Internet Haber Mobil Uygulama
Internet Haber mobil uygulamasını denediniz mi?
Internet Haber mobil uygulamasını denediniz mi?
12 Eylül 2013 tarihinde kaleme aldığım "Sen misin
Erdoğan'ı seven..." yazımla ilgili pek çok şikayet aldım.
Asgari nezaket kurallarına sahip dostlar, kırıp dökmeden
eleştiriler yöneltti.
Kendine saygısı olmayan bazı kişiler ise yapmaya çalıştığım
açıklamaları önce hakaretlerle kesmeye çalıştı. Bunu başaramayınca
daha iğrenç, ama daha alışkın oldukları yola başvurdular.
Günlerce salyalar akıtarak küfrettiler.
Yazıda, 75 yaşındaki Nedret Nine'nin, bindiği bir takside Başbakan
Erdoğan'ı sevdiğini söylemesinden ötürü duyduğu hakaret ve yediği
dayaktan bahsetmiştim. Merak edenler arşivden ulaşıp
okuyabilir.
Detayları öğrenmek isteyenler için şu notları kısaca ileteyim.
Nedret Nine 5 Eylül Perşembe günü saat 20.00'da Halıcılar'da yoldan
çevirdiği bir ticari taksiye binerek, Silivrikapı'ya gitmek
istediğini söylüyor. Ancak yolda malum saldırıya maruz kalıp dayak
yemiş halde taksiden atılınca çevredeki esnaf ve site sakinleri
tarafından hastaneye kaldırılıyor. Daha sonra ise yakınlarının
yardımıyla, Şehremini Polis Karakolu'na giderek şikayetçi
oluyor.
Benim elimdeki bilgiler bundan ibaret. Taksinin plakasını ve
sürücünün adını veremememin nedenine gelince...
Nedret ninenin başta oğlu olmak üzere diğer yakınları kendi içinde
bir karar almış. Bu konuda basına konuşmama kararı almışlar. Bu
nedenle ne sürücünün adını, ne de taksinin plakasını paylaşmama
kararı almışlar. "Bu durumdan medyanın haberi
olmasın" diyerek özellikle karakolda da talepte
bulunmuşlar.
Gerek yakınları vasıtasıyla, gerek başka kanallardan bilgiye
ulaşmak istedim ama rıza gösterilmediği için, o bilgileri alamadım
ve yazamadım. Önümüzdeki günlerde mahkeme safhası gelince nasılsa
herşey açığa çıkacak.
Yazı yayınlandıktan sonra gerek yazının altındaki yorum köşesine,
gerekse sosyal medyaya baktım.
Anam, anam, anam..
Kimi hakaretler yağdırmış, kimi etmedik küfür bırakmamış.. Kimisi
ise gülünç durum tesbiti yapmakla geçirmiş tüm zamanını...
Bazı eleştirilere göz attım da, adamlar beni eleştirirken,
kıçlarından ateş püskürterek Queen Elizabeth gemisini batırdığına
inanıyor resmen.
"Taksinin plakasını versene... Hadi adını versene.
versene..." diye sayıklayıp duruyorlar koro halinde...
Ah be çocuklar!
Siz önce TOMA'nın altında kaldığını iddia ettiğiniz kadının adını,
sonra size destek vermek için emniyet teşkilatından istifa eden
1000 polisin ismini, ondan sonra, "Ya sokaklardan çekilin,
ya da ateş ederiz" diyerek polise ihtarda bulunan
askerlerin neden hala sokaklarda olmadığını, yine polisin kimyasal
silahları nerede nasıl kullandığını bir anlatın...
Özür mü bekliyorsunuz? O zaman, Ahmet Atakan polis kurşunuyla öldü
diyenler bir adım öne çıksın!
Yalan mı diyorsunuz? "Polis 27 kişiyi bıçaklarla,
testerelerle keserek öldürdü" yalanınıza bir
açıklama getirin önce...
Pek çoğunuzun yaşı kadar meslek hayatım var. Yukarıda saydığım bu
salakça yorumların sahibi olan sizlerin hangi soruları soracağını
tüm Türkiye gibi ben de günler öncesinden biliyorum. Hatta hangi
soruya hangi cevabı vereceğinizi hepimiz ezberledik,
ezberledik.
O derece yalancı, o derece işe yaramazsınız...
Mevlana ne güzel demiş, "Bizi bilen bilir, bilmeyen kendi
gibi bilir" diye. Beni kendinizle mi karıştırdınız siz
yahu?
Beni mağdur edebiyatı yapmakla suçluyorsunuz ama siz ölü ticareti
yapıyorsunuz! Gösterilerde biri ölsün de, resmini pankartlara
bastırıp eyleminize güçlü gerekçe olsun diye kuduruyorsunuz. Adeta
ölü sevenler derneğine mensupsunuz.
Ya bugün attığınız yalan?
Ona ne diyeceğiz?
Hani şu oturduğu masada sigara içerken kalp krizinden ölen Serdar
Kadakal'ı polisin öldürdüğü yalanınızdan bahsediyorum.
Ortada polis yok, darp yok, biber gazı, gaz bombası yok. Serdar
eceliyle masada yığılıp kalıyor. Siz onu polisin öldürdüğü yalanını
köpürtürken, beni doğruluk makamına davet edeceksiniz öyle mi?
Damdan düşer, polis vurdu, kalp krizinden ölür, polis öldürdü.
Toma'nın altına yatıp poz verir, polis ezdi.
Yahu yalancılıkta ben sizin elinize su dökemem be çocuklar!
Bu ülkede başı kapalı olanlar saldırıya uğruyor, bu yalan
değil. 90 yıldır oluyor bu üstelik yeni değil.
Ha ama siz yapmazsınız değil mi?
Sizin ebenizin de başı örtülüydü bilmez miyiz?
Bu arada..
Haberde kullanılan fotoğraflarla ilgili de süper zekanızı
konuşturmuş ve "75 yaşındaki nine dediğin genç kız
fotoğrafı. Yüzünü kapatıp bize nine diye yutturacaksın. Bak biz
google'dan araştırdık o nine dediğin kadını bulduk. Genç bir
kadınmış. Yalanın buradan da belli oluyor" demişsiniz.
Aferin yav size! Bak ben o fotoğrafı google'dan bulacağınızı
düşünmemiştim. Bu ne akıl, bu ne zeka pırıltısıdır arkadaş?
Şaka şaka!
Bu sözleri sakın ciddiye almayın, dalga geçiyorum. Bilin diye
söylüyorum. Dünyanın tüm ülkelerinde ve tüm gazetelerinde,
"Kadına şiddet", "Dayak ve şiddet" haberlerinde
genelde eğer şiddete maruz kalan kişinin resmi konmuyorsa, sembolik
bir fotoğraf kullanılır.
O süper loblardan oluşan beyninizi biraz çalıştırırsanız, biraz
araştırma yaparsanız, burada da böyle bir durumun söz konusu
olduğunu anlarsınız.
Beyin demişken aklıma geldi...
Bakın son olarak bir örnek vereyim de bu meseleyi kapatalım.
Aşağıda bir fotoğraf göreceksiniz. Peşinden göza kapalı sürü
halinde gittiğiniz sanatçılar var ya hani.. Onlardan birinin
twitter sayfasını izliyorsunuz şu an...
Kendisini kandırmak isteyen birinin "Büyükdere caddesinde
polis bize el bombaları ve Apache tipi helikopterlerle
saldırıyor" şakasına nasıl inanmış görüyor musunuz?
En eğitimliniz, en güzide sanatçılarınız bile bu kadar cahilken,
size doğruları anlatacağıma tüm develere hendek atlatmayı
denerim.
Son sözüm, sözümüzün doğruluğundan şüphesi olmayan kadim
dostlara...
Erzurum'da yerel bir televizyonda görev yapan bir sunucu, program
kapanışında konuğuna teşekkür ederek izleyiciye dönüyor ve aynen
şunları söylüyor:
"Değerli izleyiciler. Bugün de bir programın sonuna geldik.
Haftaya daha değerli bir konuk ile karşınızda
olacağız..."
Ben de bu yazıda istemeden de olsa bazı değersizleri konuk ettim.
Bir sonraki yazıda daha değerli meseleleri konuşmayı umut
ediyorum.