Siz bu adama iş verir misiniz?
Abone olİSKİ skandalının kahramanı Ergun Göknel, adının karıştığı İSKİ skandalının diyetini ağır ödüyor. Uzun süredir işsiz kalan Göknel'den korkanlar kendisine iş vermiyor..
İSKİ olayı ile bir zamanlar Türkiye'nin gündemine damgasını
vuran Ergun Göknel, yayımladığı son kitabı 'Ağlayayım mı Güleyim
mi? Medya, Yargı ve Politikanın İSKİ Sınavı' adlı kitabıyla,
yaşanan olayları kendi bakış açısından anlatıyor. O dönemde
yaşananların yargıya yansıyan boyutlarının kronolojik bir şekilde
anlatıldığı kitapta, ayrıca medyada bu olaylarla ilgili olarak yer
alan birçok habere de veriliyor. Ergun Göknel, o dönemde birçok
olayın medya tarafından yanlış olarak duyurulduğunu söylerken,
kitabı da bu yanlış anlamaları ortadan kaldırabilmek adına
hazırladığını belirtiyor. Sürekli değişiklik geçiren ve
çağdaşlaşmaya çalışan bir toplumun geçirdiği evrelerden birine çok
yakından tanık olduğunu belirten Göknel, Türkiye'nin belli
hedeflere ulaşabilmesi için bütün bunları yaşaması gerektiğini
söylüyor. Kitabın bir başka ilginç yönü de 'sunuş' bölümünün,
gazeteci Uğur Dündar tarafından kaleme alınmış olması. Dündar
şunları söylüyor: "Dileriz o dönemde sistemi ve kendilerini
sorgulaması gerekirken bundan kaçanlar, kitabı okuduktan sonra hiç
olmazsa bir kez, evet sadece bir kez, aynaya bakıp hesap vermek
zorunda kalırlar... Tabii o cesareti yüreklerinde
bulabilirlerse!.." - İSKİ olayı size göre Türkiye için ne ifade
ediyor? İSKİ olayının öncelikle siyasi bir boyutu var. Belli bir
siyasi görüşe sahip olan bir partinin, ele geçen ilk fırsatta, ne
şekilde hırpalanabileceğinin iyi bir örneğini gördük orada. İkinci
olarak oluşan kamuoyunun, yargıyı ne şekilde etkileyebileceğini
gördük. Bu etkinin sonucunda doğru olmayan ya da tartışılabilir
kararlar ortaya çıktı. Medya da bu konuda hiç iyi bir sınav
vermedi. Kitabımda da örneklerini verdiğim gibi, onlarca asılsız
haberle kamuoyunu ve yargıyı etkilemeye çalıştı kimi gazeteciler.
Bu olayda dönemin SHP yönetimi de son derece yanlış davranışlarda
bulundu. Bu olaylar ilk telaffuz edildiği dönemde, beni görevden
alabilirlerdi, beni bir şekilde uzaklaştırabilirlerdi, doğru veya
yanlış benden hesap sorabilirlerdi. Bunu yapmadılar. Bu olaylar
sırasında medyanın gerçek hedefinde, Nurettin Sözen, SHP ve sosyal
demokrat hareket vardı. Bir söz vardır: "Eşeğini dövemeyen semerini
döver" diye. Ben bu olayda semer durumundaydım. - Hâlâ kızgın
olduğunuz birileri var mı? Bütün bunlara karşın kimseye kin
beslemiyorum. Benim hakkımda yazılan asparagas haberleri ve bunları
yapan gazetecileri hiç unutmuyorum ama onlara nefret de duymuyorum.
Benim hayatımdaki herkese karşı yaklaşımım böyledir. Hele bu
kişiler basın mensubuysa, asla yapmam. Çünkü onların gerekli
olduğunu biliyorum. Sicilim nedeniyle aktif olarak siyasete
giremeyecek olsam da, politik düşüncelerimi anlatabilmek için
onlara ihtiyacım var. - Ama birçoğuyla mahkemelik oldunuz... Benim
hakkında yalan haber yazan gazetecilere dava açtım. Bu davalardan
da 67.200 dolar kazandım. Ancak doğru haber yazanlara karşı bir şey
yapmadım. Bunlardan birisi de Uğur Dündar'dır. O dönemin İstanbul
Mali Şube Müdürü Salih Güngör'ün yaptığı sorgunun bant kayıtlarını
yayımlamıştı. Buna karşı ne yapabilirdim ki. Adam bulmuş bir
şekilde kaseti ve yayımlamış. - Bir anlamda o dönemde patronunuz
olan Nurettin Sözen hakkında bugün ne düşünüyorsunuz? Nurettin
Sözen yanlış hareketler yapmıştır. Ancak sonuçta benim dostumdu,
arkadaşımdı. Onun başkan olabilmesi için, o dönemde maddi manevi
çok şey verdim. Başkan olduktan sonra da, ona en yakım adam bendim.
Birtakım yanlışlar yaptığı için ondan nefret etmem. Ancak o,
benimle görüşmez. Daha doğrusu görüşmeye cesaret edemez. Benden
korktuğu için değil elbette. Kendisi öyle ister. Bütün bu
yaşananlardan sonra, bu olaylara bağlı olarak, ilişkimi tamamen
kestiğim tek kişi eski eşimdir. O dönemde Sözen, benim kendisine
karşı bir siyasi rakip olacağım düşüncesine kapılmasaydı, bugüne
gelinmezdi. Ona tüm çalışmalarında destek oldum. Seçim kampanyasını
ben yönettim. Bağış toplama, masrafları belirlemek gibi işleri
yaptım. Perde arkasındaki adam bendim yani. Ancak burada hatalarım
da oldu. Kendisinin belediye başkanlığının son dönemlerinde, benim
adım aday olarak ortaya atıldı. Ben de yanımdaki insanların
yönlendirmelerine kapılarak, bu adaylık sürecine uyan ilişkiler
içine girdim. Kendisi de buna tepki gösterdi. - Bütün bu yaşananlar
arasında en çok canınızı sıkan olay hangisiydi? Salih Güngör'ün
mali şubedeki sorgusu beni en çok rahatsız eden olaydı. O sorgu
sırasında bilerek birtakım yanlış bilgiler vermiştim. Bu, beni
sonradan çok rahatsız etti. - Neden yanlış bilgi vermiştiniz?
Onları söylemeyeyim ama orada geçen konulardan da yargılandım ve
hepsinden takipsizlik kararı çıktı. - Bir kamu görevlisi olarak ilk
eşinizden boşanma sürecinde, nasıl oldu da o kadar büyük paraları
tazminat olarak verme taahhüdünde bulunabilmiştiniz? Bu
söyleyeceğim şey size inanılmaz gelebilir. Ben o zaman Türkiye'de
sevilen sayılan bir insandım. Piyasalar, İSKİ Genel Müdürlüğü'nden
önce, yaptığım çalışmalardan dolayı beni tanırdı. Orada ağza alınan
paralar, elimde olmayan paralardı. Ben sadece, piyasada bana karşı
duyulan güvene dayalı olarak konuşmuştum. Bakın, bana bugün borç
veren insanlar, bunun önemli bir kısmını ödeyemeyeceğimi bilirler.
Benim bugünkü borcum 150 bin dolar civarında. İnanın ya da
inanmayın. Borç aldığım insanlara açıkça, bunu ne zaman
ödeyebileceğimi bilmediğimi söylerim. Ama borcum borçtur. O zaman
yaşanan da buydu. Bu, bir güven meselesidir. Önemli olan bu güveni
yaratabilmektir. - Ergun Göknel bugün nasıl geçiniyor? Eskiden özel
bir sigorta yaptırmıştım. Oradan bir gelirim var. Bir de emekli
maaşım var. Bununla, çok düşük olmayan ancak çok da iyi
sayılmayacak bir yaşam standardını sürdürüyorum. Çalışma imkânım
olsa elbette çalışacağım. Birisi gelse, ''Gel şu işin başına, ayda
1 milyar lira vereceğim'' dese, giderim. Ancak insanlar bana iş
teklif etmekten korkuyor. Ancak benim yakın dostlarım, çok ciddi
maddi yardımda bulunuyorlar. Herhangi bir ihtiyacım olduğunda
onlara başvurmaktan çekinmiyorum. Onlar da taleplerimi
karşılıyorlar. Eski patronlarım bunlar. Onlara geçmişte büyük
kazançlar sağladığım için bunu yapıyorlar. İSKİ olayı neydi? 1993
yılında, dönemin İSKİ Genel Müdürü olan Ergun Göknel'in boşanmak
istediği eşi Nurdan Erbuğ'un gazeteci Yıldırım Çavlı'ya
anlattıkları, Türkiye gündemine bomba gibi düşmüştü. Göknel, İSKİ
Genel Müdürlüğü görevindeyken ihalelerin hak edişlerinin ödenmesi
için rüşvet aldığı gerekçesiyle soruşturuldu. Usulsüz klor alımı
nedeniyle 1995 yılında 8 yıl 4 ay hapis cezasına çarptırıldı. Bu
davada sözü edilen para miktarının 40-70 milyon dolar olduğu iddia
ediliyordu. Karar, Yargıtay tarafından onandıktan sonra Göknel
hapse girdi. Ankara Yarı Açık, Keçiören Yarı Açık ve son olarak da
Kalecik Yarı Açık Cezaevleri'nde hapis yatan Göknel'i, eski eşi
Nurdan Erbuğ'a, boşanma işlemleri sırasında ödediği ileri sürülen
606 bin 500 dolar ve 100 bin mark tazminat ele verdi. Göknel, 16
Ağustos 1998'de cezasını tamamlayarak tahliye oldu. Ancak bu olayda
siyaset dünyasının önde gelen aktörlerinin ne gibi bir ilgisi
olduğu, tartışılsa da açığa çıkmadı. Konuşulanlar hep sıradan birer
iddia olarak kaldı. Haber: Güçlü ÖZGAN Fotoğraf: Efe NALÇACI
Kaynak: www.tempodergisi.com.tr