Çirkin yüzler bir bir ortaya çıkmaya başladı; ellerinde
çirkinliklerini belgeleyen bir kasetle çaldılar kapıyı:
- Bu ne?
- Bomba!
- İktidara yakın bazı gazetecileri toplumun içine çıkaramayacak bir
bomba!
Öteki seslendi:
- Mutlaka izlemelisin!
*
Ağzı kulaklarında bir güruh...
Ayak bastıkları her yeri kirleten bu mahlukatlara vereceğim tek bir
cevap vardı:
- Siz, bizi kendiniz gibi şerefsiz mi sanıyorsunuz?
- ...?
- Defolun gidin!
NOKTA...
İyi ki Twitter var değil
mi?
Gazeteci Tufan Türenç, dünkü operasyon sonrasında sevinç çığlıkları
atıyordu:
- İyi ki Twitter var.
Tufan Bey'in hakkı var; Twitter eğrisiyle doğrusuyla tüm gerçekleri
ortaya koyan bir mecra. Yalanı, dolanı anında yüzümüze çarpan bir
alan. Hem de belgeleriyle...
Tufan Türenç, Binali Yıldırım'ın İzmir adayı olarak açıklanmasıyla
birlikte yeni meşgalesinde (Twitter) döktürmeye başladı:
- İzmir halkı, Binali Bey'in erkeklerle bir masada
yemek yerken, karısını tek başına yandaki masada oturtmasını
gösteren fotoğrafı unutmaz.
Yalancının mumu iki dakika bile sürmedi.
Tufan Türenç'in yalanı, fotoğraflarla yüzüne vuruldu.
Binali Yıldırım'ın eşi yerine oturan bir bürokratı, nezaketsizlik
olmasın diye kaldırmamış ve yan tarafta oturmuştu. DHA'nın servis
ettiği fotoğraflarda iki fotoğraf vardı, ama Tufan Türenç'in o
zaman Yazı İşleri Müdürü olduğu Hürriyet, işine gelen fotoğrafı
manşete taşımıştı.
Yüz yıl geçse de, yalanların üzeri örtülemiyor artık. Google var
çünkü, her şeyi anında gözler önüne seriyor.
Tufan Türenç ne mi yaptı?
Hiç!
Tek kelime etmeden kaçtı gitti!
*
İstanbul ve Ankara'daki operasyon sonrasında bir baktım Tufan
Türenç yine döktürüyor:
- Binali Yıldırım'ın oğlu da gözaltında.
İki dakika sonra yalanını kendisi yalanladı:
- Henüz doğrulanmadı!
Twitter olmasaydı, böyle bir düzeltme yapılır mıydı sizce?
Ah Twitter ah...
Sen nelere kadirsin be...