Şivan Perver'in dönüşü neden ertelendi?
Abone olUzun bir aradan sonra ülkesine geri dönen kürt siyasetçi ve yazar Kemal Burkay, kendisi gibi uzun yıllar yurtdışında yaşayan Şivan Perver'in de ülkesine geri dönmeyi istediğini, ancak ortam oluşmadığı için bu düşüncesini ertelediğini söyledi
Uzun bir aradan sonra ülkesine geri dönen Kürt siyasetçi
ve yazar Kemal Burkay, kendisi gibi uzun yıllar yurtdışında yaşayan
Şivan Perver'in de ülkesine geri dönmeyi istediğini, ancak ortam
oluşmadığı için bu düşüncesini bir süre daha ertelediğini
söyledi.
Kürt siyasetçi ve yazar Kemal Burkay, Türkiye’deki son gelişmeleri
ve Kürt sorununda gelinen son durumu Cihan Haber Ajansı (Cihan)'na
değerlendirdi.
İsveç’ten 31 yıl sonra Türkiye’ye dönmekten duyduğu heyecanın hala
sürdüğünü belirten Kemal Burkay, “Siyasi hava benim için
şaşırtıcı olmadı. Çünkü dışarıda da Türkiye’yi izliyordum. Sadece
fiziki olarak gökdelenler yükselmiş. İstanbul çok değişmiş. Geçmiş
yıllarda çok zor dönemler yaşadı bizim ülkemiz. Hala da geçmiş
değil.”dedi
Türkiye’de belli yumuşamaların olduğunu ve insanların daha özgür
düşündüklerini söyleyen Burkay, “Benim gelişim de bunun bir
işareti. Ama hala da şiddete son verilmiş değil, hala kan
dökülüyor, İnsanlar çatışıyorlar. Tabii ki bu üzüntü verici bir
durum. Tabi olumlu şeylerin yanında olumsuz şeyler de yaşanıyor.
Malum son dönemde yaşanan olaylar ortada seçimlerden sonra. Çünkü
seçimler diyalog ortamını açmıştı, yeni bir demokratik anayasanın
yapılması ve Kürt sorunu için yeni girişimler oldu. Tam bunların
yaşandığı bir zamanda bu yaşananlar hiç olumlu değil.”
diye konuştu.
BDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş’ın kendisi için söylediği
“Bakanlar tarafından hayra yormasın.” sözü için
Burkay, "Bakanlarla görüşmem önceden planlanmış bir şey
değil. Sayın Egemen Bağış benimle görüşmek istedi ve görüştük.
Sayın Bakan ile olumlu bir görüşme oldu. Daha sonra Ertuğrul Günay
ile görüştüm. Daha çok kültürel gelişmelerle ilgili, yani Kürtçe
basılan eserler, Diyarbakır’da Suriçi’nin müzeye çevrilmesiyle
ilgili görüştük. Tabi ben bundan memnunum, hükümetin bana değer
vermesinden dolayı. Bundan şikayetçi olmam için bir neden yok. Ama
başka kesimlerin de bundan huzursuz olması için bir neden yok. Ben
bir Kürt siyasetçiyim, ayrı zamanda yazarım, şairim bu açıdan benim
bir hayli dostlarım var.” şeklinde konuştu
Demirtaş’ın da kendisini aradığını belirten Burkay, kendisiyle
görüşmek istediklerini bildirdiklerini söyledi. Bundan memnun
olduğunu ve olumlu cevap verdiğini dile getirdi.
"Dolayısıyla hiçbir ön yargım yok" diyen Burkay,
kendisini iyi karşılayan herkesle görüşebileceğini vurguladı. Diğer
bütün örgütlerle de görüşebileceğini, mesela CHP’nin de kendisini
aradığını ve 'hoş geldin' dediğini belirterek,
CHP’nin istemesi halinde onlarla da görüşebileceğini söyledi.
"DEMOKRATİK TOPLUM KONGRESİNDE YER ALMAYI
DÜŞÜNMÜYORUM”
Demokratik Toplum Kongresi(DTK)’nin kendisini aralarında görmekten
mutlu olacaklarına dair sözlerinin hatırlatılması üzerine Burkay,
“Ben şu anda her hangi bir örgütü yönetmiyorum. DTK’da yer
almayı düşünmüyorum. Ama görüşlerimi söylerim tabi. Kürt sorunuyla
ilgili düşüncelerimi, diğer ülke sorunlarıyla ilgili düşüncelerimi
söylerim. Bana kalsa bana ihtiyaç olunmasaydı kendi köyümde ya da
küçük bir şehirde kalan hayatımı emekli hayatı yaşar gibi yaşardım.
Ama bu koşullar yok. Bizim hala sorumluluklarımız var, insanların
bizlerden beklentileri var. Ben kendimi Kürt tarafında işleri
halledecek aktör gibi görmüyorum ama katkım olabilir tabii
ki."
"Ben herhangi bir yönetimi yönetmesem de beni tanıyan
geçmişte ki mücadeleme değer verenlerin bir beklentisi var." diyen
Burkay, "Yani yurt dışında beni uğurlayanların da beni burada
karşılayanların da bir beklentisi var. Ben bunu anlıyorum. Yani
geçmişten beri izlediğim politika ile demokratik, barışçıl
yöntemlere ağırlık verdik, diyaloga önem verdik.”
ifadelerini kullandı.
Kürt sorunuyla ilgili olarak bir rapor hazırlığının olup
olmadığının sorulması üzerine Burkay, şöyle konuştu:
“Yok hazırlamadım ama ben yıllardır görüşlerimi sözlü, yazılı dile
getiren bir insanım. Zaman zaman raporlar da hazırladım, kamuoyuna
sunmak için açık raporlar. Zaman zaman iç siyasete yazdığım
mektuplar var. Tansu Çiller’e, Ecevit’e yazdığım mektuplar var.
Onlara da Kürt sorunu nedir? Nasıl çözülür? Kendi görüşümü ilettim.
Dolayısıyla bu ülkeyi yönetenler de kamuda, medyada benim
görüşlerime yabancı değil. Ama diyelim ki sıradan insanlar halkın
büyük bir çoğunluğu belki onlar yeterince beni ve görüşlerimi
tanıyamadı.”
“GÖRÜŞLERİMİN KİTLELERE ULAŞMAMASI İÇİN ÖZEL BİR ÇABA
HARCANDI”
Uzun yıllar uzakta ve yasaklı yaşadığını kaydeden Burkay,
“Benim görüşlerimin kitlelere ulaşmaması için özel bir çaba
harcandı. Ama bu iki dönemde kırıldı. Birinci, Özal döneminde, Kürt
sorunun çözümü için belli bir çaba harcandı. Bu sorunun da özgür
bir şekilde yaşanmasını istedi. Medyaya da yansıdı. 93–94–95
tarihlerinden sonra yeniden kesildi. Şu son 3–4 yıla kadar Ak
Parti’nin başlattığı bu açılım sürecinde yeniden Türkiye’de
tartışma ortamı oluştu. Böyle olunca benim düşüncelerimi ayrıntılı
bir şekilde yansıttılar.” şeklinde konuştu.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile planlanmış bir görüşmesinin olup
olmadığına ise Burkay, kendisinin şimdilik öyle bir öneride
bulunmadığını ifade etti. Burkay, ileride koşulların oluşması ve
Başbakan uygun görmesi halinde görüşebileceğini dile
getirdi.
Barış ortamının oluşabilmesi için devlete ve Kürt siyasetçilerine
önemli görevler düştüğünü bildiren Burkay, “Ben hem
Türkiye’nin demokratik hedefleri, hem Kürt sorunun çözülmesini bir
süreç sorunu olarak görüyorum. Bu çok büyük bir sorun. Yani öyle
bir geçmişten geliyoruz ki, hem demokrasiye ulaşmak hem de Kürt
sorununu çözmek çok zor. Demokrasi adına birçok adım atıldı. Ama
Kürt sorununa bir çözüm getirilmedi. Bu sorun çözülmeden ülkenin
barışa ve demokrasiye ulaşması mümkün değil. Son 30 yıllık
gelişmelerden sonra iyice karmaşık hale geldi. Bu sorunun çözümünde
birinci olarak demokratik bir anayasa, ikinci olarak da silahların
susturulması şart. Bu olmadan çünkü diyalog sürecini başlatamıyoruz
görüyoruz, diyalog ortamını zehirliyor. Her iki tarafı bir birinden
uzaklaştırıyor, güveni zedeliyor."
"Dolayısıyla Türkiye toplumunun Kürt sorununu daha iyi
anlayabilmesi için bir çözüm bulabilmesi ve zihniyetin değişmesi
için silahlar susturulmalıdır." önerisinde bulunan Burkan,
"Bu hem Türk siyasetini hem de Kürt siyasetini
normalleştirecektir. Ne yazık ki son 25–30 yıldır silahların
gölgesinde siyaset yapılmaya çalışılıyor. Bu şekilde diyalog sürmez
ve çözüm bulunmaz. Özellikle içinde bulundurduğumuz 21. yüzyıl da
hem de 25–30 yıllık çatışma hayatını bize şunu gösterdi. Şiddetle
sorun çözülmedi. Bu aşamada silahları susturma başlıca görevimiz
olmalı. Bunu nasıl başarırız büyük engeller var. Devlet köklü
çözümlere hazır değil, hatta açılım sürecini başlatan AK Parti de
tek başına istese de başaramaz. Yani Ak Parti’nin atacağı cesur
adımların da bir sınırı var.” ifadelerini kullandı.
“DÜNYANIN HİÇBİR ÜLKESİNDE ORDU SİLAH
BIRAKMAZ”
Silahların karşılıklı olarak susturulmasını bazılarının yanlış
yorumladığına dikkat çeken Burkay “Bunu bazıları şu şekilde
yorumluyor; 'ordu da silahlarını bıraksın.' Dünyanın hiçbir
ülkesinde ordu silahlarını bırakmaz. Ordular onun için vardır ama
operasyonlar durdurulabilir. En azından bir taraf silahlarını
bırakıp, diğer taraf da operasyonları
durdurabilir.”dedi
Burkay, Kürt sorununun çözümü için farklı adımların atılabileceğini
savunarak, eğitim konusunda köklü adımların atılabileceğini
belirtti. Kürt dilinde eğitimin bir güven yaracağına inandığını
kaydetti. Bunun aynı zamanda Avrupa Birliği’nin öngördüğü bir koşul
olduğunu aktaran Burkay, Venedik Kriterleri kapsamında bir siyasi
partinin şiddete başvurmamak koşuluyla düşüncelerini özgürce ifade
edebilmesi gerektiğini ifade etti.
“SİLAHLARIN SUSTURULMASI İÇİN AF GEREKİYORSA BU ADIM
ATILMALIDIR”
"Siyasetin yolunun açılması ve silahların susturulması için
ne gerekiyorsa yapılsın." diyen Burkay, “Af
gerekiyorsa bu adım atılmalıdır. Bunu bazıları tepki gösteriyor.
Hatta genel afın bazı sakıncaları olabilir gerçekten ama şu var;
siyaset alanını gerçekten açmak istiyorsan, toplum geçmişte
yaşadıklarını bir ölçüde af edebilir. Yani siyasetin yolunu açmak
için silahların susturulması için. Bu genel af da olabilir, kısmi
af da olabilir. Bu süreç içinde olur. Ansızın birden olmayabilir.
Ama süreç içerisinde eğer toplum barışa ve huzura ulaşacaksa
Öcalan’ı bile gözetebilir. Ama toplum buna hazır değil, koşullar
buna hazır değil, gelecekte olabilir.” diye konuştu.
“ABDULLAH ÖCALAN’IN DEDİKLERİNİ YAPMAYAN KESİMLER
VAR”
Gelinen son noktada Abdullah Öcalan’ın PKK’nın içindeki konumu ve
rolünün ne olduğu yönündeki soruya Burkay, şöyle cevap verdi:
“PKK’nın iç işleyişi hakkında doğrusu yorumda bulunmak
istemem. Öcalan’ın etkinliği mutlak mıdır, yoksa bunun sınırları mı
vardır? Yani o kesim dediklerine bakıldığı zaman Öcalan, hemen
hemen tek irade, Söz böyle görünüşte ama gerçek böyle mi acaba?
Tabi ki bu konuda kesin bir şey söylemek zor. Şu olabilir; PKK
içinde Öcalan’a ters düşen unsurlar olabilir. Bu her hangi bir
örgüt açısından doğaldır, şaşırtıcı değildir. Öcalan, son olarak 15
Temmuz’dan sonra yeni bir çatışmaya ihtiyaç olmadığını söylemesine
rağmen biliyorsunuz çatışmalar oldu. Askerler kaçırıldı, bazı
yerlerde polis ve askerlere yönelik eylemler oldu. Demek ki şunu
diyebiliriz; Öcalan’ın dediklerini yapmayan kesimler
var.”
“ÖCALAN DÂHİL HERKES KIŞKIRTICI DEĞİL, DİYALOG VE BARIŞA
KATKI SUNMALI”
Derin güçlere süreci sabote edebileceğine işaret eden Burkay,
“Yani hükümet yumuşamayı istese, BDP irade göstermiş olsa
bile bunu istemeyen derin güçler istemeyebilir. Bu bakımından
sürecin bizim istediğimiz gibi olması her zaman mümkün olmayabilir.
İnişli çıkışlı ve sancılı olabilir. Buna rağmen kararlı olabilmek
lazım başka şansı yok. Eğer böyle olaylara gelip hükümet şiddeti
artıracaksa, diğer tarafta buna karşılık verecekse o zaman olumlu
gelişmeler bekleyemeyiz, 1990’lara geri döneriz. Bu nedenle herkese
sorumluluk düşüyor. Hükümet süreci sabote etmek isteyenlere, derin
unsurlara fırsat vermemelidir ve onların taktiklerini hesaba
katmalıdır. Diğer taraftan Öcalan başta olma üzere kışkırtıcı
şekilde değil de tam tersine diyalog ve barışa katkı
sunmalıdır.” ifadelerini kullandı.
“TÜRKİYE’NİN SURİYE’YE TEK BAŞINA MÜDAHALESİ YANLIŞ
OLUR”
Suriye’deki durum hakkında da görüşlerini açıklayan Burkay,
“Ne yazık ki Suriye’deki değişim süreci kanlı oldu. Tunus
ve Mısır bir derece daha yumuşak gerçekleşmişti. Yemen bile bu
derece kanlı olmamıştı. Bu da yönetimin tutumundan kaynaklanıyor.
Şu anki yönetimdeki Baas rejimi çok acımasız davrandı, gerekli
reformları yapamadı. Kitlelerin direnişine üstelik silahsız
kitlelere karşı çok acımasız oldu. Uluslararası güçler Suriye’ye
müdahale etmek için acele etmedi. Bu ülkenin sorunlarının kendi
içerisinde çözmesini istedi. Türkiye de bunu istedi. Doğru olan da
buydu. Uzlaşma bu saatten sonra daha da zor. Çok kan döküldü.
Bundan sonra bu işin içinden nasıl çıkacak ben de bilemiyorum.
Uluslararası müdahale mi olur, Türkiye tek başına mı müdahale eder?
Son zamanlardaki açıklamalara bakılınca böyle bir noktaya
yaklaştığımız gösteriyor. Bence Türkiye’nin tek başına müdahalesi
yanlış olur. Uluslararası güçler bir bütün olarak müdahale ederse
bu farklı olur.” ifadesini kullandı.
“ŞİVAN PERVER GELMEK İSTİYORDU AMA ORTAM OLUŞMADIĞI İÇİN
ERTELEDİ”
Son olarak geçen günlerde Kürt sanatçı Şivan Perver’e yaptığı
çağrının sorulması üzerine Burkay, Şivan Perver’in ülkesine geri
dönmesini istediğini söyledi.
Perver’in bu ülke için önemli bir ozan olduğunu vurgulayan Burkay,
“Bu ülkede hemen hemen onu sevmeyen kimse yok. Bu nedenle
bu ülkede serbestçe sanatını icra etmesi, bir engelle
karşılaşmaması çok önemli. Şivan gelmek istiyordu ama ortam
oluşmadığı için erteledi. Dileğim o ki Şivan Perver de hala bu
ülkeye dönemeyen sanatçılar da ülkesine geri dönsün.”
şeklinde konuştu.