Sosyetik Yahudilere kızğın
Abone olTürkiye Musevileri Hahambaşı İshak Haleva, sosyetik Yahudilere kızgın: Gösteriş zihniyeti içindeler.
Musevi cemaatinin dini lideri İshak Haleva "Sinagog bulamayınca
camide ibadet ettim" diyor "Türkiye Müslüman ve İsrail'le yakın bir
ülke olarak iki halkın arasında arabulucu olabilir diye
düşünürüm".
Bu kadar güleryüzlü biriyle röportaj her zaman kısmet olmaz.
Bugünkü Pazartesi Sohbeti'nin konuğu Türkiye Musevi cemaatinin dini
lideri Hahambaşı İshak Haleva. Sadece yüzü gülmüyor, Haleva'nın
kalbi de gülüyor. Öylesine gülüyor ki hayatını olan bitene olumlu
bakmaya adamış. Eleştirileri bile sıcacık. Kimileri tarafından
negatif algılanabilecek düşüncelerini kendine has üslubu, benzetme
ve deyimlerle öyle güzel süslüyor ki kendinizi tutamıyor, siz de
gülümsüyorsunuz. Haleva 1940 İstanbul doğumlu. Beyoğlu Lisesi'nden
mezun olduktan sonra Kudüs'teki Porat Yosef İlahiyat Akademisi'ni
Rav (Haham) derecesiyle bitirmiş. Türkiye Hahambaşlığı'nın dini
kadrolarında çeşitli görevler yapan Haleva, 41 yıl hahambaşılık
yapan David Asseo'nun ölümünden sonra bu göreve seçilmiş.
ÖLÜM KOKUSUNU DUYDUM
Haleva'nın en büyük özelliği Türkiye sevgisi. "Türkiye tüm dinlere
karşı hoşgörü ile yaklaşıyor. İspanya 500 yıl önce bizi kovarken,
Türkiye kucak açtı. 2. Dünya Savaşı'nda Nazilerden kaçan Yahudiler
yine burada kabul gördü. Zaman zaman buradaki vatandaşlardımızın
İsrail tarafından çağrıldığını duyuyoruz ama biz burada çok
rahatız. Hiç baskı görmüyoruz.
İbadet açısından hiç sıkıntı yaşamıyoruz." Bunları söylerken
gerçekten de içten mi? Ya sinagogların bombalanma olayları? Hatta
son seferinde Haleva da sinagogun içinde değil miydi? İnsan
böylesine büyük bir dehşeti yaşadıktan sonra hayata nasıl gülen
gözlerle bakabilir? Peki ya affedelebilir mi? Aklımdaki soruları
nefes almadan sıralıyorum. Haleva gözlerimin içine bakıyor.
Röportaj boyunca ilk ve son defa yaşlı adamın yüzünden bir karanlık
geçiyor. Yaşları fark ediyorum. Susuyorum. Haleva anlatıyor:
"Sinagogda bomba patlamadan iki saniye önce elimdeki kitabımı
düşürdüm. Eğilip onu alırken bombanın gürültüsünü duydum.
Gürültüden çok beni şoke eden ortaya yayılan kokuydu. Küf kokusu
gibi bir şey. Ölüm kokusu sanki. O acayip koku öylesine sardı ki
beni, kıpırdamadan duruyordum. Sonra oğlumun bana seslendiğini
duydum. 'Nasılsın' diye bana doğru gelen çocuğumun boynundan
damarları sarkıyordu. Bir anda kendime geldim."
KORKAK YAHUDİ KALMADI
Haleva dudaklarını sıkıyor, gözlerini yumarak gözyaşlarını
engellemeye çalışıyor. Kısa bir sessizlik yaşıyoruz. Derin bir
nefesten sonra sözlerine devam ediyor. "Önümde iki yol vardı. Ya bu
olayı sürekli nefretle hatırlayacak ya da yaşananları yine
insanlığın iyiliğine hizmet etmesi için kullanacaktım. Allah bana
yardım etti, içimdeki nefreti yendim. Üzüldüğüm nokta, eskiden
sinagoglara herkes elini kolunu sallayarak girip çıkardı. Şimdi
büyük güvenlik önlemleri almak zorundayız." Haleva kendi içinde
yaşadığı bombalama dehşetini atlatmış. Kendisi gibi başlaranın da
atlatmasına yardım etmiş ama bir sıkıntısı var. O da düşünce
özgürlüğü adı altında kendilerine yönelik nefret dolu yayınlar
yapanlar.
"Bu konuda endişeliyim. Avrupa'nın da, Türkiye'nin yeni kanunlarına
göre düşünce fiiliyata dökülmeden suç değil. Şimdi samimi olalım.
Biz Türkiye'deyiz. Ortaya düşünce olarak atılan nifak tohumları
cahil insanları öylesine etkiliyor ki. O cahil gelip tokat atmadan
suçlu olmuyor. Tokat attıktan sonra suçlanıyor. Peki ya tokatı
yiyen?" Haleva her fırsatta, "Ben insanlara barış, huzur ve sevgi
mesajları iletmekle yükümlüyüm" diyor. İki sevgi var, yaratan ve
yaratılan. Birinden birini sevmezseniz mutlaka eksik kalır. Haleva,
her ne kadar "Beni siyasi sorulardan uzak tutun" diye uyarsa da
dayanamayıp Hamas hakkında ne düşündüğünü soruyorum. Önce
gülümsüyor, sonra yaramaz çocuk bakışlarından birini atarak, söze
başlıyor.
"Belki benim bunu hiç söylememem lazım ama sizin takdirinize
bırakıyorum. Hamas seçildiğinde ben dedim ki 'Bu iyiye alamettir.'
İyiye alamettir çünkü iktidara geldiklerinden hizaya geliverirler.
Ne kadar büyük problemler olduğunu anlayacak ve iki halkın küs
kalmaması gerektiğini kavrayacaklardır. Türkiye de Müslüman ve
İsrail ile ilişkileri yakın bir ülke olarak iki tarafın da
beğenisine hizmet edebilen bir arabulucu olabilir. Benim görüşüm
budur, daha ileri gitmeyeyim isterseniz."
"Madem siyaset konuşmayacağız, Yahudiler için cimri ve korkak
derler doğru mu?" Haleva içi dışı bir, bir din adamı. Yalan dolan
yok, evirmece çevirmece yok. Düz sorulardan hoşlanıyor. Maksadınız
neyse dolaştırmadan söyleyin hesabı. Belki de bu yüzden sorularım
onu başkaları gibi rahatsız etmiyor. "Korkak kelimesi haklı olduğu
davalarda hakkını aramak yerine, korkaklığı tercih ettiği için
söylenmiş. İsrail devleti kurulduktan sonra bu sıfat ortadan
kalkmıştır. Öyle bir devlete korkak diyebilir misiniz?
Cimriye gelince, eskiden Yahudiler kendi yaşamlarını içe dönük
yaşarlardı. Göze batmaz, harcadıklarını göstermezlerdi. Bu
cimrilikten değil, göze batmamak, özelini paylaşmak istememektendi.
O yüzden cimri derler. Oysa Yahudi cimri değildir, sadece parasının
hesabını iyi bilir." Hahambaşı İshak Haleva ayrılırken, "Türkiye'de
yaşamaktan memnunuz" diye bir kez daha ekliyor. "Dinlerimiz bile
benzerlikler taşır. Örneğin sinagog olmayan bir şehirde camide
ibadet ettiğimizi bilirim. Türkiye'deki yemekler bize göredir,
içinde haram yoktur, kesimi doğrudur."
Haber: Balçiçek Pamir
Kaynak: