HAYATLARI BİR ANDA DEĞİŞTİ Kimi sinema, kimi müzik kimi de podyum dünyasının ünlüleriydi. Ama günün birinde yaşadıkları pırıldılı dünyaya veda edip, manevi dünyaya sığındılar. İşte o ünlüler. BİR SABAH UYANDI VE HAYATI DEĞİŞTİ Yeşilçam'ın 1960 yıllarına damgasını vuran en güzel yıldızlardan biriydi Leyla Sayar. 1940 doğumlu oyuncu Yıldız Dergisi'nin düzenlediği artist yarışmasında başarı kazandı. Daha 1958 yılında sinemaya girdi. Bir dönem Ankara Devlet Tiyatrosu'nda eğitim gören Sayar 1957 yılında Üç Garipler filmiyle sinemaya adım attı. Ardından Duvaklı Göl, Dertl Irmak gibi yapımlar geldi. Yeşilçam'ın bir dönemine damga vuran en güzel kadınlardan biri olan Sayar, özel hayatıyla da hep ilgi çekti.Özellikle de Muzaffer Tema ile yaşadığı çalkantılı ilişki dönemin magazin basınının gündemindeydi. 20'ye yakın filmde başrol paylaşan ikili sonunda evlendi. Ancak, Tema çapkınlıklarından bir türlü vazgeçmeyinde işler de beklenildiği gibi gitmedi. Sonunda çift ayrıldı. Tema, ABD'ye giderek şansını Hollywood'da denemek istedi. Ancak istediğini elde edemeyip geri döndü. Bu arada Leyla Sayar da kendine bambaşka bir yol çizmişti. Dönemin ünlü gazino işletmecileri Hasan Ekesi ve Hasan Bora'nın ısrarıyla o yıllarda pek çok sinema sanatçısının yaptığı gibi sahneye çıktı Leyla Sayar. Yapacağı iş dansözlüktü. Hayatında hiç böyle bir iş yapmamış olan Sayar, Kudret Şandıra'dan bir hafta ders aldı ve dansöz olarak gazino sahnesine çıktı. Ama şansı yaver gitmedi. Filmlerini hayranlıkla izleyenler onu sahnede dans ederken görmekten pek hoşlanmadı. Aslında yapmak istediği kameraların karşısına geçmek film çevirmekti. Yeşilçam'a döndü ancak artık sinema sektörü değişmişti. Bu talihsizliğin ardından Sayar, kendini dine verdi. Artık Tanrı'ya yakındı...Zaten kazanıp biriktirdiği para da onun geçimini sağlamaya yetecekti. Aylarca kendisine uygun bir rol verilmesini bekledi.. Ama beklediği haber bir türlü gelmedi. Hayatını tamamen değiştirdi Sayar. Öyle ki eski filmleri TV ekranında görünür görünmez kumandayı alıp kanal değiştirecek kadar. RABBİM TOZUMU ALDI BEYAZ OLDUM 1980'li yılların bebek yüzlü yakışıklılarından biriydi Yaşar Alptekin. O dönemde henüz 20'li yaşlarının ilk yarısında olan Alptekin, kısa bir podyum deneyiminin ardından kendini kameraların önünde buldu. Özellikle dönemin moda dans figürlerini sergilediği rolleriyle genç kızların gönlünde kelimenin tam anlamıyla taht kurdu. Şöhret basamaklarını ikişer- üçen çıktı. Dönemin en çok kazanan aktörlerinden biri oldu. Öyle ki doğup büyüdüğü Şarköy'e taksi tutup gittiğini bile söylemişti bir defasında. Ama günün birinde sürdürdüğü bu hızlı hayatın onu tatmin etmediğini fark etti. Olgunluk döneminin başlarında yani 40'lı yaşlarının ilk yarısında hayatını değiştirmeye karar verdi. Geçen yıl hacı olanz Alptekin, kaleme aldığı Namazla Yeniden Doğdum adlı kitabının tanıtım toplantısında şu sözleri söylemişti: "Ben griydim, Rabbim tozumu aldı bembeyaz oldum. Eski yaşantıma dönmekten korkuyorum." diye konuştu. BİR ZAMANLARIN MARJİNAL MANKENİYDİ Bir zamanlar podyumların en çılgın mankeniydi Toktay. Özel hayatını bile kameraların, objektiflerin önünde yaşardı. Ama bir gün hayatının aşkı, işadamı Ali Rıza Özderici ile tanıştı ve yaşam onun için başka bir dönemece girdi. İlk sürpriz Toktay'ın evlenmesi oldu. Sonra da ilk bebeğini dünyaya getirdi. Daha sonra Umre'ye de giden Toktay, ışıltılı dünyanın çok uzağında mütevazı bir hayat sürdürüyor. Eşi ve oğluyla parklarda oynuyor. Bir zamanlar magazin basınını peşinden koşturan bir ünlü olması dışında milyonlarca anneden hiçbir farkı yok. KUR'AN'SIZ GÜNLERİM KARANLIKTI Eşi Eser Noyan ile birlikte seslendirdiği şarkılarla tanınıyordu Engin Noyan. Bir dönem yaptıkları TV şovuyla da çok konuşulmuştu ikili. Ancak günün birinde Engin Noyan hayatını tamamen değiştirdi ve kendini dine verdi. Noyan bir toplantıda yaptığı konuşmada: "Ömrümün büyük bir kısmını Kur`ansız geçirdim` diyen Noyan, `Ne kadar karanlık ve kokuşmuş bir dönem geçirmişim. Vesvese ile birşey olunduğunu zannederek geçirilen zamanmış" diye konuşmuştu. SIRLAR KAPISINI ARALADI 80'li yılların en gözde yakışıklılarından biriydi Reha Yeprem. 1986 da Aydan Adan ve Sema German Ajansı'nda mankenliğe başladı. 1987 de, Hürriyet gazetesinin Kelebek ekinin açtığı yarışmada sinema kralı seçilerek profesyonel aktörlük hayatına başladı. Pek çok ajansta reklam çalışmaları yapan Reha Yeprem, aynı zamanda 18 yıl mankenlikle birlikte podyum dersleri verdi. Uğurkan Erez’le birlikte 5 yıl meda moda organizasyonda fashing show ve koreografi çalışmaları yaptı. 50'den fazla defileye koreograf olarak imza attı. Bir dönem Gönül Yazar ile yaşadığı özel ilişkisiyle gündeme geldi.Aralarında Hülya Avşar'ın da bulunduğu bir çok ünlü yıldızla cesur sahnelerin yer aldığı filmlerde oynadı. Ancak daha sonra o da hayat görüşünü ve tarzını değiştirdi. 1996'da aklın mantığın ötesindeki sırlı olayları anlatan Sır Kapısı programını sunan sanatçı aynı zamanda STV haber merkezinde 2 yıl boyunca sabah 07,00-09,00 saatleri arasında canlı yayında Merhaba Yenigün programında gazete manşetlerini okudu, kahvaltı haberlerini sundu. Reha Yeprem ve eşi bir dönem birlikte muhtaçlara yardım amacı taşıyan bir program da sunmuşlardı. TUĞBA DEMİR PARMAKLIKLAR ARDINDA DİNE SIĞINDI Bir dönem cezaevi deneyimi yaşayan Tuğba Özay, demir parmaklıklar ardındayken dine sığındı. Özay yakınlarına bu dönemde dini kitaplar okumaya ve namaz kılmaya başladığını söylemişti. O dönemde Özay'ın Ramazan'ın ilk günü koğuş arkadaşlarına iftar yemeği verdiği de konuşulmuştu. Özay, daha önce de sık sık tesettür defilelerine çıkıyordu. Özay, cezaevinden çıktıktan sonra yepyeni bir hayata başladı ve İtalyan sevgilisiyle dünyaevine girip daha sakin bir hayatı seçti. SEKİ DE KENDİNİ DİNE VEMİŞTİ Çezaevi deneyimi yaşayan bir başka ünlü de Deniz Seki. Onun da cezaevinde kaldığı süre içinde dine yakınlık duyduğu konuşulmuştu. Demir parmaklıklar ardında kaldığı dönemde Seki'nin dini içerikli kitaplar okuduğu avukatı tarafından basına açıklanmıştı. Seki, artık cezaevi günlerini geride bıraktı. Ünlü sanatçı talihsiz bir şekilde ara verdiği sahneye geri döndü. "DİNİ UYANIŞ YAŞIYORUM" DEDİ GRUPTAN AYRILDI Alternatif metal grubu Korn'un gitaristi Brian Head Welch de 3 yıl önce 'dini uyanış' yaşadığını söyleyerek, gruptan ayrılmıştı. Welch, Kaliforniya'daki bir radyoya yaptığı açıklamada, "Korn ile iyi arkadaşlarız. O adamları seviyorum, onlar da beni seviyor ve benim için seviniyorlar" demişti. Welch, grubun yaptığı 'agresif' müzik hakkında da şöyle konuşmuştu: "Öfke iyi bir şey ve çocuklar Korn'u dinlemek istiyorsa, buna bir şey demem, ama öfkeden sonra mutluluk var." Vücudunun her yeri dövmelerle kaplı olan Welch'in kendini İsa tasvirlerine benzetmesi de dikkat çekmişti. ONLAR DA ŞÖHRETİ BIRAKIP İNZİVAYA ÇEKİLDİ Önce genç bir oyuncu olarak tanımıştık onu sonra da kimi unutulmaz TV dizilerinin kahramanlarına sesini verdi. Türk tiyatrosunun duayenlerinden Zihni Küçümen'in kızı olan Oya Küçümen, 90'lı yıllarda da eşi Bora Ebeoğlu ile birlikte bir ikili oluşturup hala bir kuşağın dilinden düşmeyen şarkılar seslendirdi. Sonra da ortadan kayboldu. Ta ki; bir kaç hafta önce Bebek Parkı'nda objektiflere takılana dek. 1998'den beri müzik dünyasından uzakta olan Küçümen elinde tutup sevdiği kedisiyle o pırıltılı dünyanın tüm karmaşasından uzakta son derece mutlu görünüyordu. Şöhreti elinin tersiyle itip kendi istediği gibi bir hayat yaşayan tek ünlü Küçümen değil kuşkusuz... Yaptığı işle tanınmasına milyonlarca hayran edinmesine karşın bu dünyayı kesin olarak terk eden ya da sadece yaptığı işle gündeme gelmeyi tercih eden ünlüler de var kuşkusuz. İşte şöhretin sunduğu pırıltılı dünyanın gözlerini kamaştırmasına izin vermeyen ünlüler. Oya Küçümen ve Bora Ebeoğlu, 90'ların sevilen ikililerindendi. ZEYNEP DEĞİRMENCİOĞLU Yeşilçam'ın en ünlü çocuk yıldızlarından biri olan Zeynep Değirmencioğlu ya da tarihe geçen adıyla Ayşecik de şöhretinin zirvesindeyken mesleğe veda edenlerden. Dönemin futbolcularından Serkan Acar ile evlenen Değirmencioğlu sinemadan uzaklaşıp emlakçılık yapmaya başladı. Değirmencioğlu, kameraların önünden uzaklaşıp sıradan bir insan gibi yaşamaya başladı. Bir zamanların Ayşecik'i artık olgun bir kadın. ERGÜDER YOLDAŞ 1980'lerin başında eEşi Nur Yoldaş'ın seslendirdiği Sultan-ı Yegah 45'liğiyle Türk müziğinde çığır açan besteci ve aranjör Yoldaş, başarısına ve şöhretine rağmen Büyükada'da fundalıkların arasında münzevi bir hayat yaşamaya başladı. Daha sonra İstanbul'a getirildi ama büyük kentte daha fazla kalamadı. Tekrar Büyükada'ya kaçtı. Yapayalnız ve yoksul bir hayat sürdürdü. Uzun bir süre sonra İstanbul'a döndü. GRETA GARBO Dünya üzerinde yaşamış en güzel kadın olarak Guinnes Rekorlar Kitabı'na da giren Greta Garbo, sinemanın efsane yıldızlarından biriydi. Sinema tarihine soğuk sarışın olarak damgasını vuran Garbo, bir çok unutulmaz filmde rol aldı. 1941'de son filmi İki Yüzlü Kadın'ı çevirdiğinde sadece 36 yaşındaydı. Bu onun kamera karşısına geçtiği son film oldu. Garbo inzivaya çekildi ve öldüğü 1990 yılına kadar da çevresindeki gizem perdesini hiç kaldırmadan gözlerden uzak yaşadı. JOAQUIN PHOENIX Hollywood'un en başarılı genç kuşak aktörlerinden biriydi. Geleceği daha da parlak görülüyordu. Ama o aniden bir karar verdi ve aktörlüğe veda edeceğini açıkladı. Phoenix bundan böyle kariyerini müzik alanında sürdürmeye karar vermişti. Milyar dolarlık malikanesinden bile taşındı. Ünlü aktör en son objektiflerin önüne çıktığında o temiz yüzlü görüntüsünün yerinde yeller esiyordu. DORIS DAY Hollywood'un bir dönemine damga vuran romantik prenses Doris Day de artık kameralar önünde yaşamayı reddedenlerder. Çok gerekmedikçe kalabalık içine de çıkmayan ünlü yıldız tek oğlu Terry'yi 2004 yılında kanserden kaybettikten sonra deyim yerindeyse hayata küstü. 1950 ve 60'ların gözde yıldızı olan Doris Day, Alfred Hitchcock'un Çok Şey bilen Adam filminde söylediği Que Sera Sera şarkısının yanısıra Julie, Yastık Sohbetleriy, Kalamiti Jane'in de aralarında buunduğu bir çok unutulmaz filmde canlandırdığı karakterlerle sinemanın unutulmazları arasına girmişti. Doğum adı Doris Mary Ann Von Kappelhoff olan Doris Day, bundan böyle gerçek soyadı olan Kappelhoff ve takma adı olan Clara adıyla anılmak istiyor. Bir zamanların güzel sarışını en son bir kaç yıl önce objektiflere böyle takılmıştı. J.D. SALINGER Ülkemizde Gönülçelen adıyla çevrilen The Catcher in the Rye adlı romanıyla tanınan Jerome David Salinger edebiyat tarihinin en gizemli yazarlarından biri. SYD BARRETT Müzik tarihine damga vuran gruplardan Pink Floyd'un kurucularından olan Barrett, yaptığı işten tatmin olamadığı için gruptan ayrıldı. Önce solo kariyer şansını denedi sonra başka bir grupla çalışmayı... Ama bir kaç denemeden sonra bunu da bıraktı. Bir süre Londra'da bir otel odasında yaşadı. Parası bittiğinde de Londra'dan annesinin evine 50 millik yolu yürüyerek katetti. Syd Barrett, Cambridge'deki evinde inziva hayatı sürdürüyordu ve resim yapmaya devam ediyordu. 7 Temmuz 2006 günü 60 yaşında iken, Cambridge'deki evinde pankreas kanseri sonucu hayatını kaybetti. - hürriyet kelebek -