Söylediğine pişman ettiler
Abone olAlkışı sadece futbolculardan istemişti. Sonrasında yaşananlar malum. Lüzumsuz gürültü için affını diledi okurlardan.
Galatasaraylı futbolcuların sahaya çıkan şampiyonu alkışlaması
önerisini getirmişti. Önerdiğine pişman oldu. Her türlü hakaret,
öfke yağdı.
İngiltere örneğini verdi. Oysa Türkiye İngiltere değildi. Arada
fersah fersah farklar vardı. Uğur Meleke yönetimden taraftardan
istememişti alkışı. Futbolculardan ses seda çıkmadı. Bir tek Sabri
konuştu. O da yangına körükle gitti.
Milliyet yazarı Uğur Meleke dedi. "Yanılmışım" diyen yazarın
önerdiğine pişman olduğu bugünkü yazısı...
8 Mayıs Salı günü “Galatasaray, Fenerbahçe’yi alkışlamalı''
başlıklı kırık dökük satırları kaleme alırken, doğrusu bu denli
tartışılacağını tahmin edememiştim. Zira bu sütunu düzenli takip
edenler varsa bilirler, suya yazıyoruz biz yazıları esasında...
Küçük küçük halkalar oluştuyoruz önce etrafımızda, sonra o halkalar
çok uzak mesafelere ulaşamadan kayboluyorlar okyanus kargaşası
içinde... Bu yazının da öyle bir-iki küçük halkadan ve temenniden
öteye gidemeyeceğini sanmıştım.. Yanılmışım...
Yazı yanlış anlaşıldı, içinde çok net ifadelerle alkışın sadece
futbolculardan istendiği belirtilmiş olmasına rağmen... Yani bu
alkış yöneticilerden istenmiyordu, taraftardan da istenmiyordu,
dolayısıyla onların fikri de bu noktada çok önemli değildi. Sadece
“x'' takımının oyuncularından sahada senelerdir birlikte ter
döktükleri “y'' takımı oyuncularını nezaket gösterip alkışlamaları,
önümüzdeki senelerde de aynı alkışı onlardan alacaklarını bilerek
bir küçük adım atmaları temenni edilmişti, hepsi bu...
“x'' takımının kim, “y''nin kim olduğu benim için önemsiz bir
detay... Bu konuda görüş belirtmesi gereken adamlar da
Galatasaray’ın kaptanları Hakan Şükür’dü, Ümit’ti, Ergün’dü...
Onlar bir şey söylerdi, Deniz, Rüştü bir-iki fikir beyan
ederlerdi... Alkış olurdu veya olmazdı, onun bir önemi yok, mühim
olan bu sporcuların kavgada bir payı olmadığını ifade edebilmeleri,
Song’la Ümit Özat’ın sahada sahnelediklerinin “gerçek'', dışarıda
yaşananların “sahte ve lüzumsuz'' olduğunu ortaya
çıkarabilmekti.
Ama her zaman olduğu gibi yöneticilerin karşılıklı ürettiği
kakafoni sporculara söz bırakmadı, bizim yazı da fayda sağlamayı
bırakın, gereksiz bir tartışmaya neden olarak zarar bile verdi
futbol atmosferine... Basketbol maçındaki kavgada başrolde olan,
futbolcuların kutlamalarında mikrofonu kimseye bırakmayan Sabri
Sarıoğlu, bu noktada da görüş belirtti ki onu da gençliğine
veriyorum.
Tüm bu yaşananlardan dolayı üzgünüm, sebep olduğum lüzumsuz gürültü
için affınızı diliyor ve bu konuyu kapatıyorum burada...