Son anketin sonuçlarını açıkladı
Abone olCumhurbaşkanı Adayı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "Bu hafta yapılan ankette, Recep Tayyip Erdoğan 56,7 çıkıyor. Ekmeleddin İhsanoğlu yü...
Cumhurbaşkanı Adayı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "Bu hafta
yapılan ankette, Recep Tayyip Erdoğan 56,7 çıkıyor. Ekmeleddin
İhsanoğlu yüzde 34,9 çıkıyor. Demirtaş ise yüzde 9,4 çıkıyor"
dedi.
Cumhurbaşkanı Adayı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Star ve
NTV’nin yayınında önemli açıklamalarda bulundu. Yüksek Askeri
Şura’da süratle bir neticeye varıldığının altını çizen Erdoğan,
“Onama da dahil olmak üzere Yüksek Askeri Şura kararları açıklandı.
Zannediyorum ki; benim 15. Yüksek Askeri Şura Toplantısı’na
katılışım oldu. Bu tabii ilk oldu aslında… Ve bu toplantıdaki
karşılıklı dayanışma, karşılıklı anlayış, kararları alıştaki isabet
yüzdesi inanıyorum ki; çok çok yüksek. YAŞ’ın Ağustos toplantısı
terfi ve atamalarla alakalıdır. Tamamen ona kilitlenerek yapılmış
bir toplantı olması hasebiyle de, bu süreç daha da kısalmış oldu”
diye konuştu.
“DİYARBAKIR GİBİ HASSASİYETİ OLAN BİR ŞEHİRDE, BÖYLE BİR ADIMIN
ATILMASI GEREKİRDİ”
Başbakan Erdoğan, Diyabakır’daki Hava Komutanlığı’nın bayrak
indirilmesi olayından dolayı kapatıldığı iddialarına, “Diyarbakır
konusuyla ilgili çok spekülasyonlar yapılıyor. Aslında şuanda
Diyarbakır’la ilgili atılan adımın, yakından uzaktan bayrak
olayıyla alakası yok. Tamamiyle, Hava Kuvvetleri’nin kendi
içerisindeki güçlendirmeye yönelik bir operasyon diyebiliriz. Bu
sadece, Diyarbakır’la ilgili değil, aynı şekilde Eskişehir’de de
buna benzer, daha farklı bir adım atılıyor. Çünkü; hava kuvvetleri
caydırıcılıkta ülkelerin en önemli gücüdür. Şuanda da TSK’da Hava
Kuvvetlerimiz hissedilir bir güce kavuşuyor. Özellikle
Diyarbakır’ın hassasiyetleri belli, böyle hassasiyeti olan bir
vilayetimizde tabii ki böyle bir adımın atılması gerekliydi. Bu
konuda Hava Kuvvetleri Komutanımızın Genel Kurmay Başkanımızla
birlikte yaptıkları çalışmaların neticesini gördük. ‘Hayırlı olsun’
demekten başka bir şey demek bize düşmez. Bence, gayet de güzel bir
çalışma, güzel bir alt yapı oluşturmuş vaziyetteler. Ama bizi
içeriden vurmak isteyenler, ne yazık ki medyanın yalan yanlış
haberleriyle bu tür silahlı kuvvetlerimizin atmış olduğu adımları,
bayrak meselesiyle ilintili hale getirmeleri çok çok yanlış. Bu,
yapılan organizasyonu küçümsemektir. Bölgede, hassasiyetler var. Bu
hassasiyetlerin olduğu bölgede, tabii ki Hava Kuvvetlerimiz ve
Silahlı Kuvvetlerimizin çok daha diri, özellikle de yeni
teknolojilerle donanımlı bir şekilde yapılanması gerekir. Atılan
adımlar kesinlikle buna yöneliktir. Bunun altında kimse başka bir
şey aramasın” diye cevap verdi.
“TELEFONU DİNLENEN BAŞBAKAN, HAMSİCİ DEĞİL Kİ…”
HSYK adına Başkandan başka kimsenin konuşma hakkı olmadığını
belirten Erdoğan, HSYK Başkanvekili Ahmet Hamsici’yi, “Hakimler,
Savcılar Yüksek Kurulu adına, aslında Başkandan başka kimsenin
konuşma hakkı yok. O da; Bekir beydir. Ama burada yeni bir adet
oluşturdular. O da şu; ‘Ben şahsım adına konuşuyorum’ diyor. Sen
şahsın adına konuşamazsın. Şahsı adına konuşanlar kalkıp da
siyasetçiye yön veremez. Siyasetçi, şuanda yargıya yön vermiyor.
Yargıda bir yapılanmanın uygulamaları karşısında yürütme üzerine
düşeni yapmak durumunda kalıyor. Şuanda yasama organının içerisinde
yürütme kahir ekseriyetiyle var mı? Var. Yasama organı olarak orada
yasalar oluşturuyorlar ve bu yasalar Cumhurbaşkanımızın onayından
geçiyor. Bunun yanında yürütme de bunları uygulamaya koyuyor. Eğer
siz, bütün bunları bir kenara koyup şova girerseniz, yargının
içerisinde şovmenler türer de siz de şovmenleri savunma noktasına
gelirseniz, o zaman bir defa HSYK’nın varlığına gölge düşürmüş
olursunuz. Şuanda bu arkadaşımızın yapmış olduğu açıklama, bir defa
bulunduğu makama hiç yakışmıyor. Ve oradan siyaseti, siyasetçileri
eleştirme noktasına geliyor. Bir defa sen böyle bir işin içerisine
giremezsin. Ve HSYK’nın veya yargının tehdit altında olduğu gibi
bir ifadeyi kullanması, çok çok çirkin. Nerede, nasıl tehdit
altında? Yani telefonu dinlenen Başbakan, telefonu dinlenen Hamsici
değil ki… Başbakan’ın, bakanların telefonu dinleniyor. Uluslararası
ilişkilerde telefonlarımız dinleniyor. Yani, bunlar olacak ve
bunlarla ilgili suç duyurusu yapılacak, siz bunların hiçbirisini
görmemezlikten geleceksiniz, ondan sonra kalkacaksınız ve ‘siyaset
baskı yapıyor.’diyeceksiniz” şeklinde eleştirdi.
“BOLU’DAKİ SAVCI BAŞBAKAN’I TEHDİT EDİYOR”
Aleyhinde açıklamalarda bulunan Zekeriya Özü eleştiren Başbakan,
“Şuanda Bolu’daki savcı Başbakan’ı tehdit ediyor. Ahkam kesiyor… Ne
yaptınız uygulama olarak? Var mı bir uygulamanız? Üstelik bir de
sahipleniyorlar. Adama sorarlar, ‘Sen nasıl Yargısın?’ Senden
beklentiler var. Başbakan’a hakaret edecek, bunları ‘Siz Başbakan
olduğunuz için siyasetçisiniz, bu tür hakaretler hakaret sayılmaz…’
E ne olur… ‘Bunlar ağır eleştiriye girer’ diye bir kılıf
uyguluyorlar. Şantajlardan, montajlardan bıktık. Çünkü; bunların
arkasında bu tür açıklamaları yapan kişiler olduğu sürece bunlar
olur. Bir defa hakim, kararıyla konuşur, söylemleriyle değil.
Yargı, kararıyla konuşacak, söylemlerle değil. Kendisinin böyle bir
yetkisi olamaz. Ama, siyasetçinin işi söylemdir zaten. Siyasetçi
bunu yapar. Bir de uygulamayı yapar. Bu tür fiilleri, bu adımları
atar” değerlendirmelerinde bulundu.
“BOŞUNA ‘PARALEL YAPI’ DEMEDİK”
Yapılan operasyonlar sonucu gözaltına alınan emniyet mensuplarıyla
ilgili konuşan Başbakan Erdoğan, şu ifadeleri kullandı:
“Bu ülkede maalesef, yargının içerisinde öyle şeyler oldu ki… İşte
bunlar şimdi peyderpey ortaya çıkıyor. Düşünün, ‘dönemin başbakanı’
diye emniyette dosyalar hazırlanıyor. Ondan sonra bu dosyalar
bunların elinden çıkıyor. Bunların olduğu bir ülkede, yürütme
olarak sessiz mi kalacağız. ‘Buyrun devam edin’ mi diyeceğiz.
İstanbul Çağlayan’daki Adalet Sarayı’nda yaşanan olayları gördünüz.
Neydi o şovlar? Savcı çıkıyor, adalet sarayının önünde basın
açıklaması yapıyor. Cumhuriyet tarihinde böyle bir şey oldu mu?
Geçenlerde olan olayda, emniyete toplanıp oraya götürülenler;
bakıyorsunuz kendilerine sahipleniliyor, bazı milletvekilleri gidip
onlarla beraber orada rahat rahat resim çektiriyor. Kim bunlara
sahip çıkıyor, kim bunlara destek veriyor, nereden alıyorsunuz bu
desteği? Hakikaten, atılan adımlarla, kimin nerede durduğunu, ne
olduğunu milletim çok daha iyi görüyor. Biz boşuna, ‘paralel yapı’
demedik. Biz boşuna, bunların bulunduğu konumu izah ederken,
‘inlerine girilecek’ demedik. Bugün, 30 küsur kişi daha aynı
şekilde alınıyor. Çünkü bunlar şimdi ifade verdikçe bir şeyler
geliyor. Bakıyorsunuz, önce ifade veriyor, sonra bu ifadeyi
değiştirme noktasında avukatlarıyla baskılar geliyor. Bunları
görüyoruz. Bunlar bu süreç içerisinde olan işler. Ben şuna
inanıyorum; hak kesinlikle yerini bulacak. Biz de bu işin takipçisi
olacağız. Çünkü bu bizim ulusal güvenliğimizi tehdit ediyor. Bu
işin şakaya alınacak bir tarafı yok. Burada çok ciddi bir
hukuksuzluk var. Bunu yapanlar bunun bedellerini ödeyecek. Devlete
karşı hukuksuzluk edenler var. Düşünün; yatırımlarımızı yapacağız,
bu yatırımlarımıza karşı kalkıyor yürütmeyi durdurma veriyor,
‘olmaz diyor.’ Bunu yargının içinde olanlar yapıyor. Bu, herhangi
bir kişiye gitmiyor. Burada, devletin bir kurumu, müessesesi
olacak. Bunları gördükçe, ‘biz iyi yoldayız, bu süreci kararlı bir
şekilde sürdürmemiz lazım’ diyoruz.”
“ADANA’DAKİ GÖRÜNTÜLERİ GÖRDÜKÇE İNSANIN KAN BEYNİNE SIÇRIYOR”
Paralel yapıyı daha geç fark etmeleri durumunda Türkiye’nin başına
çok daha kötü felaketlerin geleceğini kaydeden Erdoğan, “Allah
muhafaza bu iş gecikmiş olsaydı kim bilir başımıza neler gelecekti.
İşte; Adana olayı… Adana’da MİT’in TIR’ları savcılık kararıyla
durduruluyor. İşte, o da paralelci. Durduruluyor ve kolluk olarak
da jandarma kullanılıyor. Jandarmayla beraber, orada MİT’in
elemanları, yerlere yatırılıyor, dövülüyor. Ve orada feryat ediyor,
bu adam yüzbaşı ama MİT’te çalışıyor… ‘Ben PKK’lı mıyım, Bana
bunları nasıl yaparsın’ diyor. Kimliğini gösteriyor ama bütün
bunlara rağmen, ben bunların görüntülerini seyrettim ve bu
görüntüleri gördükçe inanın insanın kan beynine sıçrıyor. Bu
insanlar Türkmenler’e insani yardım götürüyor. Bahçeli konuşuyor…
Bahçeli, sen bununla ilgili konuşsana! O TIR’lar nereye gidiyordu?
Onunla ilgili konuşsana. Özellikle Suriye Laskiye’deki
Türkmenler’in liderleri gerekli açıklamayı yaptı. Aynı şekilde
Irak’taki Türkmenler de öyle… Onlara bizden başka sahip çıkan var
mı? Eğitimine varıncaya kadar onlara her türlü desteği biz
veriyoruz” şeklinde konuştu.
“KALAN 5 CÜZÜ DE İÇERDE OKURSUN”
Paralel yapıyla ilgili yapılan operasyonlarda gözaltına alınanlara
karşı hukuksuz bir tutumun söz konusu olmadığını belirten Erdoğan,
“Kendilerine yönelik yapılan herhangi bir anormal muamele söz
konusu değil. Bu tabii kendilerinin yandaş medyasıyla yapılan
şeyler. Kendileri çok ağırlarını bundan önce operasyonla içeri
aldıklarına yaptılar. Onlara böyle bir şey yapılmıyor. Onlar,
kendilerine mağdur rolü biçme gayreti içerisindeler. Benzer şeyleri
bundan önceki operasyonlarda yaptılar. Bir tanesi çıktı
biliyorsunuz, ‘Ben ölmüş annem için 67 cüz indiriyordum. Bu 67
cüzün 5 cüzü kaldı. Bu 5 cüzü ben tamamlayamadım, sevenlerime
söylüyorum bunu siz tamamlayın’ dedi. Bu defa bu beyan çok çok
çirkin bir beyan, senin orada zaten vaktin çok çok bol… İçeri
girerken yanına bir Kuran-ı Kerim alırsın, o kalan 5 cüzü de orada
okursun. Hatta daha bir çok hatim de orada indirme şansın olabilir.
Mağduriyeti oynamak… Burada yürüyen her şey hukuk içerisinde
yürüyor. Bunların eskiden yönettikleri yargı mensupları oradaydı,
onlar da şimdi değişik yerlere atamaları yapıldı tabii bundan
dolayı bir rahatsızlıkları var. Şuanda tabii orada yeni bir süreç
başlayacak. Şuanda içeriye alınanlardan bir tanesi özellikle
yönetenlerdi. Şuanda içeride olmayanlardan bir tanesi, bir
televizyon kanalına çıkmış, ‘Biz Başbakanla da üstelerimizle de
siyasette baba evlat gibiydik’ diyor. Nasıl bir baba evlat bu ya!
Nasıl bir baba evlat ki; böyle bir ihaneti yapıyorsunuz. Böyle bir
şey söz konusu değil. Bunların bu noktada babaları da başka,
imamları başka… Değişik değişik şeyleri var… Siyaset mi yapıyorlar,
dini noktada ilim mi tahsil ediyorlar, ne yaptıkları belli değil.
Ondan sonra da ‘helal lokma yiyoruz’ havası var ya… Ne alakası var.
Haramın tam içindeler. Her attıkları adımda, her topladıklarında
tehdit yatıyor. O tehditlerle birçok imkanları toplamak suretiyle
bu gücü devşirdiler. Yoksa bu güç nereden geliyor? Bu kadar ülkede
okullar, holdingler durup dururken oluşmadı ki… Belli imkanlarla
bunlar oluştu. Bunları iyi görmek gerekiyor” değerlendirmelerinde
bulundu.
“BAŞBAKANA SADAKATSİZLİK MİLLETE SADAKATSİZLİKTİR”
Başbakan Erdoğan, ‘Paralel yapı hassasiyetinin ne zaman başladığı’
sorusu üzerine, şöyle cevap verdi:
“Öncelikle hani bu tür paralel-paralel değil hassasiyeti bizde
yoktu. Şimdi bizim öncelikli hassasiyetimiz bu konuda oluşmaya
başladı. ‘Acaba bu kişinin buralarla alakası var mı yok mu?’
Ardından da tabi ki ehliyet, liyakat… Bunları arıyoruz. Biz bugüne
kadar bunu hep böyle yaptık. Ama bu olaylardan sonra artık birinci
sıraya bunu çıkardık. ‘Böyle bir özelliği var mı yok mu?’ Varsa;
biz bunlara bir emanet teslim edemeyiz. Çünkü, teslim ettiğimiz
emanete bunlar ihanet ettiler. Düşünün ki; bir başbakanı dinleyen
insanlarla yola gidilebilir mi? Bir defa idarede sadakat çok
önemlidir. Başbakanın yanında çalışan bir insanın, başbakanına
sadakati olmazsa; bu insanın milletine sadakati olabilir mi? Bir
başbakana sadakatsizlik millete sadakatsizliktir. Biz ona bir şey
emanet ediyoruz. Yeri geliyor imza yetkisi veriyoruz. Bizim
verdiğimiz bu imza yetkilerini, o kendi gayri meşru emellerine
kullanırsa; biz onunla nasıl aynı yolda yürürüz? Şimdi peyderpey
birçok şey geliyor. Adam, bizim verdiğimiz emri yerine getirmiyor.
Adam, Pensilvanya’nın verdiği emri, adam Pensilvanya’nın
Türkiye’deki imamlarının verdiği emri yerine getiriyor. ‘Ona
soracağım, o ne derse ona göre hareket edeceğim’ diyor. Bunu yargı
içindeki seçimlerde de yapıyorlar. Böyle bir davranışta olanlarla
siz kalkıp da ulusal güvenliğinizi teminat altına alabilir misiniz?
Onun için bunu özellikle araştırıyorum. Burada emniyet ve
istihbarat ile araştırmalarımızı yapıp ona göre kararımızı
veriyoruz.”
“İHSANOĞLU’NUN HAMAS İLE EL FETİH’İ BİRARAYA GETİRDİĞİ İDDİASI
YALAN”
Cumhurbaşkanı Adayı ve Başbakan Erdoğan, IŞİD’in rehin aldığı 49
Türk vatandaşının yaşam koşullarının normal olduğunu söyledi.
Kılıçdaroğlu ve Bahçeli’nin konuyu tahrik ettiğini belirten
Erdoğan, Ekmeleddin İhsanoğlu’nu da yalan söylemekle suçladı. Hamas
ile El Fetih’i İhsanoğlu’nun bir araya getirmediğini belirten
Erdoğan, “Şunda işi hassasiyetle takip ediyoruz. Bizim buradaki
bütün endişemiz, ‘bir yanlış adım atılır da acaba buradaki 49
kardeşimize bir şey olur mu?’ Şuanda bu 49 kardeşimizin yaşam
koşulları normal. Anormal bir durum söz konusu değil. Arada sırada
tabii ufak tefek sıkıntılı şeyler olabiliyor. Son getirildikleri
yerle ilgili edindiğimiz bilgilerde, yaşam koşullarında herhangi
bir anormallik yok. Biz tabii sağ sağlim getirelim istiyoruz.
Başlarına herhangi bir şey gelirse bu bizi ciddi manada üzer.
Burada ne yazık ki Kılıçdaroğlu, ciddi bir tahrik oynuyor. Ona
yazıklar olsun. Devamlı tahrik… Bahçeli, tahrik… Yani bakıyorsunuz
adayları da aynı şeyi konuşmaya başladı. Sen bugüne kadar İslam
dünyasında neyi hallettin? Arkanda Türkiye gibi bir devlet, bizler
gibi bir yönetim olmamış olsaydı senin kıymet-i harbiyen mi vardı?
Her sıkıştığında hemen aradığı yer biz; Dışişleri bakanımız,
Cumhurbaşkanımız, ben… Bu güçle bile neyi çözdün? Son zamanlarda
uydurduğu doğru olmayan bir şey var. Diyor ki; ‘İlk defa Hamas ile
El Fetih’i ben bir araya getirdim, barıştırdım.’ Ya yalan söyleme.
İlk defa bu işin barış olayı, Kabe Anlaşması’dır. Hamas ile El
Fetih orada birleşmişlerdir. Ama çok kısa zaman içerisinde de ne
yazık ki o birleşme dağılmıştır. Bu özellikle Suudi Meliki’ni de
üzmüştür. Bana bunu kendisi de söylemiştir. Kendisi şimdi bunu, bir
menfaate, siyasi ranta dönüştürmek istiyor” diye konuştu.
“SUUDİ KRALI, ‘NE OLUR BUNU ALIN’ DEMİŞTİ”
Muhalefetin Cumhurbaşkanı Adayı Ekmeleddin İhsanoğlu’nun İslam
İşbirliği Teşkilatı’ndaki görevi sırasında, başta Suudi Arabistan
Kralı olmak üzere, birçok kişi tarafından istenmediğini kaydeden
Başbakan Erdoğan, “Ben geçenlerde de söyledim, özellikle Suudi
Kralı ‘Ne olur bunu alın, bunun yerine başka birisini verin’
demiştir. ‘Bu seçimle geldi, alıp da yerine yenisini verme gibi bir
imkan yok, artık seçildi bir defa. Bundan dolayı biraz sabırlı
olacağız’ demek suretiyle orada 8 yılını doldurmuştur. Ama devamlı
‘bana sahip çıkmıyorsunuz, beni ortada bırakıyorsunuz’ diye bize
dertlenmiştir. Zorla olmuyor bu iş bak… Bunlar, koltuğu korumanın
gayreti içerisindedir. Bir insan istenmediği yerde durmaz. Demek ki
başarılı olamadın ki; seni istemiyorlar. Suudi gibi bir krallık
seni istemiyorsa; burada bir şey var. Sen Türkiye’nin hatırına
böyle bir şeyi yakaladın. Yoksa, şahsından kaynaklanan bir şey
değil. Bunun için attığımız kulislerin haddi hesabı yok. Bu
kulislerin neticesinde oraya gelebildin. Bunun için teşekkür etmesi
gerekirken, hala ‘ben, ben, ben diyor.’ Zaten en büyük zaafı o.
‘Ben’ üzerine kuruludur. ‘Biz’ üzerine değil. Tevazu diye bir şey
yok kendisinde” şeklinde konuştu.
İHSANOĞLU İÇİN ‘ŞEMSETTİN GÜNALTAY’ ÖRNEĞİ
Muhalefetin Ekmeleddin İhsanoğlu’nu Cumhurbaşkanı olarak aday
göstermesini, İsmet İnönü’nün Şemsettin Günaltay’ı aday
göstermesine benzeten Erdoğan, “Biliyorsunuz İnönü tutmuştur,
‘acaba ben nasıl birisini bulsam da Menderes’i yok etsem’ diye
düşünmüştür. ‘Demek ki, Menderes’e bu kadar ilgi, alaka olduğuna
göre; dindar birisini bulmam lazım’ demiştir. Şemsettin Gün Altay’ı
bulmuş. Şemsettin Gün Altay’ın profesör olması, 3 tane yabancı dil
bilmesi… Ama ne oldu? Menderes ezdi geçti. Yani biz tercüman
aramıyoruz ki, bu ülkeyi yönetecek bir adam arıyoruz. 4 buçuk yıl
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı yaptım, arkasından kurulan
partimizle 16 ayda hemen partimizi kurduğumuz andan itibaren
iktidara gelmiş olan bir partinin genel başkanlığını yaptım ve
ülkemizde Başbakan olarak hamt olsun 8 seçimi milletimizin
teveccühü ile art arda aldık. Şimdi de partimiz, milletimiz
Cumhurbaşkanlığı adaylığı için beni öne sürdü. Diğerleri de bir
araya gelmek suretiyle bu arkadaşı ileri sürdü. Şuanda yarış devam
ediyor. Pazar günü inşallah seçim yapılacak. Milletim, yine en
doğru kararı verecektir” ifadelerini kullandı.
“EZAN SESİ, SECCADE VE NAMAZ… MHP BAKIN NEREYE TAKILIYOR?”
Erdoğan, YSK’nın seçim için hazırlanan reklam filmini
yasaklamasıyla ilgili, “Çok enteresan, Yüksek Seçim Kurulu MHP
temsilcisi... İtirazı yapan o. Oradaki sadece ezan sesi, seccade ve
namaz. MHP bakın nereye takılıyor? Gel aynısını sen yap ya…
Aynısını sen yap. Böyle bir şey olabilir mi? Biz İstiklal Marşı’nda
’Bu ezanlar ki şahadetleri dinin temeli, ebedi yurdumun üstünde
benim inlemeli’ diyoruz. Şimdi Ben bunu okumayacak mıyım? Nasıl ben
bunu okumam. ‘Efendim, yasada böyle diyor’muş. Ne demek yasada
böyle diyor canım. Yasanın içinde öyle şeyler vardır ki; bunlar
yanlış yorumlanabilir. Sen bunu doğru yorumla kardeşim. Çünkü orada
o görünen bayan, Anadolu kadını, namazını kılıyor… Uzaktan gelen
ses ezan mıdır değil mi… O da aslında pek anlaşılmadığı halde
bundan ürküyor, korkuyor... MHP’nin şu andaki yönetimi böyle,
anlayışı bu… Ben, MHP’ye gönül veren kardeşlerime bundan dolayı
özellikle sesleniyorum; şimdi kalkıyor tabii Bahçeli, ’Biz senin
kardeşin değiliz’ diyor. Sen, benim kardeşim olamayabilirsin veya
senin gibi düşünenler benim kardeşim olamayabilir. Zaten senin gibi
ağzı bozuk, hakaret eden, küfür eden, her şeyi yapan birisi zaten
bana kardeş olamaz. MHP’nin içinde, MHP’ye gönül verenlerin içinde
senden arındırdığım tertemiz insanlar da var. Ben o tertemiz
insanlara sesleniyorum; onlar benim kardeşimdir diyorum. Aynı şey
CHP’de de var, aynı şey BDP’de, yeni adıyla HDP’de de var.
İnanıyorum ki, onların içerisinde bize muhabbeti olanlar da var”
değerlendirmelerinde bulundu.
“CHP VE MHP’NİN ORTAK ÇIKARDIKLARI ADAY İSTİKLAL MARŞI’NI
BİLMİYOR”
Ekmeleddin İhsanoğlu’nun İstiklal Marşı’nın bir dörtlüğünü
okuduktan sonra başka bir şiirle karıştırmasını eleştiren Erdoğan,
“Bu CHP ve MHP’nin ortak çıkardıkları aday İstiklal Marşı’nı
bilmiyor. Bir de sıkılmadan şu ifadeyi kullanıyor, ‘Şiirlerle
konuşmanın zamanı değil’ diyor. Bu şiir değil, bu İstiklal Marşı.
İstiklal Marşı ile konuşmayacağız da neyle konuşacağız. ’Ben iyi
edebiyatçıyım’ diyor, bunu diyen zat, kalkıyor İstiklal Marşı’nı
bilirmiş, Çanakkale Şehitleri’ni bilirmiş, ondan sonra Yahya
Kemal’in ’Süleymaniye’de Bayram Namazı’nı bilirmiş. Yahya Kemal’in
‘Süleymaniye’de Bayram Namazı’ diye bir şiiri yok. Yahya Kemal’in
‘Süleymaniye’de Bayram Sabahı’ diye bir şiiri var. Şimdi bu, nasıl
bir edebiyatçı? Yeri geliyor kimyager oluyor, yeri geliyor tarihçi
oluyor, yeri geliyor edebiyatçı oluyor, hiçbir şey kalmadı zaten,
her şey onda toplanmış” ifadelerini kullandı.
“DEDEMDEN DE BABAMDAN DA ÖĞRENDİĞİM ŞEY; BEN TÜRK’ÜM”
Kendisiyle ilgili ‘Gürcü’, ‘Ermeni’ gibi yakıştırmalar yapanlara
sitem eden Başbakan Erdoğan, “Ben köken itibarıyla Rizeli’yim,
doğma büyüme İstanbullu’yum. Bu kadar. Benim için neler söylediler…
Çıktı bir tanesi, aynı zihniyet, ’Gürcüdür’ dedi. Çıktı bir tanesi,
affedersin çok daha çirkin şeylerle, ’Ermeni’ diyen oldu. Ben
dedemden de babamdan da hepsinden öğrendiğim şey; ben Türküm. Olay
bu kadar basit! Ama herkes, her tarafa çekiyor. Eline kalem alan
istediği gibi yazıyor” dedi.
“BU HAFTA YAPILAN ANKETTE, RECEP TAYYİP ERDOĞAN 56,7 ÇIKIYOR”
Cumhurbaşkanı Seçimleriyle ilgili ellerinde 2 tane anket olduğunu
söyleyen Başbakan Erdoğan, bunlardan bir tanesinin çok yeni,
diğerinin geçen haftaya ait olduğunu belirtti. Erdoğan, anketlerle
ilgili şunları ifade etti:
“Bir tanesi 5 bin 265 denek üzerinde, bir tanesi 5 bin 500 denek
üzerinde yapıldı. Geçen hafta yapılan da yüzde 55,7 şahsım lehine
çıkıyor. Ekmeleddin İhsanoğlu yüzde 36,4 çıkıyor geçen hafta.
Demirtaş 7,9 çıkıyor. Bu hafta yapılan ankette, Recep Tayyip
Erdoğan 56,7 çıkıyor. Ekmeleddin İhsanoğlu yüzde 34,9 çıkıyor.
Demirtaş ise yüzde 9,4 çıkıyor. Bu, son iki anketin neticesi… Tabi
bunların hiçbirisi bizi rehavete sevk etmemeli. Son ana kadar
elimizden gelen bütün gayreti ortaya koymamız gerek. Benim şu anda
tek sevindiğim şey şu; kamuoyu araştırmalarında katılım yüzdesi
yüksek gözüküyor. Eğer kamuoyu araştırmasındaki gibi yüzde 90 gibi
veya 90 eksi 2 veya artı 2 gibi bir katılım sağlanabilirse, bu
neticeler çok sağlıklı çıkmış olacak.”
(İHA)