Hüseyin Aygün ile ilgili haberi okumuşsunuzdur. Okumayanlar için
kısa bir özet geçeyim. Dün, Meclis'teki komisyon çalışmaları
sırasında CHP'li Mahmut Tanal "Mahkemeye gittim. Duruşma salonunu sivil polisler
doldurmuştu" gibisinden bir laf ediyor.
Komisyon başkanı, "Nereden anladın sivil polis
olduklarını?" diye sorunca, CHP'nin yaramaz çocuğu Hüseyin
Aygün araya giriyor.
"Sivil polisler insandan çok eşyaya benziyorlar"
diyen Aygün, "eşya" ifadesinin komisyona
katılanlar tarafından "eşek" olarak anlaşılması üzerine
"Hayır eşek demedim eşya dedim. Eşek en azından işe
yarıyor" diyerek içindeki kini kusuyor.
Haberi okuduktan sonra Hüseyin Aygün'ün fotoğraflarına baktım.
Mübareğin yüzündeki nur gözlerimi aldı zaten!
O derece yani!
Bakalım yarın ne olacak...
Son zamanlarda patlak veren ve CHP'yi zelzele gibi sallayan her
skandal söz sonrası, "O vekilim bunu demek istemedi",
"Falanca vekilim de şunu demek istememişti aslında", "O öyle demedi
ki?" türünden savunmalar yapan Kılıçdaroğlu bu kez defansı
nasıl toparlayacak?
Muhtemeldir ki yine bizi eleştirecek,"Be heyy yeminli CHP
düşmanları bizi eleştiriyorsunuz ama biz dimdik
ayaktayız." diyecek.
Ne zaman bunları duysam aklıma "Acımadı ki, acımadı
ki..." repliği geliyor. Zaten CHP adına
izlediklerimiz de dizi dizi rezaletten başka bir şey değil ama
neyse konumuz bu değil..
Hüseyin Aygün'ün bu nefret söylemini nasıl değerlendirmek
gerek?
Haklı!
Yani kendince haklı...
Hatta itiraf da diyebiliriz biz buna. Kendi yöresinde yapılan
kaçakçılık işlerinde en yararlı şey ne?
Eşek.
En zararlı şey ne?
Polis.
E polis olanları eşya gibi izlemiyor orada değil mi?
Demek ki haklı!
Haklı olduğu bir başka nokta daha var.
Dağda yediği domuz etini şehirde kusan, çoluk, çocuk, yaşlı, sivil
gözetmeksizin katledenlere "İyi çocuklardı" deyip
onları "kardeşi" belleyen bir adamın polisi
sevmesini beklemek saflık olmaz mı?
PKK'lı üç kadının cenazesinde acı içinde kıvranan,
"Kurtuluş Savaşı'nda etnik temizlik yapıldı" diyen
birinden polislere övgü gelmesi en büyük hakaret olurdu
aslında.
Eğer polisi eşeğe bile benzetememişse, bu polis teşkilatınının
doğru yolda olduğunun belgesidir. Polis belli hallerde eşya gibi
durur elbette.
Neticede polisin de bir haysiyeti, şerefi, namusu var.
PKK'lılara "kardeşim" diyen, "İyi
çoçuklar" diyen, onların alınlarına lanetli buseler
konduran birinin boynuna sarılıp sevemiyor adamlar.
Ne yapsalardı yani?
Sabah 8'de işbaşı yapıp, gece 2-3 arası eve dönüyorlar. İnsan üstü
bir şekilde çalıştırılıyorlar ve değer görmüyorlar. Aslında polis
ne eşya nede eşek ama, onlara edilen bu hakaretleri ruhsuzca
izleyen yöneticilerin birer eşyadan farkı olmadığı da su götürmez
bir gerçek!
Herşeye, ama herşeye rağmen, "İnsanların" da canı
onlara emanet, "hayvanların" da di mi?
Kendilerini hayvandan bile saymayan Hüseyin Aygün'ün canı bile
onlara emanet, yani düşünün artık!
Benim şahsi fikrimi soracak olursanız, söyleyeyim;
Umursamayacak, aldırış etmeyecek polis...
"Ben lafa bakarım laf mı diye, sonra adama
bakarım..." dizeleriyle başlayan o cümlenin tamamını
böylelerine ithaf edecek. Üzerine her gün, her saat rahmet
yağmurları gibi yağan dualarla ve kendisini sarsılmaz bir sadakatle
seven insanlarla o görkemli yürüyüşünü sürdürecek...
Pek tabii ki arada bir böyle tıslayanlar da olacak!
Siz hiç ilaç seven haşere gördünüz mü? Hayır...
Eeee daha ne?