Soykırımı Almanya kışkırtıyor
Abone olNeşe Düzel'e konuşan tarihçi-yazar Murat Bardakçı, Almanya'nın kendisine 'suç ortağı' aradığını söyledi. Bardakçı'ya göre 'Ermeni soykırımını' Almanya kışkırtıyor...
Ermeni meselesiyle ilgili tartışmalar sırasında Türk basınında
tek ciddi belgeyi Hürriyet gazetesinde Murat Bardakçı yayımladı.
Talat Paşa'nın not defterlerini bulan Bardakçı, İttihat Terakki
Partisi'nin o zamanki başkanının bizzat kaydettiği tehcirle ilgili
rakamları gün yüzüne çıkardı. 924 bin Ermeni'nin sürgüne
gönderildiğini öğrendiğimiz bu haber tartışmalar yarattı. Çünkü
Ermenilerin iddiasına göre tehcire bir buçuk milyon insan
gönderilmişti. Türk devletinin resmi tezine göre ise tehcirde 400
bin civarında Ermeni ölmüştü. Murat Bardakçı'yla Talat Paşa'ya ait
bütün o belgelerde neler bulduğunu, Ermenilerin hangi bölgelerden
sürgüne gittiğini, kaçının gönderildiği yere vardığını, mallarının
ne olduğunu konuştuk. 'Talat Paşa'nın Kara Kaplı Defteri' isimli
yazı dizisinde, Ermeni mallarını yayımlayacağını anons ettiği halde
yayımlamamasıyla da tartışma yaratan Bardakçı, "Anonsun çıktığı gün
beni Türkiye'nin her yerinden 'Hocam gel şu mallara bakalım' diye
aradılar. Sanıyorlar ki Talat Paşa tapuları toplamış ve bu tapular
da şimdi bende duruyor. Bir şey bu kadar ucuzlatılmaz. Kızdım,
yayımlamadım" dedi.
Söyleşi: Neşe Düzel
Kaynak:
Talat Paşa'nın kişiselbelgelerinin büyük bölümü sizde.
Belgeleriokuduktan sonra ne olduğuna karar verdiniz 1915'te?
1915'te bir yer değiştirme oluyor. Hiçbir şekilde soykırım olmuyor.
Devlet meşru müdafaa hakkını kullanıyor. Talat Paşa'nın
başkanlığındaki İttihat Terakki Partisi'nin bir Merkezi Umumi'si
vardı. Devlet, o gruptu. Merkezi Umumi'de Bahaittin Şakir, Dr.
Nâzım, Ziya Gökalp, Küçük Talat, Kara Kemal gibi isimler vardı.
Tehcir, onların kararıdır. Bu kararı alırken Almanlara da
danışıyorlar. Çünkü yüz binlerce kişinin yerinin değiştirildiği çok
büyük bir organizasyon tehcir. Bizimkiler planlama aşamasında
lojistik bir destek almadan, Alman desteği olmadan tek başına
yapamazlardı bunu. Biliyorsunuz o dönemde, Osmanlı'da önemli
orduların başında Almanlar vardı.
Neden Ermenileri sürgüne gönderiyorlar peki?
İlkel bir cevap olacak ama... Çünkü Ermeniler arkadan vuruyorlar.
Talat Paşa bir sabah kalktığında 'Ben Ermenileri süreyim' demedi.
Kendimi Ermenilerin yerine koyuyorum, bu çok acı bir hikâye ama
başka çare yoktu. Birinci Dünya Savaşı'na girmişsin, Ermeniler seni
arkadan vuruyor. Bunun üzerine Osmanlı, Ermeniler için geçici bir
tehcir kanunu çıkarıyor. 1890'lardan itibaren Anadolu'da devamlı
Ermeni isyanları vardır. Çünkü Ortodoksların hamisi olan Rusya,
Osmanlı'nın içinde kendine müttefik istiyor ve Ermenileri
kışkırtıyor. Çeteler kuruluyor, sen savaşırken cephanen uçuruluyor,
askerlerin öldürülüyor. Ermeniler devamlı Avrupa'dan ve Rusya'dan
kışkırtılıyor. Sason isyanı, Zeytun ayaklanması...
Bir kesim de bu isyanların gerçeği hiç yansıtmadığını, mesela
Zeytun isyanının az sayıda asker kaçağının olayı olduğunu ileri
sürüyor.
Ermeni isyanlarının yazışmaları Rus arşivinden çıktı. Devletin
karşısında görüş ortaya atanların hiçbiri Ermeni meselesi için
arşivde çalışmadı. Hayatında arşivde çalışmamış, Osmanlıca okumayı
bilmeyen adam Ermeni meselesinde ahkâm kesemez. Oysa tehciri biz
yaptık, bizim belgelerimiz birinci derecede kaynaktır. Yabancı
diplomatların raporları, Amerikalıların çektiği üç-dört film,
ikinci, üçüncü derece kaynaklardır. Ayrıca bunlar, arşive
giremediklerini de söyleyemezler. Bir tanesi çıksın söylesin. yok
öyle bir şey.
Ermeniler nerelerden, hangi bölgelerden sürgüne gidiyor?
Olay çıkan bölgedeki Ermeni'yi göndermişler. Ankara, Erzurum,
Adana, Halep, Bitlis, Bursa, Diyarbakır, Sivas, Trabzon, Elazığ,
İzmit, Samsun, Afyon, Balıkesir, Kayseri, Maraş, Niğde, Konya gibi
olay çıkan yerleri temizlemişler. Ama bölge olduğu gibi
boşaltılmamış, bir kısmı kalmış. Taner Akçam'ın dediği gibi
Edirne'den sürgün yok. Bunlar, Trakya sınırındaki büyük nüfus
hareketlerini, Balkan mültecilerini, Ermeni meselesinin içine
oturtmaya çalışıyor. Ben Talat Paşa'nın defterini gazetede
yayımladığımda, bunlar benden Edirne rakamlarını e-mail'lerle
istediler.
Sorunun Doğu'da olduğu söyleniyor. Niye İzmit, Bursa gibi Batı'daki
Ermeniler de sürülüyor?
Doğu'da cephedeki askere saldırıyor, ikmal yollarını kesiyor.
Batı'da da askere ve Müslüman halka saldırmalar oluyor. Birinci
Dünya Savaşı'na girmeden önce 6 Şubat 1914'te Yeniköy Mukavelesi
yapılıyor. Van, Bitlis, Erzurum, Elazığ, Diyarbakır, Trabzon, Sivas
gibi şu anda Anadolu haritasının 22 vilayetini kapsayan bir
alandaki ıslahat projesidir bu. Osmanlı'nın en zayıf döneminde
özerk Ermenistan kurulmasını kabul eden bu mukaveleye göre, buraya
Norveçli bir binbaşı vali gelecekti. Savaşa girdikten sonra bu
anlaşma metni kalmadı. Ama bu mukaveleye dayanarak İzmit'te şurada
burada büyük olaylar oldu. 27 Mayıs 1915'teki Tehcir Kararı'ndan
önce, 24 Nisan 1915'te İstanbul'da ve başka yerlerde, Ermeni
olaylarının destekçisi 200 Ermeni aydını ve Taşnak Partisi'nin
ileri gelenleri tutuklandı. Bir tek Halide Edip'le Ziya Gökalp'in
çok yakın arkadaşı meşhur besteci Komitas kurtuldu. Onu geri
getirdiklerinde delirmiş vaziyetteymiş. Yıllar sonra Paris'te bir
tımarhanede öldü. 24 Nisan'daki tutuklamalardan bir hafta önce
Talat Paşa Circle D'Orian'da son bir toplantı yapıyor. Çünkü
bunların çoğu arkadaşı onun. 'Bu hareketlere devam ederseniz benim
yapacağım şey yok' diyor.
1915'te Anadolu'daki Ermenilerin nüfusu ne kadar?
Anadolu'da o tarihteki Ermeni nüfusu tartışmalıdır. Şimdi
Patrikhane'nin verdiği sayılar başka, bizim resmi sayılar başka,
Talat Paşa'nın verdiği sayılar başka. Talat Paşa, 'Artı, eksi yüzde
20 dikkate alınırsa, Anadolu'da bir buçuk milyon Ermeni yaşıyordu'
diyor. Resmi sayı ise 1 milyon 200 bin olduğunu söylüyor.
Patrikhane iki milyon olduğunu iddia ediyor. Ermeniler, 'Tehcir
sırasında bir buçuk milyon Ermeni öldürüldü' diyor. Talat Paşa ise
'924 bin 158 kişi tehcir edildi' diyor.
Sürgüne gönderilen Ermenilerin kaçı ölüyor, kaçı kurtuluyor?
Onu hiç kimse bilemez. Bendeki Talat Paşa'nın evrakında, 'Şu
vilayetten gelen telgrafa göre şu kadar Ermeni vasıl olmuştur'
diyor. Bu konuda hiçbir zaman total bir şey yapılmadı, bu sayılar
yayımlanmadı. Dolayısıyla kaçı öldü, kaçı gönderildiği yere vardı
bilemiyoruz. Çünkü Osmanlı arşivindeki sevk defterleri açıklanmadı
ve bunları kimse görmedi. Sevk defterlerinin olduğu sadece
yazışmalardan biliniyor.
Sürgün emriyle birlikte, İttihatçıların o zamanki istihbarat örgütü
Teşkilat-ı Mahsusa'ya da 'öldürme' emri gittiği ileri sürülüyor.
Böyle bir emir var mı sizce?
Yok öyle bir şey. Çünkü tehcirin maksadı bu değil. Devletin,
'Ermenileri öldürelim' diye bir kararı, politikası yok. 'Savaş
bitene kadar geçici olarak göndereceğiz' diyor. Öyle olmasa, adam
başkenti temizler. İstanbul'da dokunmamışlar hiçbirine.
İstanbul dünyanın gözü önünde, yabancıların yaşadığı bir yer olduğu
için temizlenmemiş olabilir mi?
Savaşta kimse bir yerin gözler önünde olup olmadığına bakmaz.
Diğerleri göz önünde değil miydi? Maksat temizlik değil, tehlikeli
bölgeyi boşaltmak.
İstanbul'da da ayaklanmalar olduğunu söylüyorsunuz. İstanbul
tehlikeli bölge sayılmamış mı?
Ama o ayaklanmalar bastırıldı. Kumkapı ayaklanması 1906'da oldu.
Ayrıca 24 Nisan 1915'te İstanbul'da ileri gelenleri sürüldü. Böyle
bir emir varsa göstersinler. Tehcir Kararnamesi'nin mantığına
aykırı bu emir. Yahudi jenosidi değil ki bu. Bambaşka bir şey.
Sizce tehcir emrini veren Talat Paşa'nın asıl amacı neydi?
Savaş sonuna kadar cephedeki ordunun arkasını sağlama almaktır.
İçerideki sivillerin güvenliğini sağlamaktır. Talat Paşa'nın amacı
geçici tehcirdir. Samimi bir kararname bu. Ermeniler Anadolu'da her
yerde, İzmit'te, Balıkesir'de Müslümanlara saldırıyor.
Eğer tehcir geçiciyse, Ermenilerin malları, mülkleri, binaları,
toprakları garanti altına alındı mı?
Sadece militan işadamlarının malları müsadere edildi. Tehcir
Kararnamesi'nin mal, mülk, namusa dikkat edilecek diye ekleri
vardı. Bu uygulandı. Tehcir 1915 Mayısı'nda başladı, sekiz- dokuz
ay sürdü. Emirlere uymayan 1397 asker 1916'da kurulan askeri
mahkemelerde kötü muameleden ve yağmadan yargılandı, mahkûm
oldu.
Sürgüne gidecek Ermeniler hangi ölçüye göre belirlendi? Bir bölgede
tüm Ermeniler mi yoksa suçlu görülenler mi sürgüne gönderildi ?
Bazı bölgelerde hepsi gönderiliyor, bazı bölgelerde ise bir miktar
kalıyor. Belli bir çoğunluğu götürüp, halka ve askere saldırmayacak
tehlikesiz bir azınlık bırakmak mantığı olabilir bu. Ama şu var.
Katolik Ermeniler gitmedi. Onlar devletin yanındaydı.
Doğu cephesinde Rus kuvvetlerine yardım eden Ermenilerin sayısı
kaçtı? Sürgüne gönderilen 924 bin insandan ne kadarı Osmanlı
ordusuyla çatışmaya girmişti?
Bilemezsiniz. Ama potansiyel tehlike gözüküyor. Çünkü Ermeniler
devlet kurmayı düşünüyor. Özerklik, bağımsız devletin ilk adımıdır.
Esat Uras'ın 1950'de yazdığı 'Tarihte Ermeni Meselesi' kitabında,
Rus elçilerle Ermeniler arasındaki yazışmalar var. Bugün nasıl
Diyarbakır'da PKK devletine izin verilmemesi için her türlü tedbir
alınırsa, o zamanın şartlarıyla da bu tedbir alınmıştır. 60 bin
Katolik Ermeni dışında, Gregoryen Ermeni nüfus Rus yanlısıydı.
1850'lerden beri Rusya, Slav Ortodoksların ve Gregoryenlerin
hamisidir. Asıl hükümdar onlar için Sultan Hamit veya Sultan Reşat
değil, Çar'dır.
Geçen hafta konuştuğum Taner Akçam, bir bölümü suç işledi diye bir
ırkın tümünü cezalandıramazsınız, dedi. Katılıyor musunuz?
Katılmıyorum. Şartlar lehimize değişinceye kadar bir boşaltma
operasyonudur bu. Cezalandırma değildir.
Kendi tebanı, askerinin intikamından bile koruyamıyorsan, bu
cezalandırma değildir de nedir?
Psikolojik şeydir. Tehcir, 20 sene boyunca olanların bir sonucudur.
Ben, 'Ermenilerin hepsi yolda hastalıktan öldü demiyorum' ama
halkın psikolojisini de dikkate almak lazım. Zamanında Ermeni
saldırılarında yüzbinlerce Müslüman ölmüş. Ermeni kafilelerine
intikam için de silahlı halk saldırıyor. Annesi, babası Ermenilerce
öldürülen asker de bazen öldürüyor. Halkın saldırısında ölenleri
makul karşılayacaksınız. Orada ölüm kaçınılmazdı.
Niye?
O dönemde refah devleti içinde değilsiniz, savaş durumu
içindesiniz. Şuna karar vermeniz lazım. 'Türk, Müslüman halka
saldırılsın, cephedeki asker ölsün, biz bugünün kavramıyla insan
haklarına saygılı olalım ve bir şey yapmayalım' mı deyeceksiniz?
Yoksa önce devletin asli unsurunu kurtarmayı mı düşüneceksiniz?
Bence doğru karar verdiler. En büyük Ermeni kıyımını, ilk büyük
Ermeni sürgününü, mezhep farkı yüzünden 11'inci yüzyılda Bizans
yaptı. Bizans, Ermenileri Van'dan alıp Anadoluya' yayıyor. Haçlı
Seferleri sırasında da Haçlılar onları Sivas'tan alıp güneye
indiriyor. Ermenilerin Adana'ya gitmeleri de böyledir. Daha önce
Anadolu'da Ermeni yoktu. Ermeniler maalesef tarihte hep başkalarına
çalıştılar, alet oldular, komşularla işbirliği yaptılar. Bu kadar
sanatkâr, entelektüel bir millet ama bir hülyayla en ufak bir
kışkırtmaya kapılıyor.
Yüzbinlerce insan öldüğüne göre ortada şöyle ya da böyle
İttihatçıların işlediği bir suç var. Biz niye bu suçu bu kadar
ihtiraslı bir şekilde benimsiyoruz?
Bir kere ortada insanlık suçu yok. Çünkü kasıt yok. 1915'te başka
çare yoktu. Ben bu konuda taraf değilim. Talat Paşa'nın defterini
yayımladığım için iki taraf da bana köpürdü. Ermeniler küfrediyor
çünkü onlar 'bir buçuk milyon öldü' diyor. Talat Paşa ise 'Tehcire
924 bir küsur gönderdim' diyor. Öbür taraf ise '400, 500 bin öldü'
diyor. Bakın... Soykırım çok ağır bir şeydir. Bir milletin üzerine
sürülen bir lekedir. Kimse Türkiye'ye soykırım lekesini süremez. Bu
iddia nereden çıktı? Bugün kabul edilmiş en önemli soykırım Yahudi
soykırımıdır. Bütün Ermeni araştırmacıların maddi desteği nereden
geliyor? Diaspora'dan mı? Hayır. Alman vakıflarından geliyor. Niye?
Çünkü Almanya kendi soykırımına dünyada ortak arıyor. Türkiye'ye
yönelik soykırım suçlamalarını başlatanlar Almanlardır. Bu konuda
yazan birçok Türk'ün destekçisi Alman vakıflarıdır.
Atatürk'ün Ermeni meselesine bakışı neydi?
Ermeni meselesi konusunda Atatürk'ün kendi ağzından tek bir lafı
yok. Anlatılanlar ikinci, üçüncü dereceden şeyler. Atatürk'ün bu
konuda yazılı tek bir şeyi var, o da Amerikan gazetesinde Emile
Hilderbrand imzasıyla çıkmış bir demeci. Konusu İzmir suikastı olan
röportajda Atatürk, 'Zavallı Ermenileri öldürdüler. Hepsi birden
ipe çekilmeden rahat etmeyeceğim' diyor. Bu Atatürk'ün üslubuna
uymuyor. Ben araştırıyorum, Hilderbrand isimli bir gazeteci
bulamadık. Aslında Atatürk'ün Ermeni meselesine bakışının tek
cevabı, verdiği mallardır. Atatürk, Ermenilerin öldürdüğü devlet
adamlarının ve memurlarının ailelerine büyük maaş bağladı, onlara
el konulan Ermeni mallarını kendi imzasıyla verdi. Talat Paşa'nın
karısı en yüksek maaşlardan biri olan vatan-ı hizmet aylığı
alıyordu. Merkezi Umumi üyelerinin eşleri ve Teşkilat-ı Mahsusa'nın
önemli mensuplarının hanımları da vatan-ı hizmet aylığına bağlandı.
En yüksek maaşı da Enver Paşa'nın kızı Mahpeyker Hanım aldı.
Tarihi gerçekler hep tartışılacak, bir meslektaşınız olarak size
başka soru sormak istiyorum. 1915'te Ermenilerin başına gelen
Türklerin başına gelmiş olsaydı bugün tavrınız ne olurdu? Bu bir
karşılıklı öldürme der ve unutur muydunuz?
Türkiye ve Ermenistan ilişkileri gelişse de, Ermenilerin de
Türklerin de hafızasından yaşananları silemezsiniz. İki taraf
açısından da çok kötü şeyler yaşandı. Bu, işin psikolojik boyutu.
İşin bir de siyasi boyutu var ki, bunun çözümü için iki şey
gerekli. Ermeniler, 'Biz Türkiye'yi arkadan vurduk' demek
zorundalar. Bunu diyemezler. Türkiye de, 'Sen beni arkadan vurdun.
Ben de orayı temizledim. Ölenler de öldü' diyemez. Demeleri için
asırlar geçmesi lazım. Ayrıca Ermeni meselesi bazı kesimler için
bir geçim ve şöhret kaynağı. Diaspora çözüme karşı çıkacaktır çünkü
diasporada bu işten para kazananlar var. Bizde de karşı çıkanlar
olacaktır. Çünkü örtülü ödenekten, şuradan buradan, devletin bazı
fonlarından bu iş için para alıp, hiçbir şeye yaramayan yayın yapan
adamlar var.
NOT: Taner Akçam röportajında bazı hata ve eksikler vardı. Falih
Rıfkı Atay'ın Atatürk'e ait anısı Dünya gazetesinde 17 Aralık
1967'de yayımlandı. Radikal Türk kanat, İttihat Terakki'de yönetimi
1913'te ele geçirdi. Röportajdaki polis müdürünün ifadesi
Morgenthau'nun günlüğünde yer aldı.