Spiker Sami Türkü şoke etti
Abone olDün kendisine suikast düzenlenen Hikmet Sami Türk NTV'de Banu Güven'in konuğuydu. Güven kendisine öyle bir soru sordu ki şoke oldu...
İNTERNETHABER
Canlı bomba eyleminin hedefi olan Eski Adalet Bakanı Hikmet Sami
Türk dün olaydan hemen sonra NTV'de Banu Güven'in programına konuk
olarak katıldı. Türk'e göre bu saldırının sebebi kendi bakanlığı
döneminde gerçekleştirilen "Hayata Dönüş Operasyonu"ydu. Eski Bakan
hiç beklemediği bir soruyla karşılaştı. Banu Güven canlı yayında
bakana "içiniz rahat mı?" diye sordu...
EYLEMLER BİZİ YOLUMUZDAN ÇEVİREMEZ
Yayının başında Güven "Neler yaşadınız? Neler
hissettiniz bugün?" diye sorarak başladı röportajına.
Hikmet Sami Türk "Ben Adalet Bakanlığı
ŞOK EDEN SORU: İÇİNİZ RAHAT MI?
Banu Güven'in sıradaki sorusu Bakanın "izlediği o yolla"
ilgiliydi. Güven önce "Hayata Dönüş" operasyonuyla ilgili bilgi
verdi. "8 yıl sonra dava dün zaman aşımından düştü. Müdahil
avukatların 'burada silahlı direniş yoktu' açıklamasına savcının da
son aşamada katıldığını gördük." dedi ve o zor soruyu
sordu:
"12 kişinin hayatını kaybettiği adıyla çelişkiye düşmüş bu
operasyon konusunda içiniz rahat mı? Bir hukukçu olarak
davanın zaman aşımından düşmesini nasıl eğerlendiriyorsunuz?"
Biraz bozulan Türk sorunun ikinci kısmına cevap vermeyi tercih
etti: "Bir defa şunu söyleyeyim. Olayda 2 jandarmamız şehit oldu,
12 tutuklu ya da hükümlü yaşamını kaybetti. Bunlar çok üzücü
olaylar. Bu çeşit çok sanıklı davalar kolay kolay çözülmüyor. Keşke
daha evvel sonuçlansaydı. Keşke karara bağlansaydı..." dedi.
'SUS YOKSA GİDERİM' SİNYALİ
Ama Güven o soruyu sormakta çok ama çok kararlıydı. Bir kez daha
"Peki sizin içiniz..." diye başladı konuşmaya ama
eski adalet bakanı da soruyu sordurmamak için elinden geleni
yapıyordu. Güven'in sözünü kesti ve "Lütfen diğer
televizyoncu arkadaşlara haksızlık etmeyelim... Onlara da
katılacağım, son soru?" diyerek Güven'e "o soruyu sorma,
giderim" mesajını verdi.
BAŞKA TÜRLÜ GERÇEKLEŞSEYDİ DİYOR MUSUNUZ?
Banu Güven bu kez biraz daha yumuşatarak konuğuna şu soruyu
yöneltti:
Bu operasyon başka türlü gerçekleşmiş olsaydı diye
düşündüğünüz oluyor mu sayın bakan?
Türk'ün cevabı şöyleydi: "Hayır başka çare yoktu.
60 gün süren ölüm orucunun sona erdirilmesi için her türlü girişim
yapıldı ve bu operasyon ölüm oruçlarına son verilmesi, gençlere
ölüm orucu yapmaları konusunda baskı yapan teröristlere karşı
yapıldı ama maalesef direnişle karşılaşıldı."
HAYATA DÖNÜŞ OPERASYONU NEDİR?
O GÜN NELER OLMUŞTU?
Cezaevlerindeki tutuklu ve hükümlüler, F tipi hücre sistemine
geçişi engellemek amacıyla 20 Ekim 2000 tarihinde açlık grevi
başlatmıştı. Eylemin, 19 Kasım’da ölüm orucuna dönüştürülmesi
üzerine 19 Aralık tarihinde Bayrampaşa Cezaevi`nde başlatılan
operasyonda 12 tutuklu ve hükümlü hayatını kaybetmişti.
JANDARMA DA JANDARMANIN SİLAHIYLA ÖLDÜ
Bu operasyon sırasında Ümraniye Kapalı Cezaevi'nde Uzman Çavuş
Nurettin Kurt ile Çanakkale Kapalı Cezaevi'nde Mustafa Mutlu adlı
iki asker de yaşamlarını yitirmişti. İlk olarak, Nurettin
Kurt’un "teslim ol" çağrılarına ateşle karşılık veren mahkumlarca
vurulduğu açıklanmıştı. Ancak Kurt’a yapılan otopside
ölüme yol açan yaralanmaya “yüksek kinetik enerjili bir silahın”
sebep olduğu belirlendi. Ümraniye Cezaevi’nden çıkarıldığı iddia
edilen beş adet tabancanın içinde “yüksek kinetik enerjili silah”
olarak kabul edilen uzun namlulu silahlar yoktu. Ayrıca silahın
mahkûmlarda olmayan uzun namlulu bir silah olduğu belirlendi ve
Kurt'un ölümüne yol açan silahın mahkûmlardan elde edildiği öne
sürülen silahlar olmadığı ortaya çıktı. Raporda, ölüme yol
açan silahın sadece Kalaşnikof ya da G-3 piyade tüfeği olabileceği
belirtildi ve Kurt'un askerlerin silahıyla öldüğü
kesinleşti.
TÜRK 'KALEŞNİKOFLA ATEŞ EDİLDİ' DEDİ İÇERDE KELEŞ
YOKTU
Adli Tıp uzmanlarının raporlarına göre, Bayrampaşa Cezaevi'ne
yapılan operasyon hakkında söylediği "Kalaşnikofla ateş
ettiler" diyen bakan Türk'ün demeçlerinin asılsız olduğunu
ortaya koymuştu. Rapor'a göre "koğuşlardan ateş edilmemiş,
öldürücü dozun üzerinde gaz bombası kullanılmıştı".
KADINLAR SİNİR BOMBALARIYLA ÖLDÜLER
Bayrampaşa Kapalı Cezaevi'ndeki C-1 koğuşundaki kadın
tutukluların güvenlik görevlilerinin kullandığı "göz yaşartıcı, gaz
ve sinir bombalarının çıkardığı yangında öldükleri" belirlendi.
Adli tıp uzmanlarının raporunda, yanarak ölen kadınların giysi
parçaları ve ciltlerinde yanıcı olan solvent maddelerinin
bulunduğunun tespit edildiği vurgulandı. Yine Adli tıp raporuna
göre silahlı bir direniş olmamıştı.
OPERASYONA KATILAN YÜZBAŞININ
İTİRAFLARI
Emekli Binbaşı Zeki Bingöl, o tarihte yüzbaşı rütbesinde ve
Bayrampaşa Cezaevi’ndeki operasyonun koordinatörüydü. Doğrudan
tanığı olduğu olayları, 7 yıl sonra yazdığı kitapta anlatarak yankı
yaratan Bingöl, NTV’nin sorularını şöyle yanıtladı.
Bingöl, sabah 04:55’te başlayan operasyonda ilk kurşunun atılmasını
şöyle anlatıyor:
‘DUR’ İHTARI VE İLK KURŞUN
“PKK koğuşu önünde bulunan bir tutuklu görülüyor, ona dur ihtarında
bulunuluyor, o da kaçmaya tevessül ediyor, o esnada ateş
ediliyor.
Zannediyorum ayağından vuruldu. Ondan sonra diğer koğuşlar kapının
önüne çıkıp jandarmanın koğuş kapılarının tuttuğunu görünce, orta
kısımda büyük bir ateş yakıldı böylece bütün birliklerin ileri
gitmesi engellendi.”
Koridorlardan ilerleme imkanı kalmayınca güvenlik güçleri,
koğuşların çatısına çıkıyor ve içeriye iki tip bomba
atıyor. Emekli Binbaşı Bingöl, bu bombalardan birini daha
önce hiç görmemiş:
BOMBA KARA KUVVETLERİ’NDEN GETİRİLMİŞ
“Bizim envanterimizde olmayan, plastikten yapılmış,
kauçuktan bir bomba kullanıldı. Adli Tıp Kurumu’nun,
savcılığın tutanağında iki tip bombadan bahsedildi, gaz bombası
olarak. Bir tanesi bizim kullandığımız, envanterimizde olan, dünya
standartlarında kullanılan bir gaz bombasıdır; temeli
biberdir, bildiğimiz acı biberdir, biberin yoğunlaştırılmış
halidir. Diğeriyse Kara Kuvvetleri’nden getirilmiş bir
bombaydı. Ben bunu daha önce görmemiştim.”
Operasyonun ardından tutulan tespit tutanağında operasyonu koordine
eden Yüzbaşı Zeki Bingöl, dört bölük komutanı ve cezaevi savcısının
imzaları bulunuyor. Üç imza yeriyse boş bırakılmış. Bingöl şöyle
diyor:
TUTANAĞI İMZALAMAYA KORKTULAR
“Orada imzası olması gereken kişilerden birisi tabur
komutanı, diğer iki kişi de İstanbul Cunhuriyet Başsavcısı Ferzan
Çitici ve Bayrampaşa Cezaevi savcısıdır. Onlar imzalamayınca imza
yerleri boş bırakıldı.”
Zeki Bingöl, neden imzalanmadı sorusunun yanıtını kitabın 173.
sayfasında şöyle anlatıyor:
…Çok garipti. Harekat emrini imzalayan General emri toplatıyor.
Operasyona katılan birlikler isimlerini savcıdan saklıyordu. Hatta
başsavcı bile imzalamıyordu. Çok garipti. Belli ki hepsi
DHKP-C’den korkuyorlardı…Yani hiç kimse operasyon evraklarında
adının geçmesini istemiyordu…