Sosyal medya yalanları...

Sosyal medya, gün geçtikçe hipnotize edici bir hal alıyor. Habis fikirli biri ortaya bir yalan atıyor, yüzbinlerce kullanıcı o yalana inanıp veba gibi yaymaya başlıyor.

Süleyman ÖZIŞIK suleyman@internethaber.com

Sosyal medya, gün geçtikçe hipnotize edici bir hal alıyor. Habis fikirli biri ortaya bir yalan atıyor, yüzbinlerce kullanıcı o yalana inanıp veba gibi yaymaya başlıyor.

Hem de tek saniye düşünmeden ve sorgulamadan...

Vereceğim şu iki örnek, meramımı daha iyi anlatmama yardımcı olacaktır.

Geçtiğimiz hafta asalağın teki, "Bu mesaj Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan geldi" diyerek bir yalan üfürdü. 

Güya Erdoğan, kızkardeşi aracılığıyla halka gönderdiği mesajda, "Günlerdir uyayamıyorum. Bizi savaşa çekmek istiyorlar. Halkıma söyleyin, bol bol Fetih Suresi okusunlar ve dua etsinler!"

Whatsapp'ı açıyorum bu mesaj, Facebook'a giriyorum yine bu mesaj. Twitter desen fırtına kopuyor.

Bir diğer örnek...

Geçtiğimiz hafta bir ses kaydı whatsapp'ta milyonlara ulaştı. Diriliş Başkanları Teşkilatı'na ait olan mesajda, halkın şu zor günlerde birlik içinde olması ve kasti tahriklere gelmemesi yönünde önemli uyarılar yer alıyordu.

Ama gelin görün ki bu mesajı dinleyen birileri, "MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ın teşkilata gönderdiği son uyarı mesajı" diyerek o ses kaydını piyasaya sürdü.

Çabala, çırpın, hatta yırtın ama nafile...

Kimseyi ses sahibinin Hakan Fidan olmadığına inandıramadım iyi mi? Hatta tam tersi oldu, "Sen nereden bileceksin be!" diyenlerle, "Fetö seni de mi satın aldı?" suçlaması yöneltenler birbiriyle yarıştı.

Yine de şükür ki bunlar zararsız yalanlar. Bir de aşırı tahrip ve tahrik gücüne sahip yalanlar var.

"Suriye'deki savaşı Türkiye başlattı" gibi...

"Türkiye IŞİD terör örgütüne silah yardımı yaptı" gibi...

Oysa her şey bütün dünyanın gözü önünde yaşandı.

Hani belki birileri duymamıştır, bilmiyordur inancıyla, Suriye'deki savaşın nasıl başladığını bir kez daha anlatmak istiyorum.

Arap Baharı olarak adlandırılan halk hareketlerinin büyük devrimlere yol açtığı, Mısır'da devrimin yaşandığı dönemde Suriye’de Dera şehrinde iki kadın doktor telefonla konuşurken; “Hüsnü Mübarek düşmüş, darısı bizim başımıza" diyerek niyetlerini dile getirdiler.

Suriye istihbarat tarafından dinlenen bu iki kadın doktor tutuklanıp, ceza olarak saçları sıfıra vuruldu. Bu kadınlardan birinin akrabası olan 12-13 tane çocuk, duvarlara “Halk, düzenin yıkılmasını istiyor" sloganını yazmaya başladı. Okulun müdürü bu çocukları istihbarata şikâyet edince yakalanan çocuklar, ağır işkencelere maruz kaldı.

Dera bölgesindeki aşiretlerin reisleri, istihbarat sorumlusuna gidip bu çocukların bırakılmasını istedi ancak bu isteklerinin karşılığında ağır küfürler ve hakaret buldu.. Bunun üzerine bir sonraki gün yaklaşık bin kişi sokaklarda eylem yapmaya başladı.

Esed güçleri, sokağa çıkanların üzerine ateş açarak bu eylemleri bastırmaya çalıştı.


Dera şehrinde insanlar öldükçe isyan önce bütün şehre yayıldı. İlk başlarda birkaç bin kişi gösterilere çıkarken, kısa bir zaman içinde on binlerce Deralı sokakları doldurmaya başladı. Dera’daki isyan büyüdükçe diğer şehirlerde de etkisini gösterdi. İsyan dalgası bir anda diğer şehirlere de sıçramaya başladı.

Cuma günleri namaz sonrası Dera halkına destek için sokağa çıkan diğer şehirlerdeki halka yönelik de yönetim tarafından şiddet kullanılınca, Suriye’deki isyan Esad’ın gitmesini isteyen bir halk ayaklanmasına dönüştü.

Olaylardan sonra on binlerce sivil insan öldü, şehirler bombalandı, Donanma kendi halkına deniz kenarlarından bombalar yağdırdı.

Türkiye yanı başında yaşanan trajediye kayıtsız kalmadı ve Esed'i katliam yapmaması yönünde defalarca uyardı. Ancak söz dinletemedi. Bölgeden büyük mülteci akınları başladı.

Türkiye gelen sığınmacıların hepsini kabul etti.

Bu sırada içimizdeki bazı kahpeler, "Türkiye IŞİD'e ve Esed karşıtı muhaliflere silah yardımı yapıyor" diye yaygara koparınca, buru durum Suriye ile Türkiye'yi karşı karşıya getirdi.

Türk uçağı keşif yaparken Suriye sınırında düşürüldü, Türkiye topraklarına Suriye’den atılan bombalar isabet etti. Özetle, Suriye'deki yangın bir anda bizim sınırlarımızı da sarmaya başladı. Bununla beraber Kobani'deki olaylar ve açılmaya çalışılan Kürt koridoru, Türkiye'yi Suriye'deki savaşın taraflarından biri haline getirdi.

Şerefi, vicdanı, namusu, ahlakı ve biraz vatan sevgisi olan kim böyle bir durumda "Suriye'deki savaşı başlattı" diyebilir, söyleyin!

Ha!

Türkiye bölgeye silah yardımı yapmadı mı?

Tabi ki yaptı ama bu iddia edildiği üzere IŞİD'e veya diğer terör örgütlerine değildi.

MİT TIR'larına operasyon yapan Fetö köpeğiyle, onun maşası olan Can Dündar isimli hain de biliyor ki o yardımlar Türkmendağı'na ve Özgür Suriye Ordusu'na gidiyordu.

Bütün bu gerçeklere rağmen hala, Suriye'deki savaşı Türkiye'nin başlattığına ve IŞİD'i Türkiye'nin kurduğuna inanan birileri varsa, onlara söylenecek tek söz var:

"Bir insan en fazla ne kadar gerizekalı olur sorusunun canlı cevabısınız!"

Dipnot: Uşak Üniversitesi rektörü Said Çelik'in Fetö ile ilişkilerini anlatan bir yazı yazmıştım haftalar önce. O yazım bir gün sonra mahkeme kararıyla yayından kaldırıldı.

Artık nasıl olduysa bilemeyeceğim!

Ancak kulağıma gelen bilgilere göre Rektör Çelik, "Süleyman Özışık beni arayıp özür diledi ve yazısını sildi" diye etrafa bilgi yayıp durmuş. Önceki gün yapılan operasyon sonusunda gözaltına alındı ve sorgusu sürüyor.

Yazıyı yayından kaldıran hakimin kulakları çınlıyor mu acaba, merak ediyorum!