Songül Öden'den Enver Aysever'e tokat gibi yanıt
Abone olYazar Enver Aysever'in dün köşesinden çağrıda bulunduğu ünlü oyuncu Songül Öden, bugün sosyal medyadan sert bir cevap verdi.
Birgün gazetesinde yazmaya başlayan
Enver Aysever dün kaleme aldığı yazısında Antalya Altın Portakal
Film Festivali'nin Ulusal Uzun Metraj yarışması bölümünde jüri
üyeliği yapacak olan, Umutsuz Ev Kadınları dizisiyle yeteneğini
gözler önüne seren oyuncu Songül Öden'e açık mektup yazdı. Öden,
aysever'e zehir zemberek bir cevap verdi.
Yazısında; Öden'i öğrencilik yıllarında tanıdığını ifade eden ve birlikte hazırladıkları oyunu anlatan Aysever, ünlü oyuncuya festivale getirilen sansürden dolayı tepki göstermesi gerektiğini söyledi.
AYSEVER: SANA
DÜŞEN...
Festival listesinden Gezi Parkı direnişini anlatan belgeselin
çıkartılmasıyla ilgili olarak hiçbir juri üyesinin ‘Sorumluluğum
yok, beni ilgilendirmez’ diyemeyeceğini belirten Aysever, şunları
yazdı:
... Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde seçici kuruldasın. Artık meşruiyetini yitirmiş bir yarışmadır o. Sansüre boyun eğenlerin yan yana oturduğu ve sadece iktidarı karşısına almak istemeyenlerin yarışması. Oradan bir Yılmaz Güney çıkmaz artık, bilesin. Bir sanat yapıtına polis gözüyle yaklaşmak utanç elbet! Ama dahası var, “Gezi Dirilişi”nin çocuklarınadır bu sansür. ‘Sorumluluğum yok, beni ilgilendirmez’ diyemez hiç kimse ve elbet sen de. Sana düşen sorumluluğunu yerine getirmek ve ‘kral çıplak’ demektir. Biliyorum, bunu yapınca başın çok ağrıyacak. İktidarın hanımefendilerinin sevgisini yitireceksin.
"ORTADOĞU GEZİLERİNE SENİ
ALMAYACAKLAR"
Ortadoğu gezilerine seni almayacaklar. Dizi teklifleri azalacak,
sinema filmleri gelmez olacak. Kolay değil bu karar… Ama seni “Gezi
Dirilişi”nde çocuklarını yitiren aileler bağrına basacak,
turnelerde insanımız ayakta alkışlayacak ve gönlümüzde büyük
ustaların yanında yer alacak adın. Az şey değil inan… Bir milyonluk
reklam filminde oynayamayacaksın, koca bir televizyon kanalın
olmayacak, zaten Berkin’in annesine küfür ettirenle futbol maçı
şansın yok ama, aileden biri de sayılmayacaksın. Biliyorum, bu
ülkede kimsenin arkasında durulmaz. Ama vicdan var ya vicdan o
rahat olacak.
"ÇOK ARKADAŞIMIZ DİZ
ÇÖKTÜ"
Çok arkadaşımız diz çöktü. Balerinlere yasak konulan günlerdeyiz.
İlkokul çocuklarının başı bağlanıyor. Sanatın düşman sayıldığı
karanlık günler… “Gezi Dirilişi” insanlığın ortak değerleri içindi.
Bak ben “Diriliş” diyorum. Herkes bir haysiyet sınavından geçiyor.
Mekteplerde öğretilmeyen ama büyük ustalardan öğrenilen tutumlar
vardır. Yol ayrımındasın. Ya Recep İvedik olarak anılacaksın ya da
Attila İlhan şiirinden bir kadın olarak!"
SONGÜL ÖDEN'DEN ENVER AYSEVER'E
CEVAP
Songül Öden de, Aysever'in bu köşe yazısına sosyal medya hesabı
üzerinden karşılık verdi. Aysever'e düşüncelerini kendisine
iletmeden, köşesinde kamuoyuyla paylaştığı için tepki gösteren Öden
festival yönetimi, belgesel jürisi ve sektör yetkilileriyle
toplantı yaptığını ve Pazar gününe kadar beklemelerini rica
ettikleri için susma hakkını kullandığını ifade etti.
Songül Öden, açıklamasında şunları ifade etti: Bugünkü yazının başlığında “Sevgili Dostum” yazmışsın, fakat dostluk; eleştirilerini ve fikirlerini onunla doğrudan paylaştığın zaman manalı ve samimi olur. Sen, kamuoyuna önyargılı, dayatmacı, hedef gösteren ve ithamlarla dolu bir mektup yazıp, savaş tamtamlarını çalarak ismimi kullanıp yargılamışsın sadece. Buna manipülasyon amaçlı algı yönetimi denir sevgili dostum!
"BU ÜSLUBU GENELDE POLİTİKACILAR
KULLANIR"
Bu hamaset dolu üslubu da politikacılar kullanır genellikle.. Benim
senin gibi birilerini yargılayacak, insanları sloganlaştırılmış
popülist bir dil ile etkilemeye çalışacak bir köşem yok. Bugüne
kadar yaptıklarımı tamamen kendi gücüm, emeğim ve sorumluluk
bilincim ile yaptım, bunun dışında bir yöntem de bilmiyorum. Bunu
en iyi sen bilirsin. Popüler olmak, benim işimin bir parçası. Ancak
merak etme, vicdanım yerli yerinde duruyor. Durduğum yerde.. Ben
senin kumdan kalen değilim, biraz itidal sevgili dostum, biraz
itidal! Hem dostum diyeceksin, hem de düşüncelerini söylemek için
en azından önce telefon açmak yerine üstelik bir bayram sabahı
“dost” başlığıyla kamuoyuna açık bir mektup yazacaksın..
Oysa daha bir ay önce bana telefon açıp Karşıyaka Belediyesi’nin Atilla İlhan Projesi yapmak istediğini ve Kerem ile bu konuyu konuşmak istediğini söylemiştin. “Durum acele” diye de eklemiştin. Ben de sana Çolpan ablayı yeni kaybettiğimiz için bu konularla ilgili zamana ihtiyacımız olduğunu söylemiştim. Sen de tamam demiştin, “acele” notunu yineleyerek. Ne bu acele sevgili dostum! Ben senin son dakika haberin değilim! Mesele zaten ziyadesiyle kutuplaşmış olan yaşamımızı daha da sert hatlarla belirginleştirmek mi? Ya da onun yerine Türk sinemasının 100. Yılında 51. Yılını kutlayan Antalya Film Festivali’nde durumu tekrar değerlendirmeye davet etmek mi? İzlemediğim, bilgi sahibi olmadığım ve üzerine jüri olarak müsbet ya da menfi bir irade kullanma yetkimin olmadığı belgesel film kategorisine aday bir film ile ilgili gelişmeleri, olayların başladığı ilk andan bu yana büyük bir hassasiyetle takip ederek bu konudaki net tavrımı festival yönetimine bildirdim.
"DOSTANE (!!)
MEKTUP"
Tabii ki sanatta her türlü sansüre karşıyım.. Yaklaşık 30 gündür
Seren Yüce’nin yeni filminin setinde olduğum için festival
yönetimi, ulusal sinema jürisi arkadaşlarım ve bazı bağımsız
sinemacı arkadaşlarım ile sürekli telefonla iletişim halindeyim.
Festival yönetimi, belgesel jürisi ve sektör yetkilileri ile Cuma
günü yaptıkları toplantının sonuçlarını Pazar gününe kadar
beklememizi rica ettiği için sağduyumu kullanarak bir açıklama
yapmadım. Ta ki senin provokatif, “dostane” (!!!!) saldırı
mektubunu okuyana kadar.
"SENİN DIŞINDA DA BU ÜLKEYİ SEVEN
İNSANLAR VAR"
Jüriyi pozitif bir düzenlemeye davet etmek aksi halde bunun bir
parçası olmayacağımı beyan etmek işini, merak etme sevgili dostum,
olayın ilk gününde yaptım. Sadece son derece kıymetli insanlardan
oluşan komite başkanları, değerli filmlerin yönetmenleri ve pozitif
algı ile çözüme ulaşabileceğine olan inancım ile itidalli olmaya
çalıştım. Ve bizden rica edilen süreye kadar susma hakkımı
kullandım. Tekrar belirtmek isterim ki sanat ve sansür aynı harf
ile başlamasının dışında yan yana gelemeyecek kelimelerdir. Yani
sevgilim dostum (!!) senin dışında da bu ülkeyi, sinemasını,
insanlarını, acılı analarını seven, onlar için mücadele eden
insanlar var.
Bu yazıya anlam veremeyen, neden kaleme aldığın ile ilgili şüpheleri olan ve içeriğini samimi bulmayan en az senin kadar cesur dostlarıma ikimizin de çok sevdiği bir Atilla İlhan dizesiyle cevap veriyorum sevgili dostum: “BENCE MALUMDUR!”