Kaç kurşun deliği mutlu eder ki insanı bir cesedin
üzerindeki?
Ya kaç bıçak yarası?
Türkiye’de ortalama her üç dakikada bir şiddete uğrayan
kadınların neredeyse günde üç tanesi de cinayete kurban
gidiyor…
Yemek yapmadığı için öldüreninden tutun, telefonla konuştu diye,
boşanmak istedi diye, evlenme teklifini kabul etmedi diye, “başı
ağrıyor” diye, öldürmek için cebinde bahaneyle dolaşan kendine
güveni olmayan onlarca erkek dolaşıyor aramızda…
“Ezik” onlarca tip…
Her gün birkaç çocuk annesiz, birkaç anne baba evlatsız kalıyor
bu yüzden…
Hanemize eksi yazılıyor dünya listelerinde…
Artı mı demeliyim yoksa, birinciliği kaptırmıyoruz başkalarına
diye!
Ne devletin “alıyorum” dediği önlemler yeterli kalıyor öldürmeye
programlanmış kocalar ve sevgililer karşısında, ne de her gün
karşılaşılan kötü ötesi örnekler…
Cezaevleri, karısını, sevgilisini, eski eşini onlarca bıçak
darbesiyle, onlarca kurşunla öldüren erkeklerle dolu…
Sorsanız hepsi bin pişman!
Ama her gün, o pişmanların oluşturduğu “kanlı kocalar ordusuna”
yenileri katılıyor hiç pişman olmayacaklarmış gibi…
Bir insanın ölümünden sonraki pişmanlık zaten neye yarar ki!
Kız çocuklarının eğitim görmelerinin bu devirde bile
kısıtlandığı bir ülkede yaşıyoruz maalesef. Evlerde fazladan
“boğaz” olarak görülen kız çocukları erken yaşta, eti senin kemiği
benim, gelinlikle çıktığı eve ancak kefenle girer anlayışıyla hiç
tanımadığı birine ya da bir akrabasına verilip bir başka eve ait
bir eşyaymış gibi unutulup gidiyor…
Susuyor kadın, içine akıtıyor göz yaşlarını…
Dayak yeseler bile, çoğunun gidecek bir ailesi bile yok
çünkü…
Gitseler alacakları cevaplar belli; “kocadır döver de sever
de…”
“Kol kırılır yen içinde kalır.”
“Kan kussan kızılcık şerbeti içtim de.”
Sonra…
Gelinlikle çıktığı eve kefenle giren “ölü kadınlar ordusu” var
“kanlı kocalar ordusunun” karşısında…
Evet o kocalar katiller, ama en az o kocalar kadar katil böyle
aileler!
twitter.com/nsrnylmz