'Siyahlı kadın' o anı işte böyle anlattı
Abone olTOMA'nın önüne geçti. Tazyikli suya direndi. O an direnişin simgesi oldu. Peki 'Siyahlı kadın' o anı nasıl anlatıyor? İşte detaylar...
Gezi Parkı eylemlerine müdahalede
TOMA'nın önünü geçti. Üzerindeki siyah elbiseyle tazyikli suya
resmen direndi. Ardından "Siyahlı kadın" adıyla direnişin sembolü
oldu. Amerikalı olduğu iddia edildi ancak gerçeği kendi açıkladı;
"Avustralyalıyım"
"Siyahlı kadın" olarak bilinen Kate Mullen,
Avustralya'da da eylemlere katıldığını belirtiyor ve TOMA'nın
önüne geçme sebebini de şöyle özetliyor;
"Şiddete rağmen eylemlerin barışçıllığını vurgulamak için
TOMA’nın önünde durup ellerimi açmaya karar
verdim"
Üzerindeki siyah elbise nedeniyle 'siyahlı kadın' olarak
adlandırılan kadının kimliğiyle ilgili farklı bilgiler veren
haberler yayınlandı. 'Siyahlı kadın' olarak bilinen Kate
Mullen BBC Türkçe’ye kimliği ve gerçekleştirdiği eylemle ilgili
konuştu.
DEĞİŞİM PROGRAMI
ÖĞRENCİSİYİM
Cullen Avustralyalı bir öğrenci olduğunu söylüyor. Sydney’de
sosyoloji okuyormuş. 21 yaşında bir Avustralyalı. Üniversitede
okurken resepsiyonistlik gibi yarı zamanlı işlerde
çalışıyormuş.
İstanbul’a geliş nedeni ise eğitim. 2012 Eylül'ünde İstanbul’a
geldiğini ve öğrenci değişim programı kapsamında Koç
Üniversitesi’nde eğitim gördüğünü aktaran Cullen,
''Başlangıçta sadece bir sömestir kalmayı planlıyordum ama
bu kentin, insanların ve kültürün içinde yaşadıktan sonra bir yıl
boyunca kalmaya karar verdim.'' diyor.
AVUSTRALYA'DA EYLEMLERE
KATILMIŞTIM
İlk eylemi değil Cullen'ın Gezi Parkı gösterileri. Cullen,
Sydney’de birkaç gösteriye katıldığını, Avustralya'nın
''sığınmacıların ülkeye gelir gelmez gözaltına alınması
politikasını'' protesto etmek için sokağa çıktığını, ayrıca Irak
savaşı karşıtı gösterilere ve Sydney'deki Occupy - İşgal
eylemlerine katıldığını anlatıyor.
BANA YARDIM EDENLERDEN İLHAM
ALDIM
Peki Gezi Parkı eylemlerine nasıl yer almış Cullen?
Mayıs ayı sonunda protestolardan haberdar olduğunu, bazı arkadaşlarının da eylemlere katıldığını anlatıyor ve şöyle devam ediyor:
''Mayıs ayı boyunca İstiklal Caddesi’nde kesinlikle şiddet içermeyen eylemlerde polisin göstericilere sürekli gazla müdahale ettiğini gördüm. Ben de bir akşam Cihangir’deki evime dönerken gaza maruz kaldım. Hayatımda hiç böyle bir şey yaşamamıştım. Acı gözlerimi yakıyordu ve nefes alamıyordum. Şansıma bir adam beni tutup bir binaya soktu. Binada bir grup insan vardı. Bana, gözlerime sıkmak için limon ve yanığı yatıştırmak için süt verdiler. Burası muhtemelen İstanbul’daki LGBT topluluğunun merkeziydi. Bana kim olduğumu sormadılar. Bana yardıma ihtiyacı olan bir insan olarak davrandılar. Tük veya yabancı, erkek veya kadın, eşcinsel veya heteroseksüel, Hristiyan veya Müslüman olmama bakmaksızın bana eşit bir şekilde sevgiyle yaklaştılar. Bu grubun iyiliğini, gücünü, kararlılığını deneyimimle gördükten sonra, ben de onlardan ilham aldım. Kendilerine çok minnettar olduğum bu insanlara dayanışmak ve gerçekten inandığım bir şey için ayağa kalkmak isteğim alevlendi.''
HAYATIMDA HİÇ BÖYLE BİR RUH HALİ
GÖRMEMİŞTİM
Cullen,daha sonra cuma, cumartesi ve pazar günkü gösterilere
katılmış. Ocak ayından bileti varmış Orta Amerika seyahati için.
''Tencere ve tavalarla şarkılar söylemiş, gazlı müdahaleye maruz
kalan eylemcilere limon yardımı yapmış.
Hayatımda daha önce tanık olmadığı bir dayanışma, birliktelik ve iyimserlik duygusundan söz eden Cullen, şöyle devam ediyor:
''Beni en fazla etkileyen hayatın farklı kesimlerinden
insanların gösterilere katılımıydı: Genç ve yaşlı, Beşiktaşlı ve
Galatasaraylı, dindar (Üzerinde ‘Kapitalizme Karşı İslam’ yazan
pankartı taşıyan bir grup başarötülü kadının yürüdüğünü ve
Cihangir’deki cami önünden geçerken herkesin onları alkışladığını
hatırlıyorum) ya da değil… Polis daha fazla gazladıkça ve daha
fazla tazyikli su sıktıkça insanlar şiddete karşı şiddetsiz bir
direniş için daha fazla birleşti ve kararlı hale geldi. Gerçekten
öyle iyimser bir duygu vardı ki insanlar dayanışma içinde olmanın
gücünü farkettiler.''
FOTOĞRAFÇILARI GÖRÜNCE TOMA'NIN ÖNÜNE
GEÇTİM
Cullen, eylemlerin önemli simgelerinden biri haline gelen
fotoğrafın çekildiği anı ise şöyle anlatıyor:
''Bu fotoğraf Cumartesi sabahı çekildi. Cuma gecesinden
beri gösterilerdeydim ve henüz uyumamıştım. O gece üç ayrı olayda
gazlanmıştım. Göstericiler birlik duygusu içinde bu harekete bir
şey borçlu olduğumu hissettim. Kalabalık bir grup olarak Alman
Hastanesi’nin yakınlarında bir TOMA’nın önünde slogan atıyorduk.
Hepimiz Türk medyasının bu protestoların hiçbirini yayınlamadığını
ve olayların medya üzerinden yayılmasının ne kadar önemli olduğunu
biliyorduk.''
AMAÇ EYLEMLERİN BARIŞÇILLIĞINI
VURGULAMAK
''Ayrıca iki insanın öldüğünü duymuştum ve dünyanın yaşanlardan haberdar olması gerektiğini biliyordum. TOMA yakınında kalabalık bir grup fotoğrafçı olduğunu farkettim ve şiddete rağmen eylemlerin barışçıllığını vurgulamak için TOMA’nın önünde durup ellerimi açmaya karar verdim. Korkmadım. Gerçekten su sıkacaklarına inanmamıştım ama sıkarlarsa da fotoğraf olağanüstü olur diye düşünmüştüm.''
O ARTIK BENİM FOTOĞRAFIM
DEĞİL
Fotoğrafın gösteriler açısından sembole dönüşeceğini tahmin
etmediğini belirten Cullen bu dönüşümle ilgili şu yorumu
yapıyor:
''Bu fotoğraf artık benimle ilgili değil. Daha genel olarak düşünürsek benim eylemim kesinlikle hiçbir şey değil. Aynısını ve daha fazlasını yapan binlerce göstericiden daha cesurca değil. Siyahlı kadın artık ben değilim. O artık beni eve çekip limon veren adam, gururlu bir şekilde yürüyen anti-kapitalist Müslüman, bana ses çıkarmak için tencere veren başörtülü yaşlı kadın ve inandıkları için ayağa kalkan ve sokaklara giden her bireydir.''
Şu anda Orta Amerika’da tatilde olduğunu belirten Cullen
Sydney’de yaşamaya devam edeceğini, Türkiye’de yaşama planı
bulunmadığını ama Türklerin kendisinin favori milleti Türkiye’nin
de favori ülkesi olduğunu, bu yüzden Türkiye’ye yeniden gelmek
istediğini söylüyor.
YİNE GÖSTERİLERE
KATILIRDIM
Cullen, ''Türkiye’de olsaydım kesinlikle gösterilere yine katılırdım. Kalbim hala insanların gösteri düzenlediği İstanbul ve Türkiye’de'' yorumunu yapıyor.