Şişmanlık salgın bir hastalık
Abone olDünya Sağlık Örgütüne göre diyetlerle başetmeye çalıştığımız şişmanlık, dünya çapında salgın bir hastalık...
Dünya Sağlık Örgütü’nün salgın hastalık olarak kabul ettiği
şişmanlık çağımızın en önemli sağlık sorunlarından birisi.
Araştırmalara göre dünya nüfusunun 1 milyarı şişman kabul ediliyor.
Son 15 yıldır başta gelişmiş ülkeler olmak üzere bütün dünyada
hızla artan şişmanlığın sağlık açısından neden olduğu maliyetler,
ülkelerin sağlık harcamalarının yüzde 2 ila yüzde 7’sini
oluşturuyor. İstatistikler şişmanlığın her geçen gün artan ciddi
bir sorun olduğunu doğruluyor. Amerika Birleşik Devletleri gibi
sanayileşmiş ülkelerde nüfusun yüzde 50’sinden fazlası obez yani
şişman. Şişmanlık vücuttaki yağ oranının artmasıyla ortaya çıkan
kilo fazlalığı olarak tanımlanıyor. Türk Kardiyoloji Derneği’nin
çalışmaları Türkiye’de kadınların üçte biri, erkeklerin ise beşte
birinin şişman olduğunu gösteriyor. Uzmanlar şişmanlığın kadınlarda
daha sık görülmesini daha az hareketli yaşam sürmelerine
bağlıyorlar. İş hayatının getirdiği hızlı tempo nedeniyle değişen
yeme alışkanlıklarımız, batılı beslenme alışkanlıklarının
yaygınlaşması, fast food tüketimi gibi etkenler de şişmanlığın
oluşumunda önemli rol oynuyor. Şişmanlığın ölçümü Şişmanlığın
tanısında kullanılan yöntemler arasında en iyi sonuç vereni beden
kitle indeksi. Kilonun boyun karesine bölünmesiyle elde edilen bu
sonuç 25’in üzerindeyse fazla kilolu, 40’ın üzerindeyse morbid obez
yani ölümcül düzeyde şişman olarak tanımlanıyor. Kadınların bel
ölçüsü 88’in erkeklerin ise 94 santimetrenin üzerindeyse riskli
kabul ediliyor. Şişmanlığın neden olduğu sorunlar Şişmanlık vücutta
birçok sistemi olumsuz etkiliyor. Yapılan araştırmalara göre şişman
insanlar normal kilolu insanlardan tam 6 kat fazla yüksek tansiyon
riski taşıyor. Diyabet, yüksek kolesterol, kalp damar hastalıkları,
meme kanseri, kalın bağırsak kanseri, eklem hastalıkları, akciğer
hastalıkları, nefes darlığı, safrakesesi taşı gibi sorunlar da
şişmanlığın beraberinde getirdiği riskler arasında yer alıyor.
Kadınlarda şişmanlığa bağlı adet düzensizlikleri de görülebiliyor.
Şişmanlık, ülke ekonomilerine getirdiği ciddi yük nedeniyle
üzerinde en fazla araştırma yapılan hastalıklar arasında ilk
sıralarda. Öyle ki şişmanlık tedavisi neredeyse bir endüstri haline
gelmiş durumda. Bu nedenle uzmanlar tedavinin kesinlikle uzman bir
ekip tarafından yürütülmesi gerektiği konusunda hastaları uyarıyor.
Şişmanlıkta ilaç tedavisi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Endokrin
Metabolizma ve Diyabet Bilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Ertuğrul
Taşan, “Şişmanlık tedavisinde 3 temel unsur var. Bunlar diyet,
egzersiz ve davranış terapisiyle hastanın fazla kilolarından
kurtulmasını sağlamak esasına dayanıyor. Burada önemli olan
zayıflatmanın yanı sıra hastaya doğru beslenme alışkanlıklarını
yaşam biçimi olarak da benimsetilmesi. Eğer bu yolla başarı elde
edilmezse ilaç tedavisi gündeme geliyor. İlaçlar vücuttan
besinlerle alınan yağı miktarını azaltan ve iştah mekanizmasını
etkileyenler olarak iki gruba ayrılıyor. İlaç tedavisinin mutlaka
doktor kontrolünde planlanması gerekiyor” diyor. Şişmanlığın
cerrahi yöntemle tedavisi Diyet, egzersiz ve ilaç tedavilerinden
yarar görmeyen ve kilo almaya devam hastalar içinse son şans da
cerrahi yöntemler. İstanbul Cerrahi Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı
Profesör Doktor Prof.Dr. Alp Bozbora cerrahi yöntemlerden
yararlanmak için 18 yaşını doldurmuş olmak, alkol ve herhangi bir
bağımlılığının olmaması, en az 5 yıl süre ile şişman olmak ve diğer
tedavi yöntemlerinin hiçbirinde fayda görmemiş olmak gibi şartlar
arandığını belirtiyor ve şunları söylüyor: “Önceden mide bağırsak
sistemi ile ilgili bir operasyon geçiren ya da sistemik bir
hastalık nedeniyle mide ameliyatı olamayan hastalara öncelikle
balon yöntemi uygulanıyor. Bu teknikte midenin içine endoskopik
olarak silikon bir balon yerleştiriliyor. Bu balon mide içine
girdikten sonra şişiyor ve sürekli bir tokluk hissi yaratıyor. 8 ay
kadar kaldıktan sonra da çıkarılıyor. Bu uygulamadan sonra hastalar
şişmanlık dönemlerindeki yaşam biçimlerini değiştirmezlerse
kolaylıkla tekrar kilo alabiliyorlar. İkinci yöntemde ise midenin
dörtte biri ya da beşte biri bantlanarak işlevsiz hale getiriliyor.
Hastalar midelerinin sadece 100 cc’lik bir bölümünü kullanıyor.
Yani 100 cc, başka bir deyişle bir fincan kadar yemek yediklerinde
kendilerini doymuş hissediyorlar. Ancak bu uygulamadan önce
hastaların sindirim, solunum ve dolaşım sistemlerinin çok iyi
incelenmesi gerekiyor. Bant ömür boyu midede kalabiliyor.”