Skandalı Can Dündar özetledi!
Abone olABD'yi fil avcısı, Türkiye'yi ise file benzeten Dündar, Türkiye'nin nasıl avlandığını bakın nasıl anlatıyor.
Can Dündar'ın yazısı.. Fil avcısı Filler nasıl avlanırmış biliyor
musunuz: Yola bir çukur kazılırmış. Fil bu tuzağa düşünce, avcılar
siyah elbiseler içinde, yüzleri kapalı olarak gelir, çırpınan
hayvanı kırbaçlar, uzun süre aç bırakırlarmış. Günler sonra aynı
avcılar, bu kez beyaz elbiseler içinde, filin en sevdiği
yiyeceklerle gelir, hayvanı çukurdan çıkarıp karnını doyurur,
hortumunu okşarmış. Fil, bu "iyi insanlar"ın peşine takılır ve
ölünceye kadar onların verdiği işlerde çalışırmış. Aynı taktik
işte... Kuzey Irak'ta 11 Türk askerini tuzağa düşürüp esir alan
"siyah elbiseliler"i daha önce de borç tuzakları kurarken,
karikatürlerle hakaret yağdırırken, "yem"imizi kesmekle tehdit
ederken görmüştük. Hiç kuşkunuz olmasın ki, yarın beyaz
elbiselerini giyip "Sen benim stratejik ortağımsın" diye
hortumumuzu okşayacaklardır. Yine kuşkunuz olmasın ki, bugün "Bize
bu yapılır mı" diye düşük tondan sızlananlar birkaç iltifat duyunca
yelkenleri suya indirip "Sizinle aynı koalisyondayız" diye boyun
eğecektir. Sonuçta avcı, tuzağa düşürdüğü avın, kendisini avcılar
koalisyonunda sanacak kadar şaşkınlaştığını görünce boynuna halkayı
takacak ve saf kurbanını, emrindeki kandırılmış filler ordusuna
katacaktır. Peki "Avcı" niye siyah elbiselerini giydi şimdi? Bunu
merak edenlere tavsiyem, Genelkurmay 2. Başkanı Org. Yaşar
Büyükanıt'ın 29 Mayıs'ta, İstanbul'daki "Küreselleşme"
sempozyumunda yaptığı konuşmayı okumalarıdır. 2. Başkan, o
konuşmasında "Yaklaşan Avcı'nın tuzağı"nı kendi açısından izah
etmiştir. Org. Büyükanıt'a göre bugün güçlü ülkeler gözünde "Ulus
devlet, küresel sermayenin dolaşımına engeldir. Dolayısıyla
bertaraf edilmelidir". Bu amaçla, "güçlü ülkeler, güçsüzlere kendi
politikalarını dayatır". Güncel örneğe uyarlarsak Türkiye, ABD'den
ithal bir algılama ve dayatmayla - ve ulusal çıkarına ters düşmesi
pahasına - komşusu Irak'ı tehdit saymış ve işgaline seyirci
kalmıştır. Peki ABD ne yapmıştır? Türkiye'nin tehdit saydığı
güçlerle işbirliği içinde "askerin biraz burnunu sürtmek
istemiş"tir. Niye? Org. Büyükanıt'ın sorularıyla devam edelim:
"Acaba gelişmekte olan ülkelerin ulusal güvenlik politikaları (ulus
devletin bertaraf edilmesine dönük) bu yaklaşımlar önünde engel
midir? Ve acaba gelişmekte olan ülkelerde yaratılmaya çalışılan
mikroetnik çatışmalar, ulusal direncin zayıflatılmasında vasıta
olarak mı kullanılmaktadır?" İnsanlığın evrensel ütopyası
küreselleşme, saldırgan bir süper gücün elinde, zalim bir kırbaç
haline geliyor. Ulusal güçlerin buna tepkisi, muhafazakar bir içe
kapanma refleksine dönüşüyor. Toplumsal açılım çabaları,
demokratikleşme ve çokseslilik arayışları, milliyetçi bir söylemde
boğuluyor. Kırılmak istenen kabuk, bu yolla hepten sertleşiyor.
Siyasette, diplomaside, medyada, sermayede, küresel ve ulusal
güçler arasında alttan alta yaman bir çekişme yaşanıyor. Umarız bu
çekişme bir sıcak çatışmaya dönüşmez; çukurdaki filimiz, yarın
hortumunu okşayacak beyaz elbiselilerin, dün sırtını kırbaçlayan
kara cübbelilerle aynı kişiler olduğunu anlayabilir ve halka
boynuna geçirilmeden bu tuzaktan kurtulabilir.