Galatasaray'la yollarını ayırarak Fransız ekibi Nice ile anlaşma
imzaladığı açıklanan Hollandalı yıldız Wesley Sneijder'in sessiz
sedasız Türk vatandaşlığına geçtiği ve Türkiye'de siyasete
hazırlandığı iddiaları kulislerde konuşulmaya başladı.
Türkiye'ye dair algı operasyonunun hız kazandığı bir dönemde
İngiliz The Telegraph gazetesine verdiği beyanatta "kendinizi
Türkiye'de güvende hissettiniz mi?" sorusuna "Türkiye'de hiçbir
zaman kendimi güvende hissetmediğim bir durum olmadı. Galatasaray
ve İstanbul hayatımın bir parçası ve bu deneyimi asla
unutmayacağım" cevabını vermesi de ilgili tezi güçlendiren bir
husus olarak nitelendiriliyor.
Şüphesiz yazının buraya kadar olan kısmında başarılı futbolcunun
açıklamaları dışındakiler kurgusal olup, gerçeklikle uzaktan
yakından alakası yoktur. Sneijder de hedefinin Dünya Kupası'nda
Hollanda forması giymek olduğunu belirtmiştir ki Türkiye'ye dönük
olumlu algının pekişmesinde yaptığı katkılar da düşünüldüğünde
amaçlarına ulaşması için ülke olarak tüm kalbimizle dua etmemiz
gerekir.
Zira ülkemizde sınırlı zaman diliminde, profesyonel futbolcu
olarak bulunmuş ve güzide kulüplerimizden birinde top koşturduktan
sonra Türkiye kariyerini sonlandırmış bir sporcu bile bir ülkenin
doğrudan turizmine, dolaylı olarak marka değerine ve itibarına
zarar verebilecek bir soru karşısında gerçekliği eğip bükmeden
cevap vererek ilkeli bir davranış sergilemiştir.
Siyaset kuşkusuz rakibinin açıklarını arama, eksik yada
yanlışları üzerinden söylem üreterek hedef kitlelerin tercihini
kendi siyasal çizgine çekmek üzere de oynanan bir satranç oyunudur.
Fakat burada saha, şartlar ve kurallar da sıkı sıkıya
belirlenmiştir. Rakibi alt etmek için sahanın çizgilerinin dışında
hamle yapamazsınız. Ya da tüm oyun alanını tarumar edecek şekilde
hareket edemezsiniz. Zira o zemin olmadığı sürece siyasetin
yapılacağı alan ortadan kalkar.
Bu noktada zemini oluşturan unsurların da maddi ve soyut
temellere dayandığı ifade edilmelidir. Maddi unsurların öncelikli
olanlarından biri de ekonomidir. İktidarı ele geçirmek adına ülke
ekonomisine zarar verecek hamleler yapılması siyaset etiği
açısından tartışmasız bir kural ihlalidir. Diğer taraftan zemini
oluşturan soyut temeller incelendiğinde uzun zaman diliminde
oluşan, tabiri caizse ilmek ilmek örülerek oluşturulan ülke
itibarını ve bunun en önemli taşıyıcılarından biri olan güvenlik
algısını sorgulamaya açacak söylemlerde bulunmak da şüphesiz ki
siyasal etik açısından kabulü mümkün olmayan davranışlardandır.
Türkiye gibi etrafı yangın yeri bir coğrafyada güvenli bir liman
ve huzurlu bir vaha ortamı sunan, tatil beldelerindeki
çeşitliliğiyle Birleşmiş Milletler salonlarını aratmayan bir ülkede
münferit adi suçlar dışında turistlerin hiçbir şekilde huzursuzluk
ve güvensizlik yaşamadığı bilindiği halde özellikle batı kamuoyuna
dönük olumsuz Türkiye algısı oluşturmaya çalışan Almanya'ya ve
Alman basınına gerçeklikten yoksun iddialarla malzeme temin etmek
siyasetin kuralları içerisinde kati suretle yer bulamaz.
Hiç kimsenin, kaptanını beğenmediğini gerekçe göstererek içinde
bulunduğu gemiyi batırmaya hakkı yoktur. Daha çok çaba gösterip
kaptan köşküne oturmaya çalışmak yerine rakip gemilere işaret
fişeği atarak geminin batırılması için destek aramak ise
tartışmasız kirli ve sonuçları herkes açısından zarar verecek bir
adım olacaktır.
Türk turizmi yaralarını sarmaya, yeniden büyüme trendine girerek
katma değer ve istihdam üretmeye çabalarken, küçük siyasi hesaplara
kurban edilmemeli, herkes sorumlu siyasetçi, sorumlu birey, sorumlu
yurttaş anlayışıyla taşın altına elini koymalıdır.
Bu vesileyle güçlü Türkiye idealine yaptığı katkılardan dolayı
Sneijder'e şükranlarımı sunar; turizmcilerimize bu güzide marka
elçisine kapılarını sonuna kadar açmalarını tavsiye ederim.