Soygunun belgesi hasıraltı edildi
Abone olDeli dana hastalığının Avrupa'yı kasıp kavurduğu bir ortamda yurda kaçak sokulan askerlere yedirildi. Daha vahim olan ise begelenen bu soygunun nasıl sulandırıldığıydı.
Yurda sokulan kaçak etlerin ispatı bile sorunu çözmeye yetmiyor.
Ortaya çıkarılan sağlık skandalı bürokrasi ve siyasetçilerin çarkı
arasında unutturuldu. Yıllar önce meydana gelen bu olaydan
çıkarılması gereken dersler var. Hurriyet yazarı Yalçın Bayer
Türkiye’nin soygun belgesi yazısıyla soygunun
nasıl sulandırıldığını yazdı.
Yazı: Yalçın Bayer
Kaynak: www.hurriyetim.com.tr
-ESKİ Gümrükler Başmüfettişi Necati Can, ‘Deli dana etinin
tartışıldığı dönemde, hiçbir sağlık kontrolünden geçirilmeden kaçak
olarak et ithal edilmiş ve bunların çoğunluğu TSK’ya satılmış ve
askerlerimize yedirilmişti’ diyordu, Star’da Kadir Çelik’in
‘Objektif’ programında...
Sağlıksız kaçak etlerin askerlerimize yedirildiği yönünü bugüne
kadar hiç kimse açık bir şekilde ortaya koymamıştı.
Necati Can bunu neden söyledi?
Hatırlanacağı gibi 1999 yılında Haydarpaşa Gümrüğü’nden kaçak et
ithal edildiğini ihbar alan Can, konuyu o dönemde Aksiyon’da yazan
Mehmet Baransu ile birlikte ortaya çıkartmış, ithalatçı Burçak Su
Ürünleri AŞ’nin paravan olduğunu tespit ederek kamuoyuna
duyurmuştu. Ancak, nedense resmi kurumlar konuyu altı ay sonra
işleme koymuşlardı.
O dönem konu bizim de köşemizde yer almıştı. Eski Gümrük Müsteşarı
Prof. Nevzat Saygılıoğlu 14.11.2000’de yaptığı yazılı açıklamayla
kaçak et olayını doğrulayarak yapılan soruşturmalar hakkında
ayrıntılı bilgi vermişti.
Ancak bu açıklamalarda etlerin çoğunluğunun Silahlı Kuvvetler’e
satıldığına dair bir bilgi yoktu.
Türkiye’ye, Haydarpaşa Gümrüğü, Mersin ve Mardin Serbest
Bölgeleri’nden sokulan kaçak etin miktarı yaklaşık 20 bin tondu;
yani 35 bin adet sığıra eş miktar...
En ilginci de bunların arasında, ‘deli dana’ virüsü taşıma ihtimali
yüksek olan İngiltere, Hollanda menşeli sığırların olduğu
bilinmesine rağmen gerekli tahlil, inceleme ve soruşturma
yapıl(a)mamıştı.
SİYASİLER GİRDİ
Aslında, gümrük kontrolörlerinin ‘kaçak et’ ithal eden İnter
Gıda’nın bürosuna yaptıkları baskında, sahte belgeler kullanılarak
hangi ülkeden ne kadar kaçak et getirildiğinin ve bunun ne
kadarının Silahlı Kuvvetler’e verildiğinin belgeleri ele geçirilmiş
ve kullanılan paravan firmalar da (Burçak Su Ürünleri gibi) ortaya
çıkarılmıştı. Kontrolörlerin raporlarındaki bu bilgilerin ve
belgelerin, zamanında Silahlı Kuvvetler’e iletilmediği
anlaşılmıştı. Nitekim, Ankara’da başsavcılığın iddianamesinin
(12.3.2001 tarihli ve 2001/50) 89. sayfasında bu konuda, dönemin
Gümrükler Genel Müdürü Fethi Şahin Horoz’un ‘olayı geciktirerek
idareye bildirdiği’ ve yakalanan etleri ‘ton balığı’ adı altında
Yunanistan’a transit ettirmek için ısrarla Haydarpaşa Gümrük
Müdürlüğü’ne yazılı talimat verdiği ve konuyu soruşturmayı yapan
kontrolörlerden sakladığı belirtilerek şöyle deniliyordu:
‘Genel müdürün bu eylemlerinin 1918 sayılı Kaçakçılığın Men ve
Takibine Dair Kanun’a göre değerlendirme gerektiği...’
Buna karşın dönemin Ankara DGM Savcısı Hakan Kızılarslan, ilginçtir
Horoz’un ifadesini alamadı.
Kaçakçılığın gerçek organizatörlerinin ortaya çıkarılmaması için
‘siyasi’ bir güç kullanıldığı o günlerde söylenti olarak kamuoyuna
yayılmıştı. DGM’lerin kapatılmasından sonra dosya Ankara’dan
Üsküdar Ağır Ceza Mahkemesi’ne intikal ettiriliyor ve o günden beri
dava sürüyor. Alınan son bilgilere göre, ‘kaçakçılık
organizatörleri’, dışarıda serbest olarak dolaşıp, özellikle Kuzey
Irak’ta faaliyetlerini sürdürüyorlar.
‘Deli dana’ şüphesi her zaman var
GENELKURMAY Başkanlığı, her zamanki hassasiyetini gösteriyor ve
Silahlı Kuvvetler’e satılan ‘deli dana’ şüpheli etlerin incelenmesi
talimatını veriyor.
Ankara’da Askeri Savcı Halil Çolak, bu konuyu incelemek üzere
görevlendiriliyor. Bu arada önceki soruşturmanın bilirkişi raporu
ile ‘kapatıldığı’ ortaya çıkıyor.
Soruşturma açılması üzerine Çolak, Necati Can’ın bilgisine
başvurarak, konu hakkında yeni belge ve bilgilerin olup olmadığını
soruyor.
Necati Can da, Gümrük Başkontrolörleri Ali Nural ve Alaettin
Alpaslan tarafından yazılmış soruşturma raporlarında etlerin
Silahlı Kuvvetler’e gönderildiğine dair belgelerin bulunduğunu,
bunların muhtemelen bilirkişiler tarafından tespit edilmeden
geçiştirildiğini, ayrıca Maliye Müfettişleri M. Fazıl Asya ve
Abdurrahman Madan tarafından hazırlanan 2 sayılı 23.2.2001 tarihli
raporda; Silahlı Kuvvetler’in et ihalesini kazanan firmanın, bu
‘sahte’ belgelerle ithal edilen etleri satın aldığına dair para ve
mal hareketlerini gösteren kayıtların bankalardan tespit edildiğini
savcıya anlatıyor. Can ayrıca, ‘Bu resmi belgeler ortada olduğuna
göre dışarıdan bilirkişi atanarak olayın kapatılması
düşündürücüdür’ diyor.
BAKIRKÖY’DEKİ ÖLÜM
Türkiye’de ‘deli dana’ ile ilgili iddialar sık sık gündeme
getiriliyor. Bundan bir süre önce Bakırköy Ruh ve Sinir
Hastalıkları Hastanesi’nde ‘deli dana’ şüphesiyle tedavi gören 58
yaşındaki M.I. isimli hasta ölüyor. Hızlı bunama, kasılma, titreme,
denge kaybı gibi semptomlar gösteren hastalığa karşı tedavi
yöntemleri cevap vermiyor. Ne yazık ki, ölüm adli bir vaka sonucu
gerçekleşmediğinden otopsiye gerek duyulmuyor ve ‘deli dana’nın
teşhisi kanıtlanamıyor.
Hasıraltı edilen iddianame
TÜRKİYE’deki yolsuzluğun boyutlarının nasıl ve ne düzeye geldiğini
anlayabilmek için dönemin Ankara DGM Savcılarından Hakan
Kızılarslan’ın hazırladığı 128 sayfalık 2001/50 sayılı ‘Buffalo’
kod adlı iddianameyi herkes okumalıdır. Hasıraltı edilmek istenen
iddiaların ne kadar önemli olduğu; 4422 sayılı Organize Suçlarla
Mücadele Yasası’nın neden getirildiği ancak daha sonra bu yasayı
kimlerin hangi amaçla ‘sulandırarak’ değiştirttiği ve etkin
soruşturma yöntemlerini engellediği çarpıcı şekilde
anlaşılacaktır.
Sadettin Tantan’ın göstermek istediği mücadelenin anlamı bugün daha
iyi anlaşılmıyor mu?