Siyasi komplo mu siyasi kıyak mı?

CHP'nin Ankara Büyükşehir belediye Başkan adayı Mansur Yavaş'a yönelik “sahte senet” suçlamaları Ankara'nın gündemine oturdu. 

Süleyman ÖZIŞIK suleyman@internethaber.com

CHP'nin Ankara Büyükşehir belediye Başkan adayı Mansur Yavaş'a yönelik “sahte senet” suçlamaları Ankara'nın gündemine oturdu. 

Görünen o ki önümüzdeki günlerde bu konu daha çok konuşulacak ve belki de Türkiye'nin en çok tartışılacak meselesi haline gelecek.

Millet İttifakı'nı temsil eden partilerle, bu ittifakı destekleyen gazeteciler, Yavaş'a AK Parti tarafından bir siyasi komplo kurulduğu yönünde açıklamalar yapıyor.

Acaba durum gerçekten böyle mi?

Bana göre,  bu bir siyasi komplo değil. Yani en azından AK Parti'de hiç kimse, aleyhine işleyecek ve hatta Mansur Yavaş'ı mağdurmuş gibi gösterecek böyle komik bir komploy kuracak kadar akılsız değil. 

Bugüne kadar sistem tarafından daima mağdur edilen ve bu mağduriyetler nedeniyle halkın geniş desteğini gören Erdoğan ve AK Parti'nin böyle bir işe kalkışmasını iddia etmek akılsızlıktan başka bir şey değil. 

Şayet iddia edildiği gibi bu iş bir siyasi komplo olmuş olsaydı, adaylar belirlenmemişken devreye girilirdi. Dosya medyaya servis edilir, Yavaş'ın sıkıntılı bir aday olduğu Ankaralı seçmenin bilinç altına zerk edilirdi.

Ve hatta Mansur yavaş bu duruma rağmen aday gösterildiğinde, "Ey ahali, bakın CHP kimleri aday gösteriyor?" diye çok da güzel bir algı operasyonu yürütülürdü.

Peki neden bunun tam tersini düşünmüyoruz?

Mesela ekrana çıkıp konuştukça prim kaybeden Mansur Yavaş'a birileri kıyak yapmış olamaz mı?

Birileri, "Tam da seçime günler kala Mansur Yavaş'ı hedef haline getirirsek onu mağdur edilmiş pozisyonuna sokarız. Bizim milletimiz de bu tür mağduriyetleri pek sever" diye düşünmüşse? 

Olamaz mı?

Ha…

Öyle ucuz numaralara kaçıp, "Ama yargı tamamıyla AK Parti'nin elinde" demeyin. Size, CHP'li Dursun Çiçek'in söylediklerini hatırlatırım.

Ne diyordu?

"Başsavcılar iktidarı yargılayacak güçlerinin olmadığını söylüyor. Onları iktidardan indirin bakın biz onları nasıl yargılıyoruz göreceksiniz. Bunu söyleyen Başsavcılar var" diyordu değil mi?

Ne malum, belki böyle düşünen bir savcı karar vermiştir?

Neyse…

Bunları bir kenara bırakıp Mansur Yavaş'ın bu konuşla ilgili açıklamalarına bakalım.

Yavaş medya önüne çıktı, kâğıt üzerinden bir şeyler okudu ve medya mensuplarının sorularını cevaplamadan arkasını dönüp gitti. 

Oysa, sorulacak sorular ve verilen cevaplar bizi şüphede bırakan pek çok konuyu aydınlatacaktı.

Birkaç örnek vereyim.

"Rakibimizin can simidi gibi sarıldığı bu şahıs, resmi evrakta sahtecilik ve şantaj suçlarından hapis cezası almış bir suçludur.  Kendisi halen cinsel istismardan yargılanan bu şahıs yüzde 80 şizofrendir" diyor Mansur Yavaş...

İyi de...

"Madem bu adam hem sapık hem sahtekâr hem de şizofrendi. Sen böyle bir adamla neden akçeli işlere girdim kardeşim?" diye sormazlar mı adama? 

Bir başka örnek...

Davanın duruşma zabıtlarındaki beyanlarında Yavaş, imzaların gözünün önünde atıldığını iddia etmişti. Şimdi ise imzaların sahte olduğunu söylüyor!

Hangisi doğru?

Ve bir başka örnek daha...

Avukatlık sözleşmesi yaparak fatura kesmesi gereken Mansur Yavaş, herhangi bir sözleşme yapmadan senet alıyor. Dosyadaki beyanlarına göre Yavaş bu durumu "Makbuz kesildiğinde 300 bin doları vergiye gidiyordu, bu yüzden senet imzalandı" diyerek açıklıyor.

Yani bir başka deyişle, Ankara'ya Büyükşehir Belediye Başkanı olmak isteyen, her konuşmasında hırsızlıktan, yolsuzluktan ve kul hakkı yenmesinden yakınan adamın, devlete vermesi gereken parayı cebine indirdiği ortaya çıkıyor. 

Dahası, davalık olduğu adama attığı tehdit, şantaj ve hakaret mesajları var. 

"Senin düğününü basacağım. Seni Ankara'da yaşatmayacağım. Seni sürüm sürüm süründüreceğim. Seninle uğraşacağım. Bu hafta tutuklanmazsan ben bu mesleği bırakırım. Bu hafta kodes haftan, dinlen..." şeklinde kan dondurucu mesajlar var. 

İşin en bomba bölümü ne biliyor musunuz?

Mansur Yavaş'ın suçlandığı dosya, sadece devlet yetkililerinin erişebildiği UYAP sisteminden siliniyor. 

İnsanın aklına ister istemez, "İktidar eğer Yavaş'a siyasi komplo kuruyorsa, neden UYAP'taki resmî belgeleri silsin" sorusu geliyor. Ve insanın aklına yine ister istemez "Mansur Yavaş'a siyasi komplo mu kuruluyor, yoksa siyasi kıyak mı yapılıyor?" sorusu takılıyor.

Bütün bu gelişmeler ışığında şunu söyleyebilirim.

Seçime günler kala mahkemelerden bu konuyla ilgili çıkacak bir olumsuz karar, Mansur Yavaş'ın ekmeğine yağ sürmekten başka işe yaramaz. İktidar kanadından yapılan "Çekilsin" açıklamaları da Yavaş'a oy kazandırır. 

Neticede bu ittifaka oy verecek olanlar HDP ile yasak aşkı bile sineye çekebiliyor. “AK Parti gitsin de isterse PKK gelsin” diye açıklama yapan bir kesimden bahsediyoruz. Bu kesim, vergi kaçırdığını itiraf eden ya da vatandaşı derebeyi gibi tehdit eden birine mi oy vermeyecekler? “AK Parti’nin adayı kazanmasın, gerisi hiç önemli değil” diyeceklerine emin olabilirsiniz.

Bu çok utanç verici bir şey ama durum gerçekten böyle.

Bence bu konudaki nihai karar Ankara seçmenine havale edilmeli. “Layık olduğunuz gibi yönetilirsiniz” sözünün gereğini onlar yerine getirmeli…