Internet Haber Mobil Uygulama
Internet Haber mobil uygulamasını denediniz mi?
Internet Haber mobil uygulamasını denediniz mi?
Belki o an söyleyen kişiyi zor duruma düşürebilir ve/veya
şöhretine şöhret katabilir, belki de hayatına mal olabilir…Her
ihtimal olabilir ama, onun gibi düşünüp de bunu açığa vuramayanları
kesinlikle harekete geçirir.
Bunun örneklerini son dönem çok yaşadık;
Fatih Altaylı‘nın hiç bir sansür uygulamadan yayınladığı sırtı
bıçaklı kadıncağız, bunlardan bir tanesidir. Ardı ardına işlenen
kadın cinayetleri, o günden sonra daha dikkate alınmış, herkes
ülkemizdeki bu sorunun ciddiyetini kavramıştır/algılamıştır. Bu bir
söylem değil ama sivri eylemdir.
Müge Anlı‘nın faşizan söylemleri, ülkede büyük bir öfke ve kin
yaratırken, diğer taraftan da, yandaşlarının çokluğu dikkat
çekmiştir. Müge Anlı belki de iyi bir şey yapmıştır (!)
Aslında, Müge söylediklerinde yalnız değildi. Öncesinde sosyal
medyada ondan çok daha fazla, ağır ithamlarda bulunanlar vardı ve
Müge tam da bu zihniyetin sözcüsü durumuna düştü.
Müge‘yle(özür de diledikten sonra), artık herkes topyekün bu çığ
gibi büyüyen ayrımcılığı protesto etmeye,kardeşlikten,birlik/
beraberlikten daha fazla söz etmeye başladı. Belki de birinin bunu
televizyonda yapması gerekiyordu, o da Müge oldu.
Gördüğümüz gibi negatif eylemler pozitif eylemlere gebe
kalıyor.
İddialarımız, söylemlerimizin etkisi, kim olduğumuzla doğru
orantılıdır. Elbette çok göz önünde olan birinin söyledikleri ,
dünyayı yerinden oynatabiliyor. İşte, tam da bu noktada, toplum,
soruna/çözüme odaklanıyor. Ayrımcılığı biraz olsun içinde
yaşatanlar dahi,kendini sorgulamaya başlıyor.
Türklük ve kürtlük hiç bu kadar ayyuka çıkmamıştı, hiç bu kadar
aleni konuşulmamıştı. Kapalı kapılar ardında konuşulan bir konuydu,
iki tarafında farklı çekinceleri vardı.
Yıllardır içerde biriktirilen zehir dışarı akıyor gibi. Artık
konuşuluyor, tartışılıyor, ve ırkçılık lanetleniyor.Toplum
tarafından öne çıkmış kişilerde, buna ön/ayak oluyor/olmalı…
Diğer taraftan; Türk medyasında bunu bir yara olarak görüyorum;
gazetecilerde, herhangi bir meslektaşının negatif sivrildiği anda,
dayanışmanın yerini karalama alıyor, bu da diğer ilginç bir
nokta.
Birçok gazeteci, eğer o kişiye karşı bir
öfkesi/kızgınlığı/çekememezliği, her neyse adını siz koyun.Varsa,
hemen bir “vurun kahpeye“ operasyonu
düzenleniyor.
Yine bir gazetecinin deprem vergilerini sorması ile ilgili
videosunu izledim, davasında haklıdır ama daha önceki çizgisiyle
bağdaşmayan bir durum ortaya çıkmıştır. İşte bunlar hep kafa
karıştırıyor.
Ben, kimin ne için savaştığını, hangi düşünceyi dikte ettiğini
göremiyorum. Her gün değişen fikirler ve düşünceler, bilgi ve anlam
kirliliği yapıyor ve o kişiyi güvensiz kılıyor, hepimizin de kafası
karışıyor…
Hayatta fikirler elbette değişebilir ama savaşlar değişmez. Ne için
savaştığın bellidir.
Ülkemizin din adamları Kur‘an-ı Kerim‘i farklı yorumlar. Hangisine
inanacağımız konusunda tereddüt ederiz. Yine aynı ülkenin
gazetecileri, her kafadan bir ses çıkarır , kim doğru/kim yanlış
muhakeme zorluğu çekeriz. Yine aynı ülkenin, vatandaşları, bir
kimlik altında olsa da, doğusu , batısı , güneyi farklı yaşar
hayatı, ayrı ülkeler gibi. Hayata bakış açısı, fikir ve özgürlükler
farklı, dinler farklı. Nerde buluşuruz?… Kardeşlikte…(!)
Yine yazarlar, bir gün öncesinde yerden yere vurdukları kişileri
veya olayları, ertesi gün,“yok yanlış anlamışım“
diye düzeltmeler yapar, özür dilerler. Kafalar daha bir
karışır.
Sanırım özellikle basındaki kişilerin, bir süre kafalarını
dinleyip, sakinleşip, olayları daha iyi araştırıp, öyle yazmaları
çizmeleri gerekiyor.
********
Irkçılık dünyanın sorunudur, insanlık yaşadığı süreçte hep var
olacaktır, bunu sadece biz içimizde yaşamıyoruz, panik
olmayalım…
İsviçre‘de, Almanya‘da ,Fransa‘da, Avusturya‘da ırkçılık ileri
safhadadır .
İsviçre‘de bir belediye başkanı ‘‘göçmenler ülkemize,
olağanüstü zenginlik kazandırdı“ dediği
için ırkçı çevrelerin hedef tahtası olmuş, ailesinin de tehdit
edilmeye başlamasından sonra ,belediye başkanlığı görevinden istifa
etmek zorunda kalmıştır.
Bakınız; bir belediye başkanı, ülkesindeki göçmenleri övdüğü için
istifa etmek zorunda kalıyor, ve bu olay dünya basınında yer
almıyor. Ama ülkemizde, bir bayan sunucu, şehitlerimizin ardından,
herkes gibi derin bir üzüntü yaşarken, Van/Erciş depremi üzerine, o
sinirle, o kadınsı duyarlılıkla, bir şeyler saçmalıyor, ve bu dünya
basınında yer alıyor.
Devlet büyükleri kınıyor. Ülkenin yazarları da kendisine bol bol
ayar veriyor. Müge Anlı‘yı sevdiğimden falan yazmıyorum bunları,
çok iyi de tanımıyorum, sadece, olayı eleştiriyorum.
Avrupa‘da, Türkler sürekli din/dil ve kültüründen dolayı , farklı
algılanır.Göçmenler, özellikle Müslüman göçmenler, bir ayrımcılık
mutlaka yaşar. Yabancı olmanın dezavantajları hissedilir, ama
bunlar hiç bir yerde haber olmaz.
İnsana verilen değer ülkemizde ne yazık ki çok zayıf. Avrupa‘da ki
Türk’lerin de devletimiz tarafından sahip çıkılmasıyla ilgili
kafamda binbir türlü düşünce varken, şu an sadece düşüncem;
devletimiz ülkedeki vatandaşları korusun, değer versin, sahip
çıksın, yeterli…
********
Ne yazık ki hangi acıyı nasıl yaşayacağımıza karar veremedik, ne de
kutlamayı nasıl yapacağımıza…Evet canımız acıyor, yastayız ama, bu
‘‘Cumhuriyet‘imizin 88. yıldönümü 29 ekim
kutlamaları‘‘na engel olmamalıydı…Artık karar verilsin.
Deprem v.b. felaketler yaşandığında, televizyonlarda hangi
programlar iptal edilecek, günün anlam ve önemine dair ne gibi
programlar yapılacak, konserler iptal edilsin mi? Vesaire vesaire…
Hem böylece program yapımcıları da, sanatçılarda zan altında
kalmaz.