Sözün bittiği yerde gözyaşı konuştu

Abone ol

Deprem sonrası hastanede, çadırda, bir mezar başında ya için için ya da hıçkırarak ağlıyorlar. Bazıları da "Bu fukaralıkta şimdi ne yapacağız" diyerek dalıp dalıp gidiyor.

Depremin ardından ortaya çıkan insan hikâyeleri sözün bittiği yer oluyor Elazığ'da. Ölenler öldü ancak sağ kalanlarla yeniden yaşama tutunmaya çalışacaklar çaresiz... Deprem, 36 yaşındaki Murat Nalçacı'nın ailesini elinden aldı. Hamile eşini ve 2 çocuğunu kayınvalidesine bırakan Nalçacı, ekmek parası için İstanbul'da çalışıyordu. Acı haberi çalıştığı inşaatta aldı... Köye ancak dün sabah ulaşabildi. Eşi ve çocukları çoktan toprağa verilmişti. Mezarlığa gidip, "Hangisi benim Yusuf'um, hangisi Emrullah'ım, hangisi Yeter'im?" diye feryat etti.

SON KOKLAYIŞMIŞ...

Acı ve gözyaşlarıyla noktalanan hikâyenin geçmişi 8 yıl öncesine dayanıyor. Gaziantepli Murat Nalçacı, bir akrabasını ziyaret için gelmişti, Okçular köyüne. O köyde Yeter Akdağ'la (30) tanıştı. Çok geçmeden de evlendiler. Yusuf (7) ve Emrullah (4) dünyaya gelince evin içi şenlendi. Yeter Nalçacı 4 aylık hamileydi. Aile genişliyor, kalabalıklaşıyordu. Gaziantep'te kirada yaşayan aileye, babanın inşaatlarda boya-badana işleri yaparak kazandığı 3 kuruş yetmez olmuştu. Düşündü, taşındı, "Tek çare İstanbul" dedi. Şartlar gereği sevdiklerini yanına almayacaktı. Mecburen sevdiklerini eşinin babaevine bıraktı. Onları son kez öptü, kokladı "Yakında görüşeceğiz" diyerek, büyük şehrin yolunu tuttu. Saat 04.32'de meydana gelen deprem, Murat Nalçacı'nın da hayatını kararttı. Eşi ve çocukları kerpiç altında can verdi. Gün ağardığında cesetlere ulaşan yakınları baba Murat Nalçacı'ya haber verdi. Hamile eşinin, oğullarının ölüm haberini alınca yıkıldı baba. Kanatlanıp uçarak gitmek istedi, gidemedi, uçağa binmek istedi, cebinde parası yoktu. Daha bir ay bile olmamıştı İstanbul'a geleli, iş bile bulamamıştı. Borç harç toparladığı parayla otobüse bindi. Talihsizlikler yolda da peşini bırakmadı. 14 saatlik yolculuk, daha da uzun sürdü. Ancak dün sabah saatlerinde ulaşabildi köye. O geldiğinde eşi ve çocukları çoktan verilmişti kara toprağa. Mezarlığa koştu, yan yana 3 mezarın başında gözyaşlarına boğuldu. Yokluğa, ölümlere isyan etti. "Hangisi benim Yusuf'um, hangisi Emrullah'ım, hangisi Yeter'im?" diye mezarlar arasında gezdi. Cenazesine yetişemediği eşinin mezarını elleriyle kazıp, vesikalık bir fotoğrafını bıraktı...

GAZETEDE GÖRDÜ
İki gün öncesine kadar üçüncü çocuğunun doğmasını bekleyen umutlu bir babaydı, ama şimdi bir başına kaldı. Bir tek küçük oğlu Emrullah'ın cenazesini görebildi. Onu da gazetelerin sayfalarında, dayısı Sıddık Akdağ'ın kucağında, beyaz kefene sarılı olarak. Yeter Nalçacı'nın da oğullarını kurtarmak isterken öldüğü ortaya çıktı. Yeter Nalçacı, çocuklarıyla birlikte annesi Serei Akdağ'ın evinde kalmaya başlamıştı. Elazığ merkezde yaşayan abla Besime Akdağ da kardeşiyle annesine ziyarete gitti köye, çocukları 10 yaşındaki Hasan Hüseyin ve 2 buçuk yaşındaki Sena'yla... Yıllar sonra ilk kez, bir araya gelen anne, 2 kız kardeş ve 4 kuzen kerpiç evde bir haftadır birlikte kalıyorlardı. Yeter ve Besime'nin aynı köyde gelin olan bir kızkardeşleri daha vardı, Medine Yüksel. 10 günlük bebeğini evde bırakmış, ablalarıyla sohbet etmeye gelmişti. Gece uzayınca gitmedi o da evde kaldı. Anne ve 3 kardeşin buluşması faciayla noktalandı. Sabah saatlerinde 'derinden' gelen gürültüyle uyandılar. Herkes kaçmaya başladı. Yeter Nalçacı, çocuklarını uyandırmaya, kurtarmaya çalıştığı sırada kerpiç ev yerle bir oldu. Anne ve iki oğlu enkaz altında can verdi. Kızkardeşi, 10 günlük anne Medine de kaçamamıştı. O da hayatını kaybetti. Enkaz altından yaralı kurtarılan Serei Akdağ, Besime Akdağ, Hasan Hüseyin ve Sena'nın hastanedeki tedavileri sürüyor.

ONUR BELGELİ GÖNÜL

Okçular köyünde bir ev acıların merkez üssü oldu. Kerpiç ev, 14 yaşındaki 8/A sınıfı öğrencisi Gönül Yıldız ve 18, 11 ve 3 yaşlarındaki üç kız kardeşine mezar oldu. İlköğretim 8. sınıf öğrencisi, 126 okul numaralı Gönül Yıldız, okulunun onur belgeli iki öğrencisinden birisiydi. Tiyatro sevdalısı olan Gönül, sınıfın tiyatro kulübünün iki üyesinden birisiydi. Ve çok okuyordu. Gönül'ün okuma listesinde Hz. Muhammed'in hayatından Tolstoy'a birçok kitap bulunuyordu. Gönül'le beraber 18 yaşındaki Nermin, 14 yaşındaki Gönül, 11 yaşındaki Tuba ve 3 yaşındaki Zilan da depremde hayatını kaybetti. Beli kırılan anne Mülkiye Yıldız hastanede tedavi altına alındı. Anne Mülkiye Yıldız, "Yüreğim yanıyor" diyerek feryat ediyor ve çocuklarının isimlerini sayıklıyor. Baba Rıza Yıldız da fenalık geçirdiği için hastanede gözetim altında tutuluyor. Depremden yara almadan çıkan tek isim Yıldız ailesinin 23 yaşındaki oğulları Gökhan oldu.

ÖLEN 4 ÇOCUĞUNDAN BİRİ ONUR BELGELİ GÖNÜL'DÜ...
Okçular köyündeki bir ev dört kız kardeşe mezar oldu. Beli kırılan anneleri ise hastanede yatıyor. Mülkiye Yıldız, "Yüreğim yanıyor" diyerek feryat ediyor. Kerpiç evde ölen 14 yaşındaki kızı Gönül ilköğretim 8. sınıf öğrencisiydi. Okulun onur belgeli iki öğrencisinden biri olan kitap ve tiyatro sevdalısı Gönül de üç kardeşiyle birlikte yaşamını yitirdi.

Günün Önemli Haberleri