Adamın biri son nefesini vermek üzere. Başında toplanan
komşuları bir ara oruç üzerine sohbete dalmış. Biri
dönüp, can vermek üzere olan adama, "Sen kaç gün oruç
tutabildin muhterem?" diye sormuş.
Sekerata giren adam, son bir hamle ile sağ elini kaldırıp, bir kez
tutabildim diye işaret etmiş ve oracıkta can vermiş.
Ahlar, vahlar falan derken, o sırada biri, yanındaki dervişe
dönmüş, "Peki sen kaç gün oruç tuttun
derviş?" diye sormuş.
Derviş, az önce gözünün önünde can veren adamı göstermiş ve gayet
pişkin şekilde cevap vermiş:
"Merhum benden tam bir gün fazla oruç
tutmuş"
Geçen gece, imam babamla beraber oturduk, Muharrem İnce'yi
izliyoruz. Spiker ne sordu, bilmiyorum. İnce konuyu döndürüp
dolaştırıp namaza getirdi ve aynen şu cümleyi kurdu:
"Herhalde bugüne kadar elli kez namaz
kılmışımdır!"
Babamın bu tür durumlarda vereceği tepkiyi az çok kestirebiliyorum.
Döndüm, ne diyecek diye kendisine baktım. Yaslandığı koltuktan
şöyle bir doğruldu, şaşkın şekilde kafasını
kaşıdı, "Eyvah eyvah" dedi.
"Hayrola baba, ne oldu?" diye sordum.
"40 yıl imamlık yapmama rağmen beyefendiden epey
geride kalmışım. Yetişmek için gidip biraz kaza namazı kılayım
bari" dedi ve çekti gitti.
Kafadan şöyle bir hesap yaptım.
Adam 54 yaşında. 14 yaşından itibaren cami yüzü gördüğünü
varsayarsak, geriye kalıyor 40 yıl. "Herhalde 50
kez namaz kılmışımdır" dediğine göre, vakit
namazlarını hiç kılmamış!
40 yıla denk düşen 80 bayram namazlarından 29'una da
gitmemiş! Ve bu süre içinde sadece bir kez Cuma Namazına
gitmiş.
Onu da gözümüze soka soka yaptı zaten!
Cumhurbaşkanı adaylığı açıklandığında, Hacı Bayram Camii'ne gitti,
herkes görsün diye sokakta namaz kıldı hacı Muharrem!
Seçim startı verileli 15 gün oldu ya da olmadı.
54 yılık hayatında gitmediği kadar cami, türbe, tekke ve zaviye
gezdi muhterem. Ama bir kez namaza durduğunu, secdeye
gittiğini görmedik.
Hayır yani…
51 olaydı, iyiydi diye diyorum!
Gelelim diğer mevzuya...
Seçim startı verilirken, "Ben herkesin cumhurbaşkanı
olacağım" diyen adam, daha adaylığı
döneminde başımıza derebeyi kesildi.
15 günlük süre içinde Merkel'e "Sen kimsin, kimsin
sen?" diye efelenmeye, iktidar yanlısı
gazetecilere, "Kaşarlar" diye hakaret
etmeye başladı.
Bildiğin Eşkıya Hamido!
"Beni canlı yayında vermeyen kanalları
basacağım" diye şantaj yapıyor, kendisinden
önceki Cumhurbaşkanı'nı yargılayacağını söylüyor, kendisiyle selfie
çekilenleri ise "fizik"en uçuruyor!
Geride kalan boş zamanlarında ise Hulusi Akar ile İsmail
Metin Temel Paşa'nın apoletlerini söküyor!
Yalnız şu apolet sökme meselesi bir hayli ilginç.
Dikkat ederseniz, "emekliye
ayıracağım" demiyor. Apoletini, yani rütbelerini
sökeceğini söylüyor. İlginç olan şu ki "vatana
ihanet" dışında bir askerin veya polisin
apoletlerini, yani rütbesini sökmek, Anayasa'ya göre suç!
Anayasa Mahkemesi'nin 2006 yılında aldığı karara
göre, "vatana ihanet" dışında bir askerin ya
da polisin rütbesini sökmek, ilgili kişinin temel hak ve
özgürlüklerine direk müdahale anlamı taşıyor.
Yani anlayacağınız, "Cumhurbaşkanı olduğumda yargıyı
bağımsız hale getireceğim" diyen Hacı Muharrem, daha
cumhurbaşkanı olmadan yargı kararlarını ayaklar
altına alıyor!
Apolet sökecekmiş!
Yahu sen eğer bu ülkede bir generale "Apoletlerini
sökeceğim" diyebiliyorsan, bu Erdoğan
sayesindedir Muharrem İnce...
Erdoğan şu askeri vesayeti sona erdirmese, senin bırak
bir generale, bir onbaşıya bile bu sözleri söylemen mümkün
müydü? Yüreğin yeter miydi böyle bir cümle kurmaya?
Kabadayılık yapıyorsun ama o kabadayılığı bile Erdoğan
sayesinde yapıyorsun mübarek!
Biz senin geçmişte askere karşı duruşunu bilmiyor muyuz
sanıyorsun?
Abdullah Gül'ün Cumhurbaşkanlığına aday gösterildiği, 367
garabetinin yaşandığı dönemde, askerden
gelen "Meclis'e girmeyin, yoksa darbe
yaparız" tehdidi üzerine, sıvışanlardan biri
de sen değil miydin?
Efendim, duyamadık?