Şok iddia! Öcalan'a başkanlık sistemi teklifi!
Abone olİmralı'da yapılan çözüm süreci görüşmeleri için ilginç bir iddiada bulunan Çandar, hükümet Öcalan'a başkanlık sistemine destek karşılığında ev hapsi teklif etti.
İNTERNETHABER.COM
PKK lideri Abdullah Öcalan'ın
yakalanışının 16. yol dönümünde çarpıcı bir yazı ile çözüm
sürecinde gelinen son noktayı yorumlayan Radikal yazarı
Cengiz Çandar ilginç iddialarda bulundu.
ÖCALAN AKP'NİN ELİNDE JOKER OLDU!
Hükümetin Öcalan kartını çok hoyrat kullandığını kaydeden Çandar "kontörler bitme sinyali veriyor" derken "Abdullah Öcalan, Abdullah Öcalan olmaktan çıkıp, adeta AKP’nin elinde “joker” olarak tuttuğu bir “kart” görüntüsü vermeye başladı." diye yazdı.
BAŞKANLIK KARŞILIĞINDA İMRALI'DA EV HAPSİ TEKLİFİ!
PKK'nın Türkiye'ye karşı silahlı mücadeleyi durdurduğu yönünde
bir açıklama beklentisinin perde arkasını değerlendiren Çandar,
İmralı'da yürüyen görüşmelerde hükümetin kritik bir teklif
yaptığını iddia etti. Çandar dikkat çeken iddiasında "Kısa
bir süre önce “güvenilir” bir kaynaktan aldığım bir bilgiye göre,
Tayyip Erdoğan’ın istediği türden başkanlık sistemine imkan verecek
anayasa değişikliğine dair taahhütler karşılığında, Kandil’den
Sabri Ok ve Muzaffer Ayata’nın da katılımıyla bir “heyet”in
oluşturulması ve böylece müzakerelere başlanması, İmralı’da
Öcalan’a sekretarya tahsis edilerek, dışarıdan gidiş-gelişlere açık
bir tür “ev hapsi”ne geçiş sağlanması bekleniyor."
dedi.
İşte Çandar'ın yazısındaki çarpıcı bölümler:
“Çözüm Süreci”, Tayyip Erdoğan ve AKP’si için iktidarlarını
sürdürmelerinin başlıca kozu muamelesi görüyor ve bunun “çifte
anahtarı”ndan biri de Abdullah Öcalan’ın elinde.
“İhtiyaç karşılaştırılması” yapılırsa, sanki Erdoğan ve AKP,
“ağırlaştırılmış ömür boyu hapis hükümlüsü”, yani cezaevinde can
vermesi kararlaştırılmış sayılan Abdullah Öcalan’a, onun onlara
olduğundan daha fazla muhtaç ve bağımlı durumda.
Bu nedenle, bir süredir ince bir oyun oynanıyor. İktidar çevreleri
ve yandaşlarından HDP’ye ve Kandil’e her türlü hakareti yapmak
serbest. PKK’ya ilişkin olarak “terörist örgüt” şeklindeki niteleme
sıfatında bir değişiklik yok. Ama, Abdullah Öcalan’dan söz
edilirken, ona saygıda kusur edilmiyor. Hatta ne zaman iktidarın
başı sıkışsa, ondan medet umuluyor; devreye o sokuluyor. “Kamu
düzeni”nin onun sayesinde sağlanmasına çalışılıyor.
Bu öyle bir hal aldı ki, Abdullah Öcalan, Abdullah Öcalan olmaktan
çıkıp, adeta AKP’nin elinde “joker” olarak tuttuğu bir “kart”
görüntüsü vermeye başladı.
Bu nedenle geçen hafta bu köşede yer alan yazımda Diyarbakır
kaynaklı şu değerlendirmeye yer vermiştim: “İktidar Öcalan kartını
çok hor kullanıyor ve kontörler bitme sinyali veriyor... Sanki
Kandil ve HDP yaramaz çocuk ve Öcalan da onların kulaklarını bükmek
için habire devreye sokulan öğretmen.”
15 Şubat ile birlikte ve günler 21 Mart’a yani Newroz’a
yaklaşırken, hem iktidar çevrelerindeki bu eğilim iyice arttı ve
hem de gerçekten yoğun bir faaliyet söz konusu. 15 Şubat-21 Mart
arası yaşanacaklar, 7 Haziran seçimleri ve sonuçları bakımından
‘belirleyici” önemde olabilir.
Kısa bir süre önce “güvenilir” bir kaynaktan aldığım bir bilgiye
göre, Tayyip Erdoğan’ın istediği türden başkanlık sistemine imkan
verecek anayasa değişikliğine dair taahhütler karşılığında,
Kandil’den Sabri Ok ve Muzaffer Ayata’nın da katılımıyla bir
“heyet”in oluşturulması ve böylece müzakerelere başlanması,
İmralı’da Öcalan’a sekretarya tahsis edilerek, dışarıdan
gidiş-gelişlere açık bir tür “ev hapsi”ne geçiş sağlanması
bekleniyor.
Bu nedenle, MİT tarafından düzenli olarak bilgilendirildiği bilinen
ve kamuoyunu yönlendirme işini iki yıldır sürdüren, iktidara yakın
isimlerden biri, birkaç gün önce “30 yıldır görülmemiş gelişmelerin
açıklanmasına çok yakınız. Bugüne kadar atılmamış radikallikte
adımlar atılacak” şeklinde bir açıklama yapınca, zihnimde “acaba
benim duyduklarıma benzer şeyler gerçekten olacak mı?” sorusu
uyandı.
Bu arada, Hürriyet’te “Çözüm metni Kandil’e gönderildi. Erdoğan,
onay verirse açıklanacak” başlıklı ilginç bir haber yayımlandı.
Hatta, söz konusu metin, 15 Şubat’ta açıklanacakmış ama “bir de
Kandil görsün” denmiş, o yüzden 15 Şubat’a yetişmemiş. Hükümet,
AKP’liler ve HDP’liler, üzerinde anlaşılmış bir “ortak metni” hep
birlikte katılacakları bir basın toplantısında
açıklayacaklarmış.