Son Derviş
Abone olBir alevinin kaleminden Said-i Nursi ya da "Son Derviş" romanı, bazı kesimlerce Ak Parti projesi olduğu iddia ediliyor.
Aktaş eserinde sadece Bediüzzaman’ı değil, bütün bir devri ve
coğrafyayı anlatıyor... Son Derviş’in Bediüzzaman Said-i Nursi ve
Risale-i Nur penceresinden Alevilik gibi yedekte tutulan hayatî bir
meselemize aydınlık taşıyacağı, meselenin halline hizmet edeceği
kanaatindeyim. Dördüncü Lem’a çerçevesinde Sünnilerle Aleviler
kucaklaşabilir, asırların bağrında gelişip müzminleşmiş bu yarayı
devã olabilirler. Mütekabil bir bakış da Alevi cenahtan Said-i
Nursi ve Nurları tarayacaktır. Sadece Alevi cenah değil, bütün Sol
ve Marksist cenah aynı merakla Said-i Nursi ve Nurlara eğilme
ihtiyacı duyacaktır.
Bir de yazarın devrin mühim hadiselerinden olan Ermeni meselesine
bakış zãviyesi var ki, tartışılmaya çok müsait. Ermeni fedaileriyle
yerli milis güçlerin mütekabil ve birbirinden farksız
tahribkarlıklarının netice verdiği zulmu görmezlikten gelmeyen
yazarın kalemi, bu meseleyi de resmediyor. Dersim Tenkili sırasında
yaşandığı kayıtlarda sãbit olan bir çok katliam ve zulmün bir
benzeriyle Ermeni meselesini resmeden yazar, en azından
coğrafyasında yaşanan felâketlere bigãne kalamamıştır.
Doğrusu ve yanlışını tartışmak, ehil olanlara düşmeli ve
tartışmalılar. Zirâ Meşrutiyet zemininde Ermeni meselesine eğilen
Üstad’ın, “Size bunu katiyen söylüyorum ki, şu milletin (Osmanlı)
saãdeti ve selâmeti Ermenilerle ittifak ve dost olmaya vâbestedir.”
dediği hakikatın mütebakisi hâlâ hayatiyetini muhafaza ediyor.
Nihayet Osmanlı meselesi... Aktaş, ister istemez, bir Alevi olarak
Osmanlı’ya bakıyor... Alevi, yâni düşman değilse bile küskün ve
mu’teriz... Çünkü altıyüz yılın zaman zaman sert ve yanlış idarî
tedbirleri Sünnilik maskesiyle dayatılmış Alevilere... Altıyüz
yıldan miras kalma mağduriyet his ve düşüncelerinin kucağında
büyüyen yazarın Osmanlıya bütünüyle dost olmasını bekleyemeyiz.
Alevi meselesini çözeceksek bu hayatî noktaya da temasa mecbur
kalacağız demektir... (Hüseyin Yılmaz)