Sorun net pek ya çözüm

Tülin Türkoğlu tulindindar@hotmail.com

Orta Doğu’nun bitmek bilmeyen, sonuca bir türlü ulaşamayan Filistin sorunu, Kadim coğrafyanın tarihten günümüze mirası, Hz. İbrahim ile başlayan hikaye,

Özünde aynı kaynağa sahip olan anlatı ve yorumlar, siyaset işin içine girdiğinde farklılaşır ve karmaşık bir hal alır. Orta Doğu’yu çıkmazın içine çeker. Hapsolmuş ikilemlere mahkum eder.

Orta Doğu’nun demokrasi, askeri müdahale, rantiyer yapı, olgunlaşamamış milliyetçilik, toplumsal doku ve daha pek çok problemleri çoğu zaman yaşanan sorunların varlığından uzaklaştırır.

İsrail-Filistin sorunu böyle bir mesele. Orta Doğu’nun iç ve dış dinamikleri, İsrail-Filistin sorununu perdeliyor. İsrail’in kurulması, Arap-İsrail Savaşları, İsrail-Filistin sorunu ve nihayetinde "Filistin meselesi" şeklinde tanımlamalarla ifade edilen mesele, gerçekte konunun nasıl ele alındığıyla ilgili. Gelinen noktada problemi anlama sürecinin ötesine geçilmesi ve çözüme yönelik adımların acilen atılması gerekiyor.

Pragmatik bir yaklaşımla; Filistin için öncelikle krizden çatışmaya, şiddete evrilen durumun yatıştırılması ve süratle durdurulması gerekiyor. Aksi takdirde yaşanan insani dramlar bir döngü halini alacak.

Uluslararası toplumun güç odakları, söz sahipleri bu çatışmanın öznesi olmadan, tarafı haline gelmeden akil bir duruşla Filistin meselesinin çözümünde adil ve kalıcı bir barış için gerekli rolü üstlenmeli.

Birinci Dünya Savaşı ile milli sınırları belirlenen Türkiye’nin durumu diğer ülkelerden farklı. Türkiye, Orta Doğu coğrafyasında söz sahibi olmasının yanında var olan duruşuyla da güçlü bir ivmede yakaladı. Bunun yanı sıra Ukrayna saldırısı sonrası Rusya ile Batı arasında "açık kapı" olma politikasında Türkiye’nin potansiyeli dikkat çekici. O nedenle Türkiye böyle güçlü bir dış politika açılımı yapmışken, Filistin’de yaşanan dramın sonlandırılmasına ve kalıcı bir sükûnet döneminin sağlanmasına katkıda bulunmaktan geri durmayacaktır. Bunun için de 7 Ekim Aksa Tufanından bu yana en çok emek harcayan olarak tüm dünya ya duruşunu göstermiştir.

Batılı ülkelerin ve ABD’nin Türkiye önyargılarından sıyrılması gerekiyor. Türkiye’nin net ve adil olana yakın duruşu, kendi çıkarlarını ön planda tutan ABD ve Avrupa zihniyeti Türkiye’nin duruşunu sorgulayıp, yapılan girişimlere tedirginlikle yaklaşıyor. Erdoğan odaklı sürece, ateşkese ve böyle bir başarı hikayesine hazır oldukları söylenemez.

İsrail ve Filistin meselesin de;

Meselenin tarafı olan İsrail, Türkiye’nin bölgede güvenlik ve istikrara katkı sağlayabileceğinin farkında. İsrail halkının iç ve dış barış olmadan sürekli uçurumun kenarında yaşamak zorunda olduğu da bir gerçek.

Türkiye, "İsrail-Filistin" barışında adil bir yaklaşımla sahalarda. Mısır, Ürdün ve Katar gibi ülkelerin Türkiye ile dayanışma içerisinde olması barış sürecine büyük katkı sağlayabilir. Kör düğüm olmuş bu meselenin çözümü için yeni bir sayfa açılabilir. Türkiye’nin "arabulucu" veya "garantör" misyonlarına hazır olduğunu ilan etmesi de niyetini ortaya koyuyor.

Çözüm arzu edildikten sonra mümkündür. Ancak İsrail’in ve Filistin’in silahları susturması ve ateşkese olumlu yaklaşması gerekiyor. Mevcut koşullar ise tarafları çözümden ziyade çatışmaya yönlendiriyor. İsrail’in saldırılarını durdurması, geri adım atmaya teşvik edebilir.

Sonuçta; barışın kaybedeni olmaz, çözüm içinse cesur ve istikrarlı olmak gerekir.