Sosyal medyadan veda mektubu paylaşan üniversiteli genç ortadan kayboldu
Abone olAFYONKARAHİSAR'ın Sultandağı ilçesinde sosyal medyadan veda mektubu paylaşan 22 yaşındaki üniversite öğrencisi bir anda ortadan kayboldu.
Olay, Sultandağı ilçesinde yaşandı. Edinilen bilgilere göre,
ilçede yaşayan Anıl Sayın ilçe merkezinde yaşadığı evinden dün
ayrıldıktan sonra bir daha geri dönmedi.
Sayın'ın evde olmadığını fark eden yakınları, jandarma ve emniyet ekiplerinden yardım istedi. Bunun üzerine bölgede güvenlik güçleri tarafından arama çalışması başlatıldı.
Öte yandan, Sayın’ın sosyal medyada veda mektubu bıraktıktan sonra ortadan kaybolduğu belirtildi.
İşte gencin sosyal medyada paylaştığı 'veda' mektubu...
Bu notu arkamda soru işareti bırakmamak için yazıyorum. Bu
kararı anlık bir öfkeyle ya da başka bir duyguyla vermiyorum. Bu
üzerine uzun süreler düşünülmüş bir karardır. Artık hiçbir şey
yapacak motivasyonum kalmadı. Üretkenliğimi, azmimi,
çalışkanlığımı, disiplinimi sürdüremiyorum. Kendime yeni şeyler
katamıyorum. Bir işlevimin kalmadığını düşünüyorum.
"Benim için anlamlı, sahip olduğum tek şeyimi kaybettim"
Bu hayatta benim için anlamlı sahip olduğum tek şeyimi akademik
başarımı da kaybettim. Başkasına muhtaç olmadan, yük olmadan
gelecekte yaşayabileceğim iyi, erdemli bir hayat beklemiyor beni.
Ülkemden umudumu keseli çok olmuyor. Bununla yaşanabilir. Ama
kendimden umudumu kestiğim an hayat anlamını yitirdi benim için.
Hayaller kurmayı bıraktım.
"İntiharı her zaman çıkmaz sokaklarımın kapısı olarak tuttum kafamda"
Beklentilerimi düşüre düşüre yok ettim. Derslere ve bölümüme
olan ilgimi zamanla yitirdim. Başarımı kaybettim. İntihar son bir
yıldır gündemimde olan yeni bir kavram değil benim için. İntiharı
her zaman çıkmaz sokaklarımın kapısı olarak tuttum kafamda. Ara ara
düşüncesi gelir
rahatlatırdı beni. Ama son altı ayımın bir günü dahi intiharı
düşünmeden geçmedi.
"İlaçlar beni daha umursamaz yapmaktan..."
Kendime zaman tanıdım, bir şeylerin değişmesini diledim,
depresyondayım bir yanılgı içerisindeyim tedavi olursam eski halime
dönerim sandım, imkanlarım dahilinde tedavi olmaya
çalıştım(devlet
hastanesinde psikiyatriste gidip bir kutu antidepresanla döndüm)
ama ilaçlar beni daha umursamaz yapmaktan hayatımı uçuruma
sürüklemekten başka bir şey yapmadı.
"Ahiret hayatına inanmıyorum"
Benim için yaşamaya değer tek hayat iyi bir hayattı ve o da bir taneydi başka yoktu. Ahiret hayatına inanmıyorum. Benim için ölümden sonrası doğumdan öncesi ile aynı hiçliğe denk geliyor.
"Bir dine ve yaratıcıya inanmayı ona sığınmayı çok isterdim ama..."
Ben de insanların çoğu gibi bir dine ve yaratıcıya inanmayı ona
sığınmayı çok isterdim ama yaptığım araştırmalarla ulaştığım
farkındalıkla artık istesem de inanamıyorum. Evrim sonucu insanın
kendini değerli ve özel sanacak bir bilince ulaştıktan sonra diğer
canlılar kadar önemsizliğini ve
öldükten sonra yok olacağı gerçeğini kabullenememesi sonucu ortaya
çıkan dinlere rasyonel bakış açısından başka bir açı ile
yaklaşamıyorum. Varoluş sancıları da ağır gelmeye başladı
artık.
İyi dediğim şeyler de iyiliğini, anlamını yitirdi benim için. Evrenin devasa büyüklüğünü ve zaman dilimini düşündüğüm zaman insanın ortalama seksen yıllık ömrüyle bir hiç olmasını, tüm insanlık tarihinin hatta canlılık tarihinin dahi evrenin zamanında bir hiç ettiğini görüyorum.
"Seksen yıl yaşayıp ölmemle şuan ölmem arasında hiçbir fark yok ikisi de anlamsız"
Benim için seksen yıl yaşayıp ölmemle şuan ölmem arasında hiçbir
fark yok ikisi de anlamsız, önemsiz, etkisiz. Şu ana kadar ölmüş
milyarlarca canlılardan bir tanesi olacağım sadece. Beni
hatırlayanlar da öldüğünde hiç var olmamış gibi olacağım,
olacağız.
Hayatın gerçeği bu. Gönül isterdi ki ölümümü bu şekilde
gerçekleştirmeyeyim, sevdiklerimin bu kararıma saygı duyduğu
beni durdurmaya çalışmadığı, beni anladıkları bir ortamda onlarla
vedalaştıktan sonra acı çekmeden ötenazi yoluyla tüm işlevsel
sağlıklı organlarımı bağışladıktan sonra öleyim.
"Canım ailem..."
Bu eylemi gerçekleştirdiğim için bana kızgın olanlar, arkada
acılı bir aile bıraktığım için bana bencil diyenler olacaktır.
Canım ailem, inanın bu kararı kesinleştirmeden önce de sonra da
size olan sevgim hiç değişmedi. Değişen şey hayatın üzerimde
oluşturduğu ağırlık oldu. Acılar o kadar
arttı ki “sırf ailem üzülmesin diye yaşama” evresinden çıkmak
zorunda kaldım.
İntihar vakaları büyük tabudur bizim toplumumuzda, oysaki bir
insanın kendi isteğiyle kendi canına son verme özgürlüğü ne yücedir
ne iyidir. Yaşama isteği yüksek, hayal ve umut dolu hayatların
kazayla
ölmesinden bin kat daha iyidir intihar ama intihar edenlere daha
çok üzünülür. Artık bu saatten sonra intihar benim için bir seçim
meselesine dönmüştür. Kendi isteğimle kendi hayatıma devam etmek
istemiyorum. Bir filmin yarısında sıkılıp izlemeyi bırakmak
gibi.
Beni daha iyi anlamanız için David Foster Wallace’ın “Infinite Jest” kitabından bir alıntıyı bırakmak istiyorum : "kendini öldürmeye çalışan, "ruhsal bunalımda" denen kişi o işe tırnak içinde "ümitsizlikten" ya da yaşam bilançosunun sol tarafının sağ tarafına eşit olmadığı üzerine soyut bir kanıya vardığı için kalkışmaz. kuşkusuz ölüm ona albenili görünüverdiği için de kalkışmaz. yanan bir gökdelende mahsur kalmış biri kendini önünde sonunda pencereden nasıl atacaksa, ölüm’ün görünmez ıstırabının katlanılmaz boyuta vardığı kişi de işte kendini öyle öldürür. alevlerin sardığı pencerelerden atlayanlar sizi yanıltmasın. muazzam bir yükseklikten düşmekten duydukları dehşet, siz ya da ben aynı pencereye varsayımsal olarak, manzarayı izlemek amacıyla sokulursak duyacağımız dehşet kadar derindir; yani düşme korkusu sabit kalır. buradaki değişken diğer dehşettir, yangının alevleri: alevler kişiye iyice yaklaştı mı, ölüme atlamak o iki dehşetin nispeten hafifi haline gelir. düşmeyi arzulamak değildir söz konusu olan, alevlerin uyandırdığı dehşettir.
" Aşağıda “dayan!” diye bağıranların bir teki bile o atlayışı kavrayamaz"
Gelgelelim aşağıda, kaldırımda, başını kaldırmış, “yapma!”, “dayan!” diye bağıranların bir teki bile o atlayışı kavrayamaz. insanın düşmekten kat be kat daha derin bir dehşeti sahiden anlayabilmesi için bizzat mahsur kalması, o alevleri hissetmesi gerekir."
Öncelikle şu ana kadar beni yetiştiren aileme ondan sonra beni maddi manevi destekleyen insanlara sonsuz teşekkürlerimi iletiyorum. Aynı zamanda bana karşı beklentilerinizi gerçekleştiremediğim ve sizi üzdüğüm için özür diliyorum. Anıl Sayın