Sırlar aydınlandı, CHP karıştı!
Abone olCHP'nin seçim öncesi Van'da yaptığı konferansın tutanakları ortaya çıktı. "Anayasal vatandaşlık" ve "genel af" talepleri, eski partilileri ayağa kaldırdı.
CHP'de Deniz Baykal'ın genel
başkanlık görevinden istifasının ardından koltuğa oturan Kemal
Kılıçdaroğlu meğer işe hızlı başlamış.
Eski Genel Sekreter Önder
Sav'ın itirazlarına karşın bir dizi konferans kararı aldı ve tez
elden uygulamaya koydu. Van Konferansı olarak bilinen bu çalışmanın
başına ise ABD'li spekülatör George Soros'un maddi destek verdiği
TESEV'in Yönetim Kurulu Üyesi Oğuz Babüroğlu geldi.
Peki bu konferansta ne oldu da CHP içinde kazanlar kaynamaya başladı?
Bu sorunun yanıtları Van
Konferansı'nın tutanaklarını bugünkü köşesine taşıyan Takvim
gazetesi yazarı Emin Pazarcı'da.
KARARLAR İNFİAL YARATTI
Pazarcı'nın bugünkü köşesinde verdiği bilgilere göre, konferanslar dizisinde tartışma yaratacak bir dizi karara da imza atıldı.
Bunlardan öne çıkanlar ise şöyle..
"Anayasa'da vatandaşlık
tanımı yapılsın ve etnik vurgulara yer verilmesin. Ana dilde eğitim
serbest bırakılsın."
"Silahlar sussun. (Öcalan'ı da
kapsayacak) Bir genel af çıkarılsın. Hakikatleri
araştırma komisyonu kurulsun."
Muhalifler, bu talepleri, "Parti nereye götürülüyor?
Kılıçdaroğlu, bunlara açıklama getirsin" diye
değerlendirdi.
VAN SKANDALI
Konferansların CHP'de deprem
etkisi yaratmasının nedenleri de toplantıların hikayelerinde
gizli...
İşte olayın hikâyesi:
DEMİRBAŞLARIN SON ANDA HABERİ OLDU
Kılıçdaroğlu, CHP'ye Genel
Başkan olur olmaz "Arama Toplantıları" düzenlemeye
başladı.
Umut Oran'ın öncülüğünde ilki İstanbul Swissotel'de yapıldı.
Toplantıya katılan Önder Sav, Kemal Anadol, Hakkı Suha Okay, Akif
Hamzaçebi, Muharrem İnce, Haluk Koç gibi isimlerin son anda
haberleri oldu.
YÖNETİCİYE DİKKAT
Ortada CHP'nin alışık olmadığı
bir tablo vardı. Toplantıyı Sabancı Üniversitesi'nden Oğuz
Babüroğlu yönetiyordu. Herkesin yakasına ilk isminin yazıldığı bir
kart takılmıştı.
Ayrıca, bütün partililerden hiyerarşiyi bırakıp birbirine ilk adı
ile hitap etmesi isteniyordu.
İlginçtir, davetlilerin büyük bölümü CHP ile ilgisi olmayan, CHP'yi
"tutuculukla" suçlayan, eleştirisel bakan, sivri
ve aykırı isimlerden oluşuyordu. Bu yüzden de zaman zaman
tartışmalar çıktı. Kemal Anadol ve Muharrem İnce gibi parti
yöneticileri, konuşmacılara sık sık tepki gösterdiler. Kemal
Kılıçdaroğlu da "müdahale etmeyin" diye
uyardı.
En sert tepkiyi ise Önder Sav koydu:
- Bu "arama konferansı" adı da nereden çıktı? CHP
neyi arıyor? diye sorarlar. Böyle isim olmaz.
KILIÇDAROĞLU'DA KURUCU ÜYE
Toplantı yapıldı, ama
Kılıçdaroğlu dışındaki parti yöneticilerinin tepkileri ve
müdahaleleri yüzünden bir sonuç çıkmadı. Hemen ekleyelim: O
günlerde Kılıçdaroğlu'nun TESEV'in kurucu üyesi olduğunu kimse
bilmiyordu. Ayrıca, toplantıyı yöneten Oğuz Babüroğlu'nun da ABD'li
ünlü spekülatör George Soros'tan para alan TESEV'in yönetim kurulu
üyesi olduğundan herkes habersizdi. Bu yüzden de olup bitenler pek
fazla yadırganmadı.
İlginçtir, o gün Swissotel'de CHP'yi savunan pek çok isim tasfiye
edildi. CHP politikalarını yerden yere vuranlar ise sonradan
milletvekili ve parti yöneticisi oldu.
Şimdi gelelim asıl bombaya: Kılıçdaroğlu baktı ki Kemal Anadol,
Hakkı Suha Okay, Haluk Koç ve Önder Sav gibi isimlerle
"Arama Toplantısı" yapılamıyor. Bu toplantıları
onlardan habersiz sürdürdü.
İKİNCİ TOPLANTI VAN'DA
Bir sonraki toplantı Van'da
yapıldı.
Toplantının yöneticisi, yine TESEV'in yönetim kurulu üyesi Oğuz
Babüroğluydu. Ve bu toplantıda pek çok CHP'linin tüylerini
diken diken edecek kararlar alındı:
BDP gibi "yeni bir anayasal vatandaşlık tanımı"
istendi.
Yeni anayasada "etnik vurgulara yer verilmemesi" toplantı zaptına
geçti. Bir başka ifade ile Anayasa'daki "Türk"
tanımının çıkarılmasından yana tavır konuldu.
Ana dilde eğitim kararı alındı.
CHP'nin kamuoyuna yaptığı açıklamalarda tam tersini söylediği
"Kürtçenin okullarda seçmeli dil olarak
okutulmasından" yana tavır belirlendi.
Orta öğretimde seçmeli olarak "Kürt edebiyatı" ve
"Kürt derslerinin" konulması istendi.
Silahların susması ifadesi tutanaklara geçti. Böylece terör örgütü
PKK ile Türk Silahlı Kuvvetleri aynı kefeye konulmuş
oldu.
ÖCALAN'A AF
Genel Af talebinin altı
çizildi. (Abdullah Öcalan dahil bütün PKK'lıların
serbest bırakılmasına yol açabilecek bir ifade toplantı tutanağında
yer aldı.)
Bölgede politika yapan herhangi bir siyasi partiyi ya da grubu
hedef almama kararı çıktı. (BDP ile çekişmeme yönünde bir
eğilim belirlendi.)
BDP'nin ortaya attığı "Hakikatleri Araştırma
Komisyonu" kurulması benimsendi.
Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı'nın kabulü yönünde alınan
karar zapta geçirildi.
Vesaire, vesaire... Kılıçdaroğlu'nun da katıldığı CHP'nin
"Van Arama Toplantısı"nda tutanağa geçirilen bu
ifadeler kamuoyundan saklandı. Toplantıya katılmayan parti
yöneticileri ile paylaşılmadı.
SIR GİBİ SAKLANAN O TUTANAK
Nihayet sır gibi saklanan bu
tutanak ortaya çıktı. CHP de alabildiğine karıştı.
Parti içindeki Kılıçdaroğlu muhalifleri doğal olarak
soruyorlar:
- Parti nereye götürülmek isteniyor?
Bizim uğruna bir ömür boyu mücadele ettiğimiz CHP bu değil.
Kılıçdaroğlu'ndan Van toplantısında alınan bu kararlara açıklama
getirmesini bekliyoruz.
Gerçekten de gelinen bu noktada Kılıçdaroğlu'nun bir açıklama
yapması gerekiyor. "Yeni CHP" derken Van
toplantısında alınan kararlar doğrultusunda siyaset yapan bir
CHP'yi mi kastediyor?
Ortada iki farklı CHP var. Kılıçdaroğlu'nun gerçekte hangisinden
yana olduğunu bilmek herkesin hakkı!