Spor kamuoyunu sarsan iddia

Abone ol

Fotomaç'ta bugün Meraklı taraftar imzasıyla yayınlanan İşte komisyonspor başlıklı bir yazı ortalığı karıştırdı. Yazıda birçok kulüp ile teknik direktör zan altında bırakılıy

HANGİ teknik direktör, hangi oyuncunun transferinden komisyon aldı. "Meraklı Taraftar"ın olay yaratacak bu ilk yazısını okuyunca küçük dilinizi yutacaksınız... Kamuoyunda yeni bir transfer tartışılıyorsa, kapalı kapılar ardında da mutlaka komisyon pazarlıkları yapılıyordur. Yabancı hocalar, bu işte başı çeker. Ancak, son birkaç yıldır Türk hocalar da bir hayli hızlı. İşte, komisyon bombalarından birkaçı:. Yıl: 1995... Aylardan Temmuz... (Yazıya bu şekilde girişin "Akdeniz akşamları" isimli parçayla kesinlikle alakası yok.. Onun için okurken "Akdeniiiiizzzzz akşamları bir başka oluyoooorrrr.. Hele bir de aylardannnn Temmuz ise bir başkaaaaa" şeklinde bağırmanıza gerek yok.) Efendim hemen sadede... Dün gazetelere şöyle bir göz atıyorum. Bir de ne göreyim... Beşiktaş'tan postalandıktan sonra soluğu Ukrayna'nın Shakthar Donetsk takımında alan teknik direktör Lucescu ile yediği içtiği ayrı gitmeyen menajer arkadaşı Becali, Pancu'nun transferi yüzünden birbirlerine girmişler. Hem de kaç para için biliyor musunuz? Sadece 200 bin dolar için... Efendim Rumen basının iddiasına göre Lucescu Pancu'yu Shakthar Donetsk'e almak istemiş; ancak bu oyuncunun menajeri, kadim dostu (!), birlikte Türkiye'yi kazıklayıp (!) ülkemizi "Hurda Rumen" cennetine (!) çeviren Becali'ye de şart koşmuş: "Bak Becali! Pancu'yu ben yetiştirdim. (Sanki tarlada domates yetiştirmiş. Yahu bunu yetiştirene kadar hıyar yetiştirseydin daha iyiydi. Hiç olmazsa geçen sezon bir işe yarardı.) Onun için bizim kulüpten alacağın 400 bin dolar komisyonun 200 bin dolarını bana vereceksin.. Yoksa bu iş olmaz." Becali bu... Öyle kolay kolay kül yutar mı? Hem o kaçın kurası ki. Adam Pancu'ya gelene kadar zamanında Hagi'lerin, Popescu'ların menajerliğini yapmış. Durup dururken menajerliğini yaptığı bir oyuncu için Lucescu'ya neden 200 bin dolar avanta kaptırsın? Onun için bir yandan Luce'ye "Biz de kalkıyorduk zaten. Sen istersen bir dolaş gel" diyerek oyalama taktiğine giren uyanık Becali, diğer yandan Pancu'yu yanına aldığı gibi Beşiktaş Yönetimi'nin karşısına dikilmiş, '"Lucescu, Pancu'yu çok istiyor. Biraz zam yapmazsanız kaçacak" diyerek malı yine götürmüş. Hem de bir taşla iki kuş vurarak. Yani hem Lucescu'ya avantadan 200 bin dolar kaptırmamış. Hem de üste biraz daha para almış. Üstelik Rumen basınına da bu olayı sızdırarak Lucescu'nun ipliğini pazara çıkartmış. (Burada artık salı pazarı mı, yoksa çarşamba pazarı mı kararı siz verin...) Gelelim şimdi yazının girişindeki 1995 Temmuz'una... Gurbet ellerde, ki bu gurbet el Almanya oluyor.. Fenerbahçe ile Beşiktaş, Tayfun Korkut (Bilmeyenler için söyleyeyim. Geçen sezon İspanya'da Espanyol'da forma giydi) isimli genç bir futbolcu için kapışmışlar. Ancak bu transfer kapışmasından o zaman Fenerbahçe galip çıkmış. Sarı-Lacivertli kulübün iş bitirici başkanı Ali Şen, Tayfun'u Beşiktaş'ın elinden alıvermiş. Tayfun da Allahı var, kendisini Fenerbahçeli yapan Ali Şen'i mahçup etmeyerek sezona muhteşem bir giriş yapmış... Tayfun'u izledikten sonra dizlerini döven Beşiktaşlı yöneticiler, (Ki o tarihte Beşiktaş Yönetimi'nde kız yoktu. Mecburen dizlerini dövüyorlardı) "Biz bu çocuğu Fener'e nasıl kaptırdık?" diye birbirlerini suçlamaya başlamışlar. Tayfun o tarihlerde kendisi ile yapılan bir röportajda bombayı patlatıvermiş: "Ben aslında Beşiktaş'a gidecektim.. Ancak Siyahbeyazlılar'ın hocası Daum benden 700 bin mark (Yine bilmeyenler için söyleyelim, o tarihte Avrupa'da, dolayısıyla Almanya'da para birimi olarak euro henüz faaliyete geçmemişti. Almanya mark kullanıyordu) komisyon isteyince, ben de Fenerbahçe'yi seçtim...'' Belki de bir teknik direktörün takımına almak istediği bir oyuncudan komisyon talep etmesi Türkiye'de ilk kez görülüyordu... Ama son olmayacaktı... Ülkemiz bir olayla karşı karşıyaydı... Komisyonculuk için bir başka iddia da, bir dönem Galatasaray'ı çalıştıran Grehame Souness için yapılmıştı. İskoç hoca Hollandalı Van Gobbel'i hem Galatasaray'a alırken, hem de Galatasaray'dan götürürken yüklü miktarda komisyon almakla suçlanmıştı... Ama biraz daha gerilere gidersek, Beşiktaş'ı 1987 ile 1994 seneleri arasında çalıştıran İngiliz Gordon Milne için de bu iddialar sürekli gündeme getirilirdi. Ancak bunlar hiç ispat edilemez, sadece söylenti olarak kalırdı. Ancak Allah'ı var, Milne de her sezon başı bu iddiaları doğrularcasına Britanya Adası'nda ne kadar posası çıkmış vatandaşı varsa Beşiktaş'a getirirdi. Hele hele bunlardan bir tanesi Walsh'tu ki, onun için "Süleyman Seba'nın askerlik arkadaşı" yakıştırması bile yapılmıştı. Tabii bu arada Galli Toshack'ı da unutmamak gerek... Onun da Beşiktaş'ta çalıştığı dönemde aldırdığı yabancı topçulara iyi gözle bakılmazdı... Hele hele Toshack'ın Real Madrid'i çalıştırırken, Fenerbahçe'den Elvir Baliç'i rekor bir bedelle İspanyol kulübüne aldırışı var ki; Madrid kenti hala transfer sırasında "komisyon" adı altında ortadan kaybolan tam 6.3 milyon doların hesabını merak ediyor... Türkiye'de teknik direktörlerin takımına almak istediği oyunculardan komisyon istemesi hala "ayıp" ve "etik" olmayan bir iş olarak anımsanıyor. Ama unutulmaması gereken bir şey daha var. Basketbol camiamız yıllardır bu tip olaylar ile yatıp kalkıyor. Eğer onları da burada yazmaya kalksak bu gazetenin sayfaları yetmez. Kısa bir örnek vermek gerekirse Drobnjak'ın Partizan'dan transferinde Efes'te yaşanan olayları hatırlata-biliriz... Biz iyisi mi kimsenin daha fazla nasırına basmadan 2 yıl önce yaşanmış "gerçek'' ama bir o kadar da "inanılması güç" bir "transferkomisyon" hikayesi ile yazıyı noktalayalım: Olayın geçtiği yer büyük bir kulübümüz.. İki sene öncesi ve devre arası.. Bu kulübümüz Avrupa'da oynayan ve sözleşmesi sezon sonu bitecek olan bir santrfora talip oluyor. İşin içinde bir Türk menajer var.. Menajer bu oyuncu için bonservise sahip olan Avrupa kulubüyle pazarlığa oturuyor. Konuşulan bonservis rakamı 1 milyon 750 bin dolar. Hem de sözleşmesi 5 ay sonra bitecek bir oyuncu için... Ama bu olayda bir gariplik var. O da şu; bir Anadolu takımımız da bu santrafor için sezon başında devreye girmiş. Anadolu takımımızdan istenen bonservis bedeli sadece 1 milyon 400 bin dolar... Hem bu rakam sezon ortasında değil, sezon başında... Ancak nedendir bilinmez Anadolu takımı bu transferden vazgeçiyor. Geliyoruz bu oyuncunun büyük kulubümüzle olan hikayesinin devamına... Siyahi santraforun mutlak alınmasını isteyen büyük kulübün teknik direktörü Avrupa'da görüşmeleri yapan Türk menajere bastırıyor: "Bu işi sakın bitirmeden dönme...'' Ancak menajere, yönetimden ikinci bir mesaj geliyor: "Vazgeçtik..." Bunun üzerine menajer devreden çıkıyor. Ancak iş bitmiyor. Aradan bir ay bile geçmeden söz konusu siyahi topçu 2 milyon 700 bin Euro bonservis bedeli ile büyük kulübümüzün malı oluyor. Kulüp, her nedense 1 milyon dolardan fazla kazık yiyor... Topçu Türkiye'ye geliyor, golleri de ardı ardına sıralıyor... Bu arada enteresan bir gelişme daha oluyor. Büyük kulübün teknik direktörünün, adı geçen menajere Güney'de bir site içinde bulunan süper lüks villasını sattığı haberleri ortalıkta dolaşmaya başlıyor. Evet, villa satılmış. Ancak bu transferden neredeyse bir yıl önce... Aradan günler geçiyor... Büyük kulübümüzün siyahi santrafora tam 2 milyon 700 bin Euro bonservis ücreti ödediğini öğrenen Anadolu kulübümüzün başkanı, "Yahu nasıl olur. Bu oyuncu için benden, hem de sezon başında 1 milyon 400 bin dolar istemişlerdi, bunlar sizi kazıklamış'' diye ortaya bir kılçık atıyor... Büyük kulübün yöneticileri şaşkın şaşkın işin aslını öğrenmek için Avrupa'daki kulübün yöneticileri ile temasa geçiyorlar. Ve onlardan şu cevabı alıyorlar: "Biz bu transferden sadece 1 milyon 700 bin dolar bonservis ücreti aldık. Ama bizden belge istemeyin. Çünkü vergiler dolayısıyla bunu size veremeyiz...'' Bu korkunç olayın üzerine ortaya çeşitli söylentiler çıkıyor. Herkes Aradaki para kime gitti?" diye sormaya başlıyor. Ayyuka çıkan bu dedikodular büyük kulübün teknik direktörünün kulağına da gidiyor. O da ilk iş olarak menajeri arıyor ve Sana sattığım villayı geri ver" diyor... Aldığı parayı da iade ediyor. Bu arada elma ile armut karışıyor... 1 milyon dolardan fazla parayı kimin aldığı bulandırılıyor. Kaynak: pasFotomaç

Günün Önemli Haberleri