Sperm donörü eşiyle birlikte olunca...
Abone olGüvendiği birini seçti. Karısıyla birlikte Kıbrıs'a tüp bebek yapmaya yolladı. Ancak eşi ile o arkadaşı ilişkiye girince evlilik bitti.
Güvendiği bir arkadaşını ‘sperm donör’ü olarak seçip
eşiyle Kıbrıs’a gönderen eş, çocuğun ‘embriyo transferi’ yöntemiyle
değil, ‘zina’ yoluyla gerçekleştiği iddiasıyla boşanma davası
açtı.
Milliyet'ten Esra Alus'un haberine göre, uzun süren evlilikleri boyunca çocuk sahibi olamayan çiftin sıradışı bir yöntemle çocuk sahibi olmak istemesi evliliklerinin sonunu getirdi.
İstanbul’da yaşayan M. çifti uzun süredir çocuk sahibi olmak
istiyordu. Ancak yapılan tedaviler sonuç vermedi. Çifte doktorlar
12 yıl önce H.M.’den kaynaklı sağlık problemi nedeniyle çocuk
sahibi olamayacakları bilgisini verdi. Umudunu sağlık
teknolojisindeki ilerlemeye bağlayan çift, aradan geçen süreye
rağmen durumlarında bir değişme olmayınca 2009 yılında başka bir
erkekten alınacak spermle çocuk sahibi olmaya karar verdi. Donörü
de koca H.M. buldu.
ZİNA YOLUYLA GEBELİK
İkna ettiği bir arkadaşını eşiyle birlikte embriyo transferi için
Kıbrıs’a gönderen H.M., çocuk dünyaya geldikten sonra eşinin donör
Y.B. ile ilişkisinin olduğu gerekçesiyle mahkemeye başvurdu. H.M.,
26 yıllık eşinin zina yoluyla gebe kaldığını iddia ederek 2010
yılında boşanma davası açtı.
O KİŞİYİ EŞİM BULDU
S. M. (51) mahkemeye sunduğu dilekçede yaşadıklarını söyle anlattı:
“H.M ile 1986 yılında evlendim. Evliliğimiz boyunca çocuk
eksikliği hissettik. Çocuğumuzun olmayacağını öğrenince de panik
yaptık. Mutlaka bir çocuk sahibi olmak istedik. Eşim ‘Benim
bulduğum kişiden sperm almak kaydıyla çocuk yapabilirsin’ şeklinde
bir şart öne sürdü. Y.B. isimli kişiyi de kendisi buldu. Kıbrıs’ta
B. ile tüp bebek yaptık. Gebeliğim süresince hastaneye beni o
getirip götürdü ve aynı evde yaşadık. Eşim bağırsaklarından
rahatsız olduğu için Kıbrıs’a gelmedi. Embriyo transferinden sonra
da Y. ile görüşmedik.”
TÜP BEBEK DEĞİL CİNSEL YOLLA YAPILMIŞ
Koca H.M. ise mahkemeye sunduğu dilekçede çocukları A.’nın tüp
bebek yöntemiyle değil eşinin B. ile gönül ilişkisi neticesinde
meydana geldiğini ileri sürdü.
Eşinin kendisine ‘kısır’ ve ‘akıl hastası’ ithamlarıyla hakaret
ettiğini kaydeden H.M., “Eşim hiç kimseden çekinmeden ve gizlemeye
dahi çalışmadan Y.B. ile tatile gitti. Görüşmeye devam ettiklerini
öğrendim. Yaşadığı ilişki sonucu psikolojim kötü etkilendi”
dedi.
Aile Mahkemesi’nde görülen dava kapsamında S.M, eşinden 200 bin
lirası maddi 50 bin lirası manevi olmak üzere 250 bin liralık
tazminat talebinde bulundu. Çift bir ara oğulları A.’nın biyolojik
babasına verilmesi şartıyla evliliklerini sürdüreceklerini
belirterek davadan feragat etti. Ancak daha sonra da bu karardan
döndüklerini mahkemeye bildirdi. Öte yandan koca H.M., 2 yaşındaki
A.’nın kendi çocuğu olmadığı gerekçesiyle Sulh Hukuk Mahkemesi’ne
“nesebin reddi” davası açtı. Dava kapsamında A.’nın soy bağının
tespiti için DNA ve gerekli tahlillerin yapılması istendi.