Sokak sütüyle gelen tehlike
Abone olIsıl işlem geçirmemiş, sokakta açıkta satılan sütlerin, kaynatılsalar bile sağlık açısından ciddi riskler taşıdığı belirtildi.
Kaynatmanın, insan beslenmesinde önemli fonksiyonları olan ve
sütün bileşiminde bulunan vitaminlerin kayıplarına, protein
yapısının bozulmasına ve kullanım oranının düşmesine sebep olduğu
vurgulanarak, toplumun, güvenli süt tüketiminin beslenme ve sağlık
üzerindeki olumlu etkileri konularında bilgilendirilmesi ve
bilinçlendirilmesi gerektiği bildirildi. Hacettepe Üniversitesi
Beslenme ve Diyetetik Bölümü tarafından hazırlanan "Güvenli Süt
Tüketimi Raporu"ndan derlediği bilgilere göre, süt, çok sayıda
besin ögelerini bileşiminde bulundurması sebebiyle, insan hayatının
her safhasında tüketilmesi gereken temel besinlerin başında yer
alıyor. Süt karbonhidratı olan laktoz, beyin ve sinir hücrelerinin
oluşumunda, bağırsak hareketlerini düzenlemede yardımcı olup, uygun
ortam (pH) sağlayarak faydalı bağırsak bakterilerini geliştiriyor.
Süt enerjisinin bir diğer kaynağı olan süt yağı da yağda eriyen
vitaminlerin (A, E, D, K) emilimini sağlıyor. Yağ asitlerinin de
özellikle çocukların sinir sistemi ve entellektüel kapasitelerinin
gelişiminde olumlu etkileri bulunuyor. 'Güvenli Süt Tüketimi
Raporu'nda, sütün, minerallerden (kalsiyum, fosfor, iyot, sodyum,
magnezyum) ve vitaminlerden (A, B1, B2, B6, B12, niasin ve folik
asit) zengin olduğu da ifade edilerek, kalsiyum, fosfor ve protein
içeriği zengin olan sütün, çocukluk ve gençlikte kemik dokusunun
gelişimini sağladığı, yaşlılıkta ise kaybı azaltığı da kaydedildi.
Hasta etkenleri Rapora göre, Türkiye'de yılda üretilen 10 milyon
ton civarındaki sütün yüzde 42'si tüketiciye çiğ süt (sokak sütü)
olarak ulaşıyor. Modern yapılı işletmelerde işlenen süt oranı yüzde
18-20 iken, ne denli hijyen şartlarına uyduğu bilinmeyen
mandralarda işlenen süt miktarı ise yüzde 40'ı buluyor. Brusella
(yavru atar hastalığı), tüberküloz, tifo, paratifo, şap, şarbon,
sarılık gibi hastalık etkenleri, çiğ sütten insana geçebiliyor.
Sağımdan tüketiciye ulaşıncaya kadar açıkta kalan süte, sağıcıdan,
kaplardan, hayvan memesinden (kan, irin, kıl, vb) ve çevreden (toz,
toprak, haşarat ve gübre atıkları) de bulaşanlar geçebiliyor.
Raporda, tüketicinin önemli kısmının, sokak sütünü saf, taze ve
doğal olduğu yanılgısıyla tercih ettikleri vurgulanarak, "Oysa
sokak sütleri denetimden uzaktır. Su, nişasta vb. maddeler
eklenerek, besin değeri azaltılmış olabilir ve her türlü
mikrorganizmayı içerebilmektedir" uyarısında bulunuldu.
Tüketicinin, kaynatarak sütün içindeki mikrorganizmaları yok
ettiğini düşündüğü de hatırlatılan raporda, kaynatma ile bazı
mikroorgnazimaların ancak üremesinin durdurulabileceği belirtildi.
Raporda, çoğu tüketicinin, uzun ömürlü sütleri (UHT), uygulanan
ısıl işlemden dolayı 'ölü süt' olarak değerlendirdiklerine de
dikkat çekilerek, "Oysa teknik kısa sürede uygulandığından kayıp
kaynatmaya göre çok daha azdır. Pastörize edilmiş sütler (günlük
süt ve mutlaka soğuk koşullarda bulundurulması gereken sütler)
karşılaştırıldığında kayıp değerleri yönünden çok büyük fark
yoktur" ifadesi kullanıldı. Tüketicilerin büyük kısmının, uzun
ömürlü süte (UHT), işlem esnasında dayanıklılığı sağlamak amacı ile
antibiyotik, antiseptik maddelerin katıldığına ve kullanılan
ambalaj malzemesinin kanser yapıcı özelliğinin olduğuna inandığı da
ifade edilerek, bunun kesinlikle doğru olmayıp hiçbir bilimsel
geçerliliği de bulunmadığı bildirildi. Raporda, uygulanan ısıl
işlem gereği, işletmeye kabul edilen sütün, 135-150 santigrat
derecede 2-5 saniye tutulduğu ve arkasından derhal 20 santigrat
dereceye soğutma uygulandığı belirtilerek, bu işlem sonrası sütün;
steril ortamda ambalajlandığı kaydedildi. Sokak sütlerine denetim
Açık (sokak sütü) sütlerin, hiçbir şartta satılmasına izin
verilmemesi gerektiği de ifade edilerek, "Etkin bir denetleme ile
sokak sütleri kayıt altına alınmalı ve kayıt dışı olmanın sağladığı
avantajlar yok edilmelidir" önerisinde bulunuldu. Raporda, ısıl
işlem geçirmemiş sokak sütü satışlarının engellenmesinin bir
yolunun da yaygın eğitim-öğretim imkanlarının kullanılmasından
geçtiği vurgulanarak, "Bu konuda medya da üzerine düşen görevleri
yerine getirmelidir. Sağlıklı ve güvenli süt tüketimini artırmak
için ulusal boyutta kampanya başlatılmalı, tüm kesimler bu
kampanyaya katılmalıdır. Risk gruplarında (bebek, çocuk, emzikli ve
yaşlı nüfus için) sağlıklı ve güvenli süt tüketimini artırmak için
kamusal ve uluslararası destekler sağlanmalı, değişik kampanyalar
oluşturulmalıdır" denildi. Raporda, temel gıda maddeleri olan süt
ve süt ürünlerine uygulanan KDV oranlarının düşürülmesi veya
kaldırılması gerektiği de belirtilerek, "Süt işleyen merkezlerin
denetimleri yaygın biçimde yapılmalıdır. Sonuçlar her isteyene
açılmalıdır. Toplum, sütün doğal özelliklerini ve besin değerini
kaybetmeden, hastalık etkeni taşımayan işlem görmüş güvenli süt
tüketiminin beslenme ve sağlık üzerindeki olumlu etkileri
konularında bilgilendirilmeli ve bilinçlendirilmelidir. Süt sağım
hijyeni başta olmak üzere gıda hijyeni eğitiminin
yaygınlaştırılması ve bu konuda eğitim rehberleri hazırlanması
gerekmektedir" ifadesine yer verildi.