Özellikle gençler arasında artan sosyal medyada aktif olma süresinin artmasıyla psikolojik dengelerin bozulduğu ortaya çıktı! Teknolojinin gelişmesiyle ortaya çıkan ve özellikle gençler arasında yaygın olarak artan sosyal medya kullanımı depresyonu arttırdığı ortaya çıktı. Uzman Danışman Psikolog Ani Eryorulmaz, sosyal medyada geçirilen zaman uzadıkça bireylerin yalnızlık, kaygı, depresyon ve kıskançlık seviyelerinin arttığına dikkat çekiyor.Araştırmalar sosyal medyayı bilinçsizce kullanan bireylerin özgüvenlerinin olumsuz yönde etkilendiğini gösteriyor. Sosyal medya kullanma alışkanlığının artması nedeniyle gençler “hayat ile ilgili bir şeyleri kaçırma” tehlikesi ile karşı kaşıya kalıyor.Psikolog Eryorulmaz, sosyal medyada gördüklerimizin bize başkaları için “tam da benim istediğim hayatı yaşıyor” hissini verebileceğini vurgularken, kontrolsüz olarak sosyal medyada geçirilen zamanın yan etkilerini ise şöyle sıralıyor.Kişinin özbenlik algısını etkiliyor!Mutluluk hissimizin hem genetik, hem de çevresel faktörlerden etkilendiğini biliyoruz. Özellikle fiziksel ve duygusal olarak yaşanmış olan olaylar çocuklukta yaşanmış olsa da yetişkinlik hayatında bireyin fiziksel ve ruhsal sağlığını, öz benlik algısını ve dolayısı ile mutluluk seviyesini etkiler. İnanılanın aksine sosyal medyada gördüğümüz hayatlarda, iş ve ilişkilerin mükemmellikleri, fiziksel güzellikler, imrenilecek tatiller sadece bireyin göstermek istediği ile sınırlı aslında.Sosyal medya görünmeyeni gösteriyor!Ne yazık ki mutlu ve tatminkar bir yaşama sahip olmak çoğu zaman gelir seviyemiz, harcama kolaylığımız ve hayatta satın alabildiklerimiz ve yapabildiklerimizle ölçülüyor. Sosyal medya da bunun en belirgin vitrini oluyor.Oysa ki yaşam tatmini olumlu hayat koşullarından sadece kısa bir süre için etkilenir. Sahip olmak istediğiniz hedefe eriştiğinizde ilk altı- dokuz ay boyunca mutluluk seviyeniz artar ve ardından kademeli olarak bu hedefe sahip olmadığınız noktaya geri döner.Olmak istediğini gösterme çabasını ortaya koyuyorSosyal medyada gördüğü vücuda, o pantolonun içine sığmaya çalışan ve olmayınca kendini “hatalı” ya da “eksik” gören kadınlar ve de özellikle gençlerin sayısı azımsanmayacak kadar çoğalıyor. Özellikle fiziksel görünüme benzeme çabası ruh ve bedende çok derin yaralar açıyor.Gerçeklik azalıyorSosyal medyada paylaştığımız selfieler, seyahatler, yemekler gerçek kişiliğimizi yansıtmaktan çok uzak olduğu için ilişkilerde de “sahici olmama” hissini karşı tarafa geçiriyor. Sadece sosyal medya değil, akıllı telefonlarımızla olan ilişkimiz sayesinde yüz yüze ilişkinin yerini de adeta sanal iletişim alıyor.Aldatılma duygusunu güçlendiriyor!Sosyal medyada bireyin ayrı bir hayatının olması, şifrelerin eşler arasında bir tartışma halini alması, sosyal medyada yapılan hangi davranışın evliliği tehlikeye atacağı konusunda bir anlaşmanın olmaması, neyin sosyal medyada aldatmaya ya da sadakatsizliğe yorumlanacağı da ayrı tartışma konuları olarak karşımıza çıkıyor.Samimiyeti azaltıyor!Çiftler arasında sorunları çözmek için sosyal medyayı kullanmaları da ayrı bir sıkıntı olarak karşımıza çıkıyor. Büyük bir tartışmadan sonra eşlerden birinin diğerini ne kadar sevdiği, değerli bulduğu, ya da ne kadar iyi bir ilişkilerinin olduğunu gösterme isteği ilişkinin sahiciliğine ve doğallığına gölge düşürebiliyor.