u tercih etti..
Ve Daum, Arda konusunda da haklı çıktı.
Herkes Arda'yı konuşurken, Alman hoca, 'Çok genç. Böyle büyük baskıları kaldıramaz..' demişti..
Öyle de oldu..
Arda'nın annesine edilen küfürleri protesto ediyorum ama, Arda'nın ısınırken tartıştığı Cristian'ın seremonide elini sıkmaması da hoş değil. Ayrıca Arda sahada da hiç yoktu..
Daum, Güiza, Semih dururken, Kazım'ı santrfor oynatmakla da haklı çıktı..
Kazım çok gol kaçırdı ama, güçlü fiziği ile Galatasaray defansının göbeğini darmadağın etti.. Ne Servet, ne de Gökhan baş edemedi..
Bana göre Galatasaray'ın dağılması defansta başladı, orta sahada Cristian'ın mükemmel futbolu ile devam etti.
Alex'in öldürücü darbeleri ile de sonuca gitti..
Bugünkü futbolun beyni, kumanda merkezi ön liberolar..
Fenerbahçe'de Cristian, Emre, Galatasaray'da Ayhan, Mustafa Sarp,,
İşte fark burada..
Bir de bu işin psikolojik yönü var..
Sahada futboldan çok savaş vardı.. Gerilim takımlar ısınırken başladı, doksan dakika devam etti.
Sakin olan, iyi oynayan da kazandı..
Galatasaray bir on yıl daha geçse bu kafa ile kazanamaz..
Yöneticiler öyle doldurmuşlar ki, sahaya rahat çıkamadı.. Gerginlikten gerçek futbollarını oynayamadılar..
Maçtan sonra Galatasaraylı taraftarlar arasında şöyle bir konuşma vardı..
'Şükrü Saraçoğlu Stadı'nda ya yatır var ya da büyü. Bizim takımın futbolcularının ayakları birbirine dolanıyor..'
Oysa gerçek olan Hasan Şaş'ın 'O stada gittiğimiz vakit gözlerimize perde iniyor' sözü..
Galatasaray gerginlikten, Fenerbahçe de kazanma moraliyle, hep sahadan başı dik çıkıyor.
Sonuç mu!
Dersini iyi çalışan Daum tecrübesi ve ustaca kurduğu tuzaklarla Galatasaray'ı bir kez daha yendi.. Kolay olur, yeneriz dedi, öyle de oldu..

Turgay Şeren'in yorumu sonraki sayfada

[PAGE]



Turgay Şeren (Akşam): Darmadağınık bir Galatasaray

Bugüne kadar pek çok Fenerbahçe maçı oynadım. Ama hiç bu kadar şuursuzca bir maç oynamadık.. Ondan sonra da Fenerbahçe-Galatasaray maçlarını bir yazar olarak hiç kaçırmadım. Yine de Galatasaray'ın, Fenerbahçe'ye karşı her maçta canla başla mücadele ettiğine, kazanmak için sahaya çıktığına şahit oldum. Ama dün akşam darmadığın bir Galatasaray, mağlubiyeti baştan kabul etmiş ve belki de şimdiye kadar böylesine kötü bir Galatasaray takımı izlemedim.
Galatasaray'da defans zaten bir türlü yerine oturmamış. Bir kaleci Franko faktörü var.. Yaptığı penaltı affedilir cinsten değil. Alex, topu aldı geçti, ayaklarından tutmaya hiç gerek yoktu. Top zaten süratli bir şekilde auta doğru gidiyordu. Peki ilk golde neredeydi? Fenerbahçe ve Galatasaraylı futbolcuların seyrettiği gibi o da seyretti. Oysa Vederson'un yaptığı ortayı çıkıp güzel bir planjonla alabilirdi ama seyretmeyi tercih etti. Alex için de golü atmak zor olmadı.
Gelelim Güiza'nın golüne; daha iki-üç dakika evvel Güiza, sağ taraftan Mehmet'in ortaladığı topa şöyle bir kafayı dikkatle vursa, al sana bir gol daha. Franco yine ortada yok. Asıl güzel olan Güiza'nın topuğuyla attığı üçüncü goldü.. Bizim Franco yine ayakta ve topun kaleye girişini seyretti.
Açık söyleyeyim, Franko güven veren bir kaleci değil.. İlk yarıda topa bir vurayım dedi, Alex'e gol pası verdi. Bereket Alex, onun koruduğu köşeye vurdu golü önledi. Hayret..!
Daum, çok akıllıca bir oyun planı kurmuş. Arda'nın tarafına, arkaya Roberto Carlos, önüne de Vederson'u yerleştirmiş.
Keita, Galatasaray'ın kozuydu. Gökhan'ı fazla ileri çıkmaması için şartlandırmış ama bununla beraber onun önüne Mehmet'i koymuş ve Galatasaray'ın sol ve sağ kanadı kırıldı. Fenerbahçe'de çok beğendiğim, orta sahada oynayan Brezilyalı Cristian, hiç göstermiyor ama geri dörtlünün önünde fevkalade oynadı ve ayağındaki her topu çok iyi kullandı. Fenerbahçe takım olarak çok iyi hazırlanmış. Oynadılar kazandılar.. Ya Galatasaray diyeceksiniz; böyle bir takım var mıydı sahada?

Osman Tanburacı'nın yorumu sonraki sayfada

[PAGE]



Osman Tanburacı (Yeni Şafak): Bu kanaryadan Domuz gribi daha iyi

Maç öncesi yardımcı hakemin kafası yarıldı.. Dikiş attılar. Maç geç başladı, sinirler gerildi…

İlk dakikada Emre bastı tekmeyi Baroş'a… Baroş oyunu terk etti!

Federasyon başkanı tribünde, sahada kanarya terörü esiyor, kapıda domuz gribi var.

Vallahi domuz gribi bu kanarya teröründen daha iyi… La havle çektim! Böyle futbol olmaz olsun! Saraçoğlu tecavüzü yine sahne aldı!


* * *
Fener oyuna atak başladı. Galatasaray sindi…

12'de Fener'in golü ofsayttan geldi. Carlos ofsayttı, topun üzerinden atladı Servet afalladı, Alex affetmedi!... Yazık ama…


* * *
Keita'nın kafasına pet şişe attılar… Yerde kıvrandı. Kara bomba şişeyi gözlemciye götürüp verdi, sarı kartı yedi… Sıvas maçında yok! Böyle maç olmaz olsun! Eğer Fener stadı tarihi bir ceza almazsa batsın bu dünya!...


* * *
Galatasaray kalecisi Leo'nun gözüne devamlı kırmızı lazer tuttular… İlgililer bunu yuttular!

Gökhan Gönül, Elano'nun ensesine bir tokat salladı, Mehmet Topuz Elano'ya sıkı bir elense çekti… Görüntüler kayıtlı… Galatasaray sadece kalesini müdafaa etmiyor resmen 'nefsi müdafaada' bulunuyor. Bazen de gol yememek için çaktırmadan rakibini alaşağı ediyor. Hakem Bünyamin Gezer uyurgezer!


* * *
Tribünlerden sahaya devamlı yabancı madde yağıyor… Fenerbahçe sindirilmiş Galatasaray kalesinde durmadan gol arıyor… Arda var yok! Elano şaşkın, Keita Saraçoğlu'nda esir düşmüş! Devre bitiyor… Vahşet sürüyor! Futbol hak getire... Kayda değer tek hareket yok!


* * *
İkinci yarı futbolcuların suratına bakıyorum öcü görmüş gibiler… Servet saçmalıyor… Savunma gevelerken top kaptırıyor, Alex Leo'dan sıyrılırken kendini yere atıyor. Gezer'den penaltı!Galatasaray, tribünler yetmiyormuş gibi bir de hakeme karşı savaşıyor… Böyle futbol olmaz olsun!


* * *
Arda'nın kornerinden Hakan Balta golü atıyor, Arda'nın yerine Kewell giriyor… Tribünden atılanlarla bir gazeteci de yaralanıyor… Hakem Lugano-Nonda itişmesinde atağı boş yere kesiyor oysa Ayhan pozisyonda… Ayıp ama… Nonda'ya aldatmadan sarı çıkıyor. Olur iş değil! Hakem Gezer Galatasaray'a ihanet ediyor. Pozisyonu oynatsa sarıyı sonra verse ya! Niye kesiyor ki atağı?

Böyle hakem, böyle rekabet olmaz olsun!

Carlos, Keita'ya çangal atıyor, kündeden aşırtıyor, kakıyor… Keita'dan Foreman yumruğu gelince Gezer Keita'ya kırmızıyı basıyor, Carlos sarıda kalıyor! Bunu adı maç değil! Arenada boğa güreşi. Haksız penaltı, kırmızı kart, Fener üç golle galip Türkiye'de futbol mağlup!

Günün Önemli Haberleri