Siyaseti Allah ve millet için yaptık
Abone olBaşbakan Erdoğan, "Biz siyaseti ikbal, makam, mevki için yapmadık. Biz siyaseti Allah ve millet için yaptık. Biz siyaseti vatan, bayrak, is...
Başbakan Erdoğan, "Biz siyaseti ikbal, makam, mevki için
yapmadık. Biz siyaseti Allah ve millet için yaptık. Biz siyaseti
vatan, bayrak, istiklal ve istikbalimizi yaptık" dedi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ATO Congresium’da gerçekleştirilen
AK Parti Cumhurbaşkanı adayı açıklama toplantısında yaptığı
konuşmada, "1994 yılıydı, İstanbul’da yerel seçimler için
koşturuyorduk. İstanbul’in her semtine her sokağa ulaşmaya
çalışıyordum. Manşetlerin şevkimizi kırmasına müsaade etmiyordum,
tehdit telefonlarına aldırmıyordum. Birileri günler öncesinden
zaferlerini ilan ederken biz Allah’ın takdirine inanıyor, milletin
takdirinin farklı olduğunu hissediyor, hiç hız kesmeden
koşturuyorduk. İstanbul’un yoksul mahallerinden birindeydik,
kalabalığın içinden 7-8 yaşlarında bir kız çocuğu yanıma geldi.
Elinde birşey vardı, elini uzattı elimi tuttu, bunları annem
gönderdi dedi. Annem, ’seçildikten sonra sakın bizi unutmasın’ dedi
iki tane bileziği elime tutuşturdu. Daha ne olduğunu anlayamadan
kendisi de o incecik bileğindeki oyuncak bileziğini çıkardı onu da
elime tutuşturdu. Ben daha birşey söyleyemeden, o yavrucak
kalabalığın içide kaybolup gitti. O bilezikler İstanbul’dan
Büyükşehir Belediye başkanlığı makamında hep karşımda oldu. Aradan
20 yıl geçti. 7-8 yaşındaki çocuğun gözündeki parıltıyı, umudu,
heyecanı unutamadım. Pınarhisar Cezaevi’nde yatarken karşımda hep o
çocuğun gözleri vardı ve o elime tutuşturduğu iki annesinin
gönderdiği bilezikle, bileğinden çıkardığı oyuncak bilezik. AK
Parti’yi kurarken gözümün önünde o çocuğun gözleri vardı. Siirt’ten
milletvekili olup Ankara’da Başbakanlık görevini yüklenirken
karşımda hep o masum gözler vardı. Attığım her imzada o gözler
karşımdaydı. Gece yorgun başımı yastığa koyarken sabah uyanınca o
masum çocuğun gözlerindeki heyecan, parıltı, beklenti hep
karşımdaydı. Ne o gözleri ne de o gözlerin küçük sahibinin verdiği
mesajı bir an olsun aklımdan çıkarmadım. Annesi ’Seçildikten sonra
bizi unutmasın’ demişti ya Allah’a hamdolsun, o büyük emaneti,
büyük mesajı hiçbir zaman unutmadık" ifadelerini kullandı.
Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Biz, siyaseti işleyen işte o temiz yürükler için yaptık. Vatanı,
toprağı, bayrağı için canını veren aziz şehitlerimizi hiçbir zaman
unutmadık ve siyaseti onlar için yaptık. 20 yaşındaki yavrusunu,
ciğerinin, yüreğinin parçası aslanını askere gönderen ayyıldızlı
tabut içinde şehit bedenini teslim alan, boynunu yere eğip Vatan
sağolsun diyen anne baba yüreklerini hiçbir zaman unutmadık.
Siyaseti onlarla beraber onlar için yaptık. İstanbul’un işgal
edildiğini duyunca sofrasında yiyecek ekmeği dahi yokken kolundaki
bileziği, parmağındaki yüzünü çıkarıp Türkiye Müslümanlarına
gönderen Pakistanlı kadını hiçbir zaman unutmadık. İslam
coğrafyasını hiçbir zaman unutmadık. Biz siyaseti hep onlar için
yaptık. Biz siyaseti maden ocaklarında alın teriyle helal rızık
kazanma peşindeki işçi kardeşlerimiz için yaptık. Biz siyaseti
İstanbul Sultangazi’deki, Ankara Altındağ’daki Türkiye’nin tüm
kenar mahallerindeki yoksullar için yaptık. Dicle’nin kenarında
koyunları kurtlar kapıyordu, bunun hesabını sormak o büyük emaneti
omuzlamak için siyaseti yaptık. Diyarbakır Cezaevi’ndeki
işkencelerin, Mamak Cezaevi’ndeki zulmün hesabını sormak için
siyaseti yaptık. Başörtülü olduğu için üniversite kapılarından
döndürülen, boynubükük, gözüyaşlı, kalbi kızlarımız için bu
siyaseti yaptık."
"ORTADOĞU İÇİN SİYASET YAPTIK"
Yoksul olduğu için insan yerine konulmayan, adam gibi adamlar için
siyaset yaptıklarını anlatan Erdoğan, "Okulda, hastanelerde,
mahkemelerde, itelenen o temiz yürekler için siyaset yaptık.
Balkanlarda terk edilmiş kardeşlerimiz için, Ortadoğu’da mağdurlar
için, Filistin, Mısır, Somali, Afganistan’ın mazlumları için
siyaset yaptık. Biz siyaseti ikbal, makam, mevki için yapmadık, biz
siyaseti Allah ve millet için yaptık. Biz siyaseti vatan, bayrak,
istiklal ve istikbalimizi yaptık. Seçildikten sonra bizi unutmasın
diyen tüm unutulmuşlar, kimliği, özgürlükleri elinden alınmışlar
için siyaset yaptık. Daha ilk gençlik yıllarımızdan itibaren bizi
anlamayanlar, anlamak istemeyenler tahkir edici sıfatlarıyla bizi
denklemin dışında tutmaya çalıştılar. İmam Hatip’te okuyoruz diye
bizi tahkir ettiler. Namaz kılıyoruz diye bize gerici dediler. Bu
milletin içinden geliyoruz diye evine ayakkabısını çıkararak
girenlere, sofraya dizini kırarak oturanları farklı gördüler gerici
dediler. Kimi zaman partimizi kapattılar, kimi zaman şiir okuduk
diye hapsettiler. Muhtar bile olamaz diye manşetler attılar"
dedi.
"Biz, başkalarının bize ne dediğine bizi nasıl tarif ettiğine
bakmadık" diyen Erdoğan, "Biz, başkalarının kalıplarında
eriyenlerden olmadık. Yaranmanın kendimizi kabul ettiği, onların
ağır başlı olduk, soğukkanlı olduk sabrettik. Allah’ın yardımı ne
zaman diye soruların sorulduğu dönemde sabredin allahın yardımı
yakındır diyenlerden ve buna gönülden inanlardan olduk. Yenilgi
yenilgi büyüyen bir zafer olduğuna inandık. Her darbeye daha da
güçlendik. Kriterimiz her zaman hak oldu. Kimin ne dediğine değil,
halkın, milletin ne söylediğine baktık. İşte onun için Yunus
Emre’nin muhteşem dizesini siyasetimizin en müstesna yerine yazdık,
’Yaradılanı severim, yaradandan ötürü’. Şeyh Edebali’nin Osman
Bey’e nasihatinı ilke edindik. İnsanı yaşat ki devlet yaşasın
dedik. Bizi sevmeyenleri de sevdik. Bize oy vermeyenlere ayrım
yapmaksızın hizmet götürdük. Türk, Kürt, Hristiyan, Musevi, Alevi
demedik. insana insan olduğu için değer verdik. Nerede nefes alıp
veren can varsa oraya ulaşmanın kaygısı içinde olduk. Biz
Türkiye’yi onlar için de büyüttük. Bu güzel ülke bizi sevenler
kadar sevmeyenlerin de ülkesidir. Hakları, özgürlükleri,
kazanımları 77 milyon için büyüttük. Türkün meselesi ne kadar bizim
meselemizse Kürtün, Boşnağın meselesi de bizim dedik bunun gereğini
hakkıyla yerine getirdik. Sünninin sorunlarını kendimize dert
edindiğimiz kadar Alevinin sorunlarını da kendimize dert edindik.
Mazlumun, mağdurun etnik kökenine, inancına bakmadan elinden
tutmanın ona yol arkadaşı olmanını samimi mücadelesi içinde olduk.
Siyasete başladığımız günden itibaren yeni büyük bir Türkiye’nin
hayalini kurduk. 77 milyonun dost ve kardeş olduğu bir Türkiye’nin
hayalini kurduk" ifadelerini kullandı.
"-SİZ KİMSİNİZ- DEDİK"
Belli kesimlerin, belli zümrelerin değil herkesin kültürünü, yaşam
tarzını özgürce sürdürdüğü bir Türkiye’yi hayal ettiklerini
belirten Başbakan Erdoğan, "Hiçbir zaman kutuplaştıran olmadık. Biz
bize yapılanı başkasına yapmadık. Onun için 30 Mart seçimlerinde
kazandığımızda neredeyse kahir ekseninde AK Partimiz var. Diğer
siyasi partilere bakıyorsunuz, bir diğer farklı etnik unsurun bir
diğeri de kumsalların partisi olarak kalmış. Asimilasyon yoluyla
hiçkimseyi kendimize benzetmenin gayesinde olmadık. Onlar
ayrıştırdılar, biz kardeşliğin mücadelesini verdik. Biz, özgüveni
yüksek bir Türkiye hayal ettik. Hem içeriden hem dışarıdan
iteklenen, yağmalayan bir Türkiye’den kendi ayakları üzerinde duran
bölgesinde ve dünyada ben de varım diyen bir Türkiye hayal ettik.
200 yıldır sistemli bir şekilde bizim özgüvenimizi kırmak
istediler. Bizim boynumuzu bükmek istediler" diye konuştu. Erdoğan,
konuşmasında şunları kaydetti:
"Biz, siyasi tarihimiz boyunca cesaretle korkmadan çekinmeden siz
kimsiniz sorusunu sorduk. Siz kimsiniz? İçeride ve dışarıda siz
kimsiniz. Bize kibirle bakma cesaretini nereden buluyorsunuz. Biz
halkız, Alparsalanı, Osman Gazi’nin torunlarıyız. Biz destanlarını
kanla, cesaretle, kahramanlıkla yazmış şehitlerin takipçileriyiz.
Biz, ilmiyle, sanatıyla, devlet yönetimiyle medeniyet inşa etmiş,
medeniyetlere istikamet çizmiş bir milletin mensuplarıyız. Siyasi
tarihimiz boyunca işte bu şuuru yüceltmenin ve yükseltmenin
mücadelesini verdik. Unutturulmak istenen bir medeniyetin yeniden
inşa etmenin, dizlerinin üzerinde yeniden yükseltmenin mücadelesini
verdik. 200 yıl yonuca yüzüstü sürünen bir medeniyetin yüzünü
ağırtmanın mücadelesini verdik. Bu ülkenin gençlerine özgüven
aşıladık. Bu ülkenin çocuklarına aydın bir gelecek umudu aşıladık.
Bu aziz millete hayal bile görülen seviyelerin ulaşılabilir
olduğunu gösterdik. Biz bir çığır açtık. Biz bir kapıyı araladık.
İnşallah arkamızdan gelen nesiller bu kapıdan geçecek kadim
medeniyet sancağımızı çok daha yüksek burçlara dikmenin
mücadelesinin verecekler."
"DÖNÜM NOKTASIDIR"
"Kardeşlerim, sevgili yol arkadaşlarım 2007 yılında Türkiye
Cumhuriyeti’nin 11. Cumhurbaşkanını seçmeye hazırlanırken
karşımızda bir kez daha vesayetin ve statükonun soğuk yüzünü
bulduk" diyen Erdoğan, "Bize yani milletin partisine Cumhurbaşkanı
seçtirmek istemediler. Ortaya koydukları akıl almaz bahanelerle,
hukuku katleden yorumlarla Cumhurbaşkanı seçimini bir kaos ve krize
çevirmek istediler. Statüko partileri, vesayet partileri bu kriz ve
kaos sürecine her zaman olduğu gibi destek verdiler. Hemen
kararımızı verdik, Anayasa değişikliği yaptık. Bu değişikliği halk
oylamasına götürdük. Meclisin 11. Cumhurbaşkanını seçmesindeki
önündeki engelleri kaldırdık. 12. ve sonraki Cumhurbaşkanlığının
artık halkın oylarıyla seçilmesi düzenlemesini getirdik. Yüzde 69
oyla. Kardeşlerim, bizleri, ekranları başında izleyen aziz
milletim. Cumhurbaşkanın halk tarafından seçilmesi demokrasimiz
adına çok büyük bir dönüm noktasıdır. Cumhurbaşkanın Meclis
tarafından değil halkın bizzat kendisi tarafından seçilmesi basit,
teknik bir değişiklik değildir. Bu sadece yöntemin değişmesi
değildir. Cumhurbaşkanın halk tarafından seçilmesi bir tarihin,
vesayetlerin tarihinin bu ülkede kapatılmasıdır. Bunun böyle
bilelim" şeklinde konuştu.
(İHA)