Sırrı Sakık'tan olay TSK-PKK güçbirliği açıklaması!
Abone olTSK ile PKK güçbirliği yapmalıdır diyen Ağrı Belediye Başkanı Sırrı Sakık bu sözlerini ve Barzani görüşmesini internethaber.com'a değerlendirdi.
NESRİN YILMAZ
İNTERNETHABER-ANKARA
Ağrı Belediye Başkanı Sırrı Sakık, dün yaptığı açıklamalarda çok
konuşulacak ifadelere imza attı. Sakık, "Ortadoğu'daki tehditlere
karşı PKK ile TSK'nın ortak bir güçbirliği kurmasını" önerdi.
Öneri, gündeme bomba gibi düştü!
TSK ile PKK'nın güç birliği yapması gerektiğini ifade eden Sakık,
peşmergenin de buna katılabileceğini söyledi.
Mesud Barzani ile görüşen Sakık, Türkiye’ye döndü. Barzani ile
son gelişmeleri tüm ayrıntılarıyla görüştüklerini belirterek, “Son
dönemlerdeki saldırıların artık Kürtler arasındaki birliğin
kaçınılmaz olduğunu ortaya çıkardığını konuştuk” dedi.
Sırrı Sakık, "TSK ve PKK güç birliği
yapmalıdır" sözleriyle ne demek istediğini ve Barzani
görüşmesinin detaylarını İnternethaber'den
Nesrin Yılmaz'a anlattı.
İşte o açıklamalar...
-Siz "TSK ve PKK ortak bir güçbirliği yapmalıdır" çağrısında bulundunuz, neden böyle bir çağrı yaptınız ve nasıl bir tepki bekliyorsunuz TSK'dan?
PKK UZAYDAN MI GELDİ, BU TOPRAKLARIN ÇOCUĞU
Ben bir durum tespiti yapıyorum. Bir tepki falan beklemiyorum.
PKK bu toprakların çocuğu, PKK bu toprağın hareketi. PKK 30 yıldır
bir kavganın içerisinde ama bu kavganın bir an önce bitmesi
gerekir. 2 yıldır diyalogların sürdüğü bir süreci yaşıyoruz ve
hepimizin dileği ve temennisidir ki silah ülkemiz açısından tehlike
olmaktan bir an önce çıksın ve barış müzakereleri bir an önce hayat
bulsun. Ama bu da bir realitedir, Ortadoğu'da Kürtlerin ve diğer
halkların son dönemlerde nasıl bir saldırı ve katliamla karşı
karşıya olduğunu Şengal'de, Kobani'de, Mahmur'da, Kerkük'te gördük.
Kürt harektinin bu konudaki özverisi ve dik duruşunu hep birlikte
izledik. Buradan yola çıkarak, PKK'nın 30 yıllık bu deneyimini,
elbette TSK ile bir konsensus sağlanarak, ortak bir mücadele için
kullanılabileceğini söyledim. PKK uzaydan gelmedi, bu ülkenin
evlatları ve bu topraklarda hepimiz kadar hakları olan insanlardan
bahsediyoruz. Barış sağlanacaksa böyle bakılması gerektiğini
düşünüyorum. Ben bir öneri getiriyorum, bu PKK cephesinden de, TSK
cephesinden de tartışılır, konuşulur. Ben Ortadoğu'da bu olup
bitenleri gördükten sonra, daha çok iç barışımızı sağlayarak dışa
karşı büyük bir duruş sergilememiz gerektiğini söylüyorum.
-Barzani ile yaptığınız görüşmede Barzani, sürecin girdiği
krizi nasıl değerlendirdi?
SÜRECİN GECİKMELİ GİTMESİNE KUŞKU VE ENDİŞE İLE YAKLAŞIYORLAR
Barışın hayat bulması için onların da çabaları oldu. Türkiye'deki Kürt sorununun barışçıl bir şekilde çözülmesi için çaba sarfettiler. Ama ne yazık ki onlar da sürecin gecikmeli gitmesine büyük kuşku ve endişeyle yaklaşıyorlar. 2 yıla yakın bir süredir devam eden, 2013 yılı Nevroz'unda Sayın Öcalan'ın seslendirdiği, "demokratik siyaset hayat bulsun" dediği o günden bugüne kadar sürecin hala zaman zaman seçimlere endekslenmesi, seçimlere kurban edilmesi hepimizi üzdüğü gibi onları da üzüyor. Tabii ki somut adımların atılması gerektiği konusunda onlar da bizim gibi düşünüyorlar. Ama her şeye rağmen bu topraklarda barışa mecbur ve mahkum olduğumuzu, barışı bu şekilde inşa etmemiz gerektiğini, barışa bu şekilde bakmamız gerektiğini söylediler. Onlar da oradan izlerken sürece katkı sağlamaya çalışıyorlar. Ama tabii, işin asıl muhatapları burada yaşayanlardır, bu müzakereleri sürdürenlerdir.
6-7 Ekim olaylarını nasıl değerlendirdi, sokağa çıkma çağrısı için bir şey dedi mi?
DEMOKRATİK TEPKİ DEDİ AMA CAN KAYIPLARINA ÇOK ÜZÜLDÜ
Bu coğrafyada Kürtlere karşı acımasızca bir saldırının olduğunu, Kürtlerle birlikte yaşayan diğer bütün halkların hepsinin hedef halinde olduğunu, onun için hepimizin kaderinin ortak olduğunu, hepimizin birlik oluşturması gerektiğini söyledi. Sorun sadece Kürtlerle ilgili de değil, Kürtlerle birlikte yaşamını sürdüren diğer halklar var; Türkmenler, Ezidiler, Çerkesler, Araplar, Ermeniler var. Bu halkların hepsinin hayatlarının tehlikede olduğunu konuştuk. Şengal'de olup bitenleri görüyoruz, Kobani'de olup bitenler sadece Kürtlerle ilgili değil ki, orada diğer halklar da bir demokratik ulus inşaasında birlikte yaşıyorlar. Herkesin süreç içerisinde halkların saldırıya maruz kalabileceği gerçeğini görmesi gerekir. 6-7 Ekim olayları ile ilgili de, halkın bu konudaki tepkisini anlayışla karşıladığını ama can kayıplarından duyduğu derin üzüntüleri ifade etti. Alanlarda olmanın, bir halkın saldırıya maruz kalması karşısında ses yükseltmenin, demokratik tepki göstermenin herkesin en tabii hakkı olduğunu dile getirdi.
YA BİRLİKTE YAŞAMAYI ÖĞRENECEĞİZ YA DA YOK OLUP GİDECEĞİZ
Bu topraklarda ya hep birlikte yaşamayı öğreneceğiz ya da hep
birlikte yok olup gideceğiz, acı çekeceğiz. Yaşananlardan bu dersi
çıkarmamız lazım, hep birlikte örgütlenip, halka ve insanlığa
düşman olan bu ceberrut terör örgütlerine karşı birlik oluşturmamız
gerekir. Bunu başarabilirsek bunları bu topraklardan temizleyip
atabiliriz. Sürekli birbirimizi eleştiren anlayıştan kendimizi bir
an önce arındırmalıyız. Hepimizin kapısında ciddi bir tehlike var,
bunu biz de görüyoruz onlar da görüyor.
-Hükümetin Kobani yaklaşımını nasıl değerlendirdi?
KÜRT HALKININ BİRLİKTELİĞİNE DİKKAT ÇEKİLDİ
Peşmergenin Kobani'ye gelişini çok önemli buluyoruz. Özellikle halkın bu konudaki coşkusu, teveccühü, sahiplenmesi, bunu ne kadar önemsediğinin göstergesi. Özellikle Amerika ve diğer müttefik güçlerinin Kobani ile ilgili uzun süre sadece keşif uçuşları yapıp saldırmadıklarını hatta IŞİD'in Kobani'ye giriş yaptıktan sonra saldırıya maruz kaldığını söyledim. Ve, aslında bu da 6-7 Ekim olaylarında Kürt halkının bir bütünlük içerisinde göstermiş olduğu beraberliğe dikkat çektik. Sadece Türkiye Kürdistan'ın da değil, 4 parça Kürdistan'da da dünyanın her tarafında da bütün Kürt halkı ayağa kalktıktan sonra bunlara havadan müdahale edildi, bütün bu eleştirilerimizi dile getirdik. Onlar da imkanlarının olmadığını, ancak Türkiye ile diyalog içerisinde olarak Türkiye üzerinden bir güç gönderebileceklerini, konsensus sağlandıktan sonra Kobani'ye peşmerge güçlerinin ve silahların gittiğini söylediler.
-Somut adımlar için konuştuğunuz bir süre oldu mu, ne zaman için bekleniyor bu somut adım?
TARAFLAR MEDYA ÜZERİNDEN RESTLEŞME YAPMAMALI
"Bu işin muhatabı tabii ki Barzani değil. Bu somut adımların atılması gerektiğini biz söylüyoruz. Uzun bir süredir karşılıklı bir restleşme ve sürekli bir tartışma ve polemik yaşıyoruz. Bu sorunun bir an önce acil şekilde çözülmesi için hepimizin bu konuda bu sürece mecbur ve mahkum olduğunu bilmesi gerekir. Süreci askıya almaya, süreci ertelemeye hiçbirimizin hakkı yok. Görüşmelerin devam etmesi gerekir, nerede bir aksaklık varsa bunun telafi edilmesi gerekir. Günübirlik tartışmanın sürece de çok katkı sunacağını düşünmüyorum. Bu işi götüren aktörler medyanın dışında oturup konuşabilmeliler, medya üzerinden birbirlerine mesaj göndermelerine hiç gerek yok. Çünkü tarihi bir süreçten geçiyoruz, herkes üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmelidir. Bu halklar için, ülkemiz için sorumluluklarımızı yerine getirmeliyiz.
-Görüşmede size göre Barzani'nin söylediği en önemli konu neydi?
KÜRTLERİN BİRLİĞİ VURGUSU
En önemli şey Kürtlerin birliği konusunda yaptığı vurguydu. Hepimiz geçmişten bu yana bunu seslendirdik. 4 parçada yaşayan Kürtlerin bu konuda istediklerinin ve konuştuklarının bir an önce ulusal kongre ile hayat bulması ve bu ceberrut yapılara karşı da bir güç birliği oluşturmamız gerektiğini söyledi. Türkiye ile ilişkilerin dostane bir şekilde sürdürülmesi gerektiğini, Türkiye'nin kendi barışını inşaa etmesi gerektiğini ve Ortadoğu'da Kürtlere karşı saldırılarda da Kürtler ve diğer halkların birlikte hareket etmesi gerektiğini söyledi. Bu konularda hemfikirdik.