Sizce Türkiye'de günde kaç deprem oluyor?
Abone olBoğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü Müdürü Doğan Kalafat şaşırtan o sayıyı açıkladı
Boğaziçi Üniversitesi (BÜ) Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü (KRDAE) Ulusal Deprem İzleme Merkezi (UDİM) Müdürü Doğan Kalafat, Türkiye'de her gün ortalama 50 adet hasar yaratmayan ve birkaçı insanlar tarafından hissedilebilen deprem meydana geldiğini bildirdi.
Kalafat, Marmara depreminin 13. yıl dönümünde KRDAE'nin, özellikle 1999 depremlerinde yaşanan olumsuzlukları ve dünya çapındaki gelişmeleri dikkate alarak ülke çapında deprem şebekesini geliştirdiğini, deprem istasyon sayısını arttırdığını ve mevcut istasyonları günün teknolojisine uygun olarak modernize ettiğini söyledi.
Depremlerin önceden belirlenmesinin bugünkü teknolojik olanaklarla mümkün olmadığını, ancak, deprem sonuçlarının kontrol altına alınabilmesi için depremlerin sürekli gözlenmesinin çok önemli olduğunu vurgulayan Kalafat, hasara ve can kaybına neden olabilen büyük depremlerin yerinin ve büyüklüğünün en kısa zamanda ve en doğru şekilde belirlenmesinin, ilgili kurumlara ivedi olarak iletilmesi, afet ve acil durum yönetimi açısından büyük önem taşıdığını kaydetti.
Kalafat, ''Türkiye'de her gün ortalama 50 adet hasar yaratmayan ve birkaçı insanlar tarafından hissedilebilen deprem meydana gelmektedir. Bu depremlerin de konum ve büyüklüklerinin sağlıklı olarak belirlenmesi, KRDAE ve Enstitü'ye bağlı UDİM'in faaliyetlerinden birisini oluşturmaktadır'' dedi.
Kalafat, modern deprem bilgi sistemlerinin; deprem parametrelerini (oluş zamanı, lokasyonu ve magnitüdünü) ve yer hareketini karakterize eden parametrelerin dağılımlarını (ivme, hız, deplasman, spektral genlik ve olası hasar ve can kayıplarının) çok çabuk belirleyerek acil yardımın en gerekli olduğu yerleri değerlendirmeyi ve bu değerlendirmeleri karar verici kurumlara çok çabuk iletmeyi amaçladığını, bu sistemlerin, aynı zamanda, deprem olan bölgede hızlı yeniden yapılanma ve iyileştirme çalışmaları için nelerin/hangi kaynakların gerekli olacağını belirlemedeki süreci kısaltmaya katkıda bulunduğunu anlattı.
Özellikle sanayileşmiş bölgelerde depremden sonraki acil müdahale zamanını minimize etmenin, can ve mal kaybını azaltmayı hedefleyen arama ve kurtarma faaliyetleri açısından çok önemli olduğuna işaret eden Kalafat, bu acil müdahale sürecini daha da azaltmanın, ulaşım, iletişim, finansal şirketler, ticari ve lokal endüstriler için kritik bir öneme sahip olduğunu vurguladı.
DAKİKALAR İÇİNDE DOĞRU BİLGİ
Doğan Kalafat, şunları kaydetti:
''Türkiye'de Kocaeli (1999) ve Düzce (1999) depremleri ile dünyada yakın zamanda meydana gelmiş depremler de benzer sistemlerin gerekliliğini açık bir şekilde göstermiştir. Eğer bu sistemlerin hedeflediği bilgiler üretilmiş olsaydı (şiddet haritaları, kayıp haritaları, hasar haritaları ve benzeri) hem acil müdahale zamanı kısaltılabilinirdi hem de imkanların gerektiği kadarıyla sağlık, kurtarma ekipleri ve ihtiyaçların doğru yerlere gönderilebilmesi sağlanabilinirdi. Kurumumuz, 2011'den itibaren genel olarak büyüklüğü 5,5 olan depremlerde tahmini şiddet, tahmini can kaybı, tahmini hasarlı bina gibi bilgileri otomatik olarak hızlı bir şekilde üreterek afete etkin müdahalede önemli katkı sağlamaktadır.
Deprem sonrası meydana gelen ağır ekonomik kayıplar, iletişim ve ulaşımın durması, doğal gaz santrallerinin servo sistemlerinin olmaması ve bunun sonucu oluşan yangınlar can kaybının ve ağır hasarın artmasına neden olmaktadır. Aynı şey 1999 Kocaeli depreminde de yaşanmıştır. Depremin yarattığı hasar, daha da önemlisi depremin aletsel dış merkezinin Kocaeli yakınları olmasına rağmen, iletişimin kesilmesi nedeniyle Kocaeli-Gölcük'ten ilk birkaç saat bilgi alınamamış, saatler sonrasına kadar bu belirsizlik devam etmiş, ağır can kaybı ve hasar ile ilgili net bilgi oluşturulamadığı için arama ve kurtarma faaliyetleri ancak 1-2 gün sonra başlayabilmiştir. Bugün gelinen noktada, gerçek zamanlı sistemler deprem ve yer hareketi ile ilgili parametrik bilgileri dakikalar içinde belirleyebilmektedir. KRDAE, bu konuda Marmara Bölgesi başta olmak üzere tüm yurtta çalışmalarına devam etmektedir.''
HERKES AFETE HAZIRLIKLI OLSUN
UDİM Müdürü Kalafat, afetlerle mücadelede en önemli olgunun ''deprem bilinci yüksek bir toplum haline gelebilmek'' ve ''depreme dayanıklı binalarda ikamet etmek'' olduğunu belirtirken, Türkiye'de özellikle 1999 depremleri sonrasında toplumda deprem bilincinin oluşmaya başladığını, çeşitli kurumlar ve sivil toplum kuruluşlarının da katkısıyla toplumun bilinçlenmesinin sağlanmasına çalışıldıysa da bugüne kadar yapılan çalışmaların malesef yeterli olamadığını savundu.
Kalafat, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Buna en güzel örnek, yakın tarihimizde meydana gelen Fethiye açıkları-Akdeniz depremleridir. Deprem esnasında balkon ve camlardan atlayan birçok vatandaşımız yaralanmıştır. Halbuki bilinçli bir toplum korkuyu yener ve bir deprem esnasında nasıl davranması gerektiğini önceden bilir. Diğer bir bir örnek ise, depremden yaklaşık 2-3 gün sonra toplum arasında yayılan tsunami olacağı söylentisidir. Binlerce yurttaşımız oturdukları evlerini boşaltarak yüksek yerlere kaçmış, yollar kilitlenmiş, halk geceyi dışarıda geçirmiştir. Halbuki bilinçli bir toplumun, depremden hemen sonra tsunaminin olabileceğini, bununla ilgili tsunami uyarısının verilebileceğini ve her deprem sonrası tsunami olmayacağının bilincinde olması gerekir. Dolayısıyla bu coğrafyada yaşayan her yurttaşımızın afetlere karşı hazırlıklı olması, deprem öncesi, anı ve sonrası neler yapması gerektiği konusunda bilinçli olması gerekir.''
KENTSEL DÖNÜŞÜM BİR FIRSAT
Türkiye'de depremlerdeki can kayıplarının yüzde 95'inin yapısal tehlikelerden meydana geldiğini ifade eden Kalafat, ''Binalarımız ve taşıyıcı unsurları (kolon-kiriş) dolayısıyla bu can kayıpları en aza indirilebilir. Binalarımızı deprem yönetmeliklerine uygun, deprem güvenli olarak inşaa etmek zorundayız. Depreme dayanıklı binalarda ikamet etmeliyiz. Bu bağlamda yeni yasallaşan kentsel dönüşüm yasası, özellikle deprem riski yüksek şehirlerde yaşayan yurttaşlarımız için bir fırsat olmalıdır ve bu fırsatı, zamanı da iyi kullanarak daha sağlıklı şehirler yaratmak amacıyla kullanmamız gerekir. Bunun için bu önemli konuda vatandaş olarak duyarlı olmalı ve talepkar olmalıyız'' şeklinde konuştu.
Kalafat, kentsel dönüşüm ile yakalanmış olan fırsatı, iyi değerlendirmenin afete karşı etkin mücadelede en etkin yol olacağını da vurguladı.