Pandemi gibi bir süreçten geçerken
dahi bir süre sonrasında hasta olmaktan ziyade tecritte kalmanın
ruhsal etkilerinin üzerimizde daha yoğun oluşunu hep beraber
yaşantılamadık mı? İlişki kurma ihtiyacı dışında içimizdeki üretken
olma arzusu da bizleri evin içerisinde türlü şeyleri denemeye
itmedi mi? Kimimiz bir kütüphane dolusu kitap okuduk, kimimiz ekmek
yapmayı öğrendik, kimimizse evden çalışmaya, sınava hazırlanmaya
devam ettik. Yine de bir süre sonra her birimiz evimizin güvenli,
sıcak ve rahat ortamından sıkılmaya başlayıp eski sosyal hayatımızı
geri istedik. Ancak yine de hayatta kalabilmek ve neslimizi
sürdürebilmek adına bu duruma da ayak uydurmanın, alışmanın bir
yolunu bulduk. Bir süre sonrasında zaman ilerleyip yavaş yavaş
kısıtlamarın kalkması ile birlikte eski sosyal yaşantımıza adapte
olma sürecimiz bir taraftan ne kadar da zor oldu öyle değil mi?
Kalkıp işe, okula gitmek, araba kullanmak ya da toplu taşımaya
binmek hatta bir süre daha kimsecikleri görmek istememek…
Oysaki sosyal birer varlık
olarak tecrite de adapte olma noktasında bir hayli zorlanmamış
mıydık? O halde şimdi ne olmuştu da bu durumun değişmesinden
rahatsızlık duyar olmuştuk? Elbetteki her birimiz o günlerimizi
mümkün olan en verimli halimizle geçirmiyorduk. Kabul edelim, bir
bilinmezliğin içinde yaşantıladığımız endişeli ve korku dolu bir
ortamda sadece varlığımızı sürdürmeye gayret ediyorduk. Toplantıya
yarım saat kala yataktan kalkıp hazırlandığımız, derslere pijamayla
katıldığımız, sürekli tabletle, telefonla vakit harcadığımız bir
yerden, eski düzene geri dönüş yapmak her birimiz için elbetteki
zor oldu. Eskiden olduğu gibi daha üretken, daha canlı, daha aktif
olmak her birimiz için de zaman almış oldu.
Oysaki aramızda tüm hayatını
tecritteymiş gibi yaşantılayanlar da yok muydu? Uzun süredir başını
ekrandan kaldırmayan, hayatı sosyal medyadan ibaret olan, bir çiçek
ekmeyen ya da en son kitabını ilkokulda okuyan, araştırma yapma
gereği zaten duymayan, hiç belgesel seyretmemiş, hiç tiyatroya
gitmemiş olan…
Kapanmanın sadece fiziki tecrit
olduğunu sananların arasından hiç mi geçip gitmedik? Ya da onların
arasında hiç mi durup beklemedik? Fikirleri ya da fikirsizlikleri
bizde dehşet uyandıran insanların arasında bir yerde…“En fazla
vakit geçirdiğin 5 kişinin ortalamasısındır.” demiş Jim
Rohn. O halde kim olduğumuz, neler yaptığımız kadar nerede,
kiminle konumlandığımız da hayatımızın akışına yön verecek etmenler
arasında değil midir? Kültür seviyesinin ve sosyal donatısının
yüksek olduğu insanlarla paylaşımda bulunmak da bir anlamda kişinin
içindeki hazineyi bulmasında ve keşfetmesinde yol gösterici olan en
güçlü etmenlerden yalnızca biridir.