Sivas davasında kurtulan kurtulana
Abone olSivas Katliamı davasında zaman aşımı sanıkları tek tek özgürlüklerine kavuşturuyor...
Sivas katliamında haklarındaki dava 10 yıldır karara bağlanmayan 2 sanıkla ilgili dosyanın 2010'da zamanaşımına girdiği ortaya çıktı. 13 Mart'ta davanın firari 5 sanığı da dosyalarının zamanaşımına girmesi nedeniyle kurtulacak.
Sivas Madımak Oteli'nde 2 Temmuz 1993'te 37 kişinin yakılarak öldürülmesiyle ilgili dava 21 Ekim 1993'te Ankara 1 Nolu DGM'de 125 sanıkla başladı. İlk karar 26 Aralık 1994'te verildi. Olaylarının bir numaralı sanığı Cafer Erçakmak hakkındaki davayı bulunamadığı gerekçesiyle kararla birlikte tefrik edilirken, 124 sanıktan 37'sinin beraatine, kalanların 2 yılla 15'er yıl arasında hapsine karar verildi. Kararda, "Olayımızın gerçek failleri onbin kişi civarındadır. Bu gösteri yapan grup içinde Emniyet Müdürlüğü'nce tespit edilebilen 125 kişi sanık sıfatıyla haklarında çeşitli davalar açılarak, huzura getirilmiştir" kaydı düşüldü. Yargıtay 9. Ceza Dairesi, 30 Eylül 1996'da 26 sanık hakkındaki kararları onarken, 98 sanıkla ilgili kararları lehte ve aleyhte bozdu.
KAÇAN KAÇTI
Ankara 1 Nolu DGM, ikinci kararını 27 Kasım 1997'de verdi. Mahkeme, ilk karardan sonra kaçan 6 sanıkla ilgili davayı ana dosyadan ayırdı ve 14 sanığa beraat verdi. 33 sanığı idama mahkum eden mahkemede, 10 sanık 3'er yıl, 1 sanık 2 yıl, 2 sanık 5'er yıl, 27 sanık 7'şer yıl 6'şar ay, 4 sanık 20'şer yıl, 1 sanık 15 yıl, hapse mahkum edildi. Mahkeme, beraat eden 11 sanığın "anayasal düzeni zorla bozmaya kalkışmaya iştirak suçundan" cezalandırılmasını isteyen Yargıtay'ın bozmasına ise direndi. 11 sanıkla ilgili direnme kararı üzerine dosya Yargıtay Ceza Genel Kurulu'na (YGCK) gitti. YGCK, direnme kararını 28 Kasım 1997'de bozdu. Bu sırada Yargıtay 9. Ceza Dairesi de, idama mahkum edilen 33 sanığın da aralarında bulunduğu sanıklarla ilgili verilen kararları 14 Aralık 1998'de yeniden bozdu. Bozmaya, sanıkların doğum kayıtlarında Nüfus Müdürlüğü mührünün okunaksız olduğu, nüfus kayıtlarındaki cilt numarasının karara yanlış geçirildiği gerekçe gösterildi.
Ankara 1 Nolu DGM, üçüncü kararını 16 Haziran 2000'de verdi. Mahkeme, daha önce dosyalarını ayırdığı 7 kişiye ek olarak, ilk bozma kararının ardından kayıplara karışan ve bozma kararına karşı diyecekleri sorulmadan haklarında hüküm kurulan Mustafa Dürer ve Muhammet Nuh Kılıç'la ilgili dosyayı ana davadan ayırdı. Mahkeme, YGCK'nın kararına da uydu ve tartışma konusu olan 11 sanıktan, 9 sanığı 7'şer yıl 6'şar ay, 1 sanığı 5 yıl, 4 sanığı 20'şer yıl, 1 sanığı 15 yıl hapse mahkum etti. Mahkeme, 33 sanığı da nüfus kayıtlarını düzelterek idam cezasına mahkum etti.
YANANLARI ZEVKLE İZLEDİLER
Bu süreçte bazı sanıklar Pişmanlık Yasası'ndan faydalanmak istedi. Talebi reddeden mahkemenin kararında, "Sanıkların, yanan kişilerin 'bizi kurtarın' çığlıklarına rağmen herhangi bir kurtarma hareketine girişmedikleri gibi güvenlik kuvvetlerinin ve itfaiyenin yanan kişileri kurtarma teşebbüsüne engel oldukları" belirtilerek, "Yanan kişilerin ölüm çığlıkları karşısında kılları kıpırdamayan sanıklar, şeriat yanlısı slogan atarak zevkle izlemişlerdir" denildi. 9. Ceza Dairesi, idama mahkum edilen sanıklara verilen cezaları ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çevirdi ve düzelterek onadı. Sivas sanıkları, Topluma Kazandırma Yasası'nın çıkmasıyla yeniden umutlandı. 59 sanık, yasadan yararlanmak istedi. Kapatılan DGM'nin yerine kurulan Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi, emniyetten gelen, Sivas olayının faillerinin mensup oldukları herhangi bir örgütün varlığına rastlanamadığı görüşü doğrultusunda, 26 Aralık 2006'da talepleri reddetti.
10 YIL BEKLEYİNCE KURTULDULAR
Talebe rağmen haklarında tutuklama kararı verilmeyen ve dosyaları 2000 yılında 3. karar verilirken ayrılan Muhammet Nuh Kılıç ile Mustafa Dürer, kayıplara karıştı. DGM dosyayı önce 1999/5 sonra da 2000/148 esasına kaydetti. Mahkeme, DGM'lerin kapatılmasının ardından da dosyayı 2004/28 esasına kaydetti. İki sanıkla ilgili dava 10 yıl boyunca devam etti. Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi, 2 sanıkla ilgili kararını 24 Ağustos 2010'da verdi. Mahkeme, iki sanığa isnat edilen "anayasal düzeni bozmaya kalkışmaya iştirak etmek" suçunun 15 yıllık zamanaşımı süresinin dolduğu gerekçesiyle davayı ortadan kaldırdı. Tüm aramalara rağmen bulunamayan ve 26 Aralık 1994'te dosyası ana dava dosyasından ayrılan Cafer Erçakmak'ın da aralarında bulunduğu 7 sanığın yargılamasının Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi'nde sürdüğü, avukatlara tebligat bile yapılmadığı ortaya çıktı. Avukatlar, davadan 5 Kasım 2008'de Milliyet'in, "Katliama zamanaşımı geliyor, Madımak'ın baş faili kurtulacak mı?" başlıklı haberiyle haberdar oldu.
ARANIRKEN EVLENDİ
10 yıl boyunca yargılanıp zamanaşımından davaları ortadan kaldırılan sanıklar Kılıç ve Dürer gibi zamanaşımı tartışması yapılan 7 sanığın yargılanması da 1994'ten bu yana bitirilemedi. Erçakmak'ın dosyası 26 Aralık 1994'te, sanıklar Şevket Erdoğan, Köksal Koçak, İhsan Çakmak, Hakan Karaca, Yılmaz Bağ ve Necmi Karaömeroğlu'nun dosyaları ise 16 Haziran 1994'te tefrik edilmişti. Çakmak'ın aranırken 27 Temmuz 1999'da Sivas Altınyayla Belediyesi'nde evlendiği, 22 Mayıs 1997'de askere gittiği, çocuğunu nüfusa kaydettirdiği, Emniyet'e başvurarak ehliyet bile aldığı anlaşıldı. Sanıklardan Yılmaz Bağ'ın ise aranırken Sivas Kangal ilçesinde düğün yaptığı belirlendi. Cumhuriyet savcısı Hakan Yüksel, davanın 21 Haziran 2011 günü yapılan 25. duruşmasında esas hakkındaki mütalaasını açıkladı.
ZAMANAŞIMI DOLDU
Yüksel, Erçakmak dışındaki sanıklara isnat edilen "anayasal düzeni bozmaya kalkışmaya iştirak etmek" suçuna öngörülen 15 yıllık zamanaşımı süresinin dolduğu gerekçesiyle davaların ortadan kaldırılmasını talep etti. Ancak bu sanıklardan Bağ'ın öldüğü anlaşıldı. Bu sırada, firari Erçakmak'ın da öldüğü ve sessiz sedasız Sivas'ta gömüldüğü anlaşıldı. Erçakmak'ın mezarı açıldı ancak bunlar oğlu ve annesinden alınan örneklerle karşılaştırıldı. Adli Tıp Kurumu, babalık testi sonucu gömülen kişinin Erçakmak olduğuna karar verdi. Bu süreçte, öldürülenlerin yakınlarının kurduğu Toplumsal Bellek Platformu, 17 kez TBMM'deki partilerden bu tip olayların insanlık suçu sayılarak, zamanaşımının bu suçlarda geçerli olmamasını istedi.
ÖNERGELER REDDEDİLDİ
Verilen önergeler Ak Parti tarafından reddedildi. Hukukçular da anayasanın 38. maddesine göre, sanıkların suçu işledikleri dönemdeki mevzuata göre yargılanması gerektiğini, anayasa değişse bile sanıkların 1993'teki mevzuat uyarınca cezalandırılmaları şartı bulunduğunu, bu nedenle TBMM'nin yapacak bir şeyi olmadığına işaret ediyor.
Bu nedenle müdahil avukatlar da dosyanın bu aşamaya gelmesinden firari sanıkları bulamayan mahkeme, savcılık ve emniyeti sorumlu tutuyor. Adalet Bakanı Ergin, 13 Mart'ta dosyanın zamanaşımına girmesi konusunda, "111 sanık hakkında karar verilmiş. Zamanaşımı 5 kişi için geçerli. Bir kişi bile olsa bu hassasiyetin, duyarlılığın gösterilmesi doğru bir şey ama sanki bu dava sanıklarının tamamı kurtuluyormuş gibi bir algı da oluşuyor. Yürütme organının yapabileceği gayretlerin hepsi yapılmış durumda" diye konuştu.
TEKLİF KOMİSYONDA
TBMM Başkanı Cemil Çiçek, Sivas davasının zamanaşına uğramaması için CHP Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhan ve İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu'nun verdiği kanun teklifinin Meclis Başkanlığı'nca havale edildiğini ve ilgili komisyonların gündeminde olduğunu açıkladı. Kanun teklifinin gerekli incelemeler yapılarak 20 Aralık 2011 tarihi itibariyle esas komisyon olan Adalet Komisyonu'na ve tali komisyon olan İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu'na Meclis Başkanlığı'nca havale edildiğini belirten Çiçek, "Dolayısıyla şu an bu kanun teklifi ilgili komisyonların gündemindedir" dedi.
ÖLDÜ MÜ ÖLMEDİ Mİ?
İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin, Sivas katliamı davasının baş sanığı Cafer Erçakmak'ın, 25 Ocak 1994'ten bu yana Kırmızı Bülten'le arandığını, 1993-2011 arasında yurtdışına giriş-çıkış kaydına rastlanılmadığını bildirdi. Erçakmak'ın ölüp ölmediğinin tespiti için alınan mahkeme kararıyla mezarın 15 Temmuz 2011'de açıldığını belirten Şahin, mezardaki kişiden alınan kan, doku ve sternum kemiği ile Erçakmak'ın oğlu ve eşinden alınan kan örneklerinin DNA incelemesi Adli Tıp Kurumu Başkanlığı'na gönderildiğini söyledi. Ergin, yapılan DNA incelemesi sonucunda Adli Tıp Kurumu Başkanlığı Biyoloji İhtisas Dairesi'nin 6 Ekim 2011 tarihli yazısıyla, gömülen kişinin yüzde 99,99 ihtimalle, kan örneği alınan kişinin babası olabileceğinin tespit edildiğini kaydetti.