Şirinden bomba açıklamalar
Abone olEmin Şirin, Ankara'yı karıştıracak açıklamalar yaptı
Dilek
Yaraş-İnternethaber
Ak Parti’den Liberal Demokrasi Parti'ye, ardından Anavatan’a şimdi
de Genç Parti’ye geçen Emin Şirin, şu anda Genel
Başkan Yardımcılığını yürüttüğü yeni partisine gelene kadar hiç bir
partide aradığını bulamadığını söylüyor.
İki ay kalıp tek bir evrakı bile imzalamadan ayrıldığı LDP için
..’’Orası, iktidara gelmek isteyen bir parti değil; Türkiye’ye
liberalizmi anlatmak isteyen bir dernek görüntüsünde.. Bugünkü
başkanları da ABD’den maaş alan bir kişi.’’ diyen Şirin, Erkan
Mumcu’yu da sözüne güvenilmeyecek bir siyasi figür olarak görüyor.
AK Parti ve Tayyip Erdoğan ile ilgili söyledikleri ise öyle bir iki
cümleyle özetlenecek gibi değil...
Neden Genç Parti?
Neyin
olabileceğini görmek için nelerin olmayacağını görmek lazım. Ben
Cem Uzan’ı bir buçuk sene evvel tanıdım.
TMSF başkanı Ahmet Ertürk sizi Uzan’ın meclis içindeki
temsilcisi olmakla suçlamıştı...
Uzan dosyasını Türkiye’de didik didik eden insanım. Çünkü Türkiye
50 milyar dolarlık bir kayba uğradı. Bunda kimin ne kadar kabahatı
var ona baktım.
Kimdeymiş peki kabahat?
İmar Bankası’nda hata yüzde yüz var, suç olup olmadığına ise
mahkeme karar verecek. Bunda, Kemal Uzan’ın kabahatı olduğu kesin.
Hakan Uzan’ın hatalı olduğunu ise zannetmiyorum. Cem Uzan’a
baktığımızda ise hiç alakası yok. Olsaydı bugün hapiste olurdu.
Çünkü siyasi linçe tutulmuş bir insan.
Anavatan’dan Erkan Mumcu’ya güvenemediğiniz için
ayrıldınız, peki Cem Uzan’a güvenebilecek misiniz?
Cem Uzan’ı güvenilmez bir insan olarak görmüyorum. Benim şimdi
tanıdığım Cem Uzan üç sene öncekiyle aynı insan değil. O zamanlar
hukukun bu kadar önemli olduğunu idrak etmiyordu.
Bir parti başkanının hukukun önemini idrak etmemiş
olması... Nasıl bir şey bu?
Hukukla o kadar münasebeti olmayan, kudret sahibi bir insan...
belki daha rahat, daha large davranıyordu, ihmal ediyordu diyelim.
... Hukukun doğru dürüst işlemesi gerektiğini ve herşeyin temeli
olduğunun belki de farkında değildi. Bundan evvelki kavgacı uslübu
da onu gösteriyor.
Şimi öğrendi mi?
Öğrendi. Çilekeşhaneden geçti. İnsan, hukukun ne kadar önemli
olduğunu başına gelince yani hukuksuzluğa maruz kalınca
anlıyor.
Genç Parti’nin şansı var mı sizce? Barajı aşabilir mi
mesela?
Çok var... Genç Parti bugün başkanının başına gelenlerden sonra var
mı yok mu diye düşünülen bir parti iken benim partiye gelmemle
beraber bir reklam kampanyasına başlamıştır. Kasım ayının 20 sinden
sonra da Cem Uzan, mitinglere, görüşmelere başlayacaktır. Nereye
geleceğimizi bilmiyorum... Anketler bizi yüzde on gibi gösterirse
bizde bir toparlanma olur zaten. Bu oran, yirmibeşe çıkarsa tek
başımıza gireriz seçime. Aksi takdirde, bir partinin listesinden
veya ittifak kurarak gireceğiz.
Hangi parti ya da partilerle ittifak
yapabilirsiniz?
AKP light olan partiler ve bölücü
partilerin dışındaki her partiyle konuşuruz.
‘’AKP light’’ derken hangi partileri
kastediyorsunuz?
Bölücülere çiçek yollayanlar, düz ovaya davet edenler...
DYP mi diyorsunuz?
Ben demiyorum, siz deyin
isterseniz... Sonra; cemaatlerle ilişki kuranlar, Fethullah
Gülen’in koltuğunun altına sığınmak isteyenler de olmaz....
Gülen’in koltuğunun altına sığınmak isteyenler
kimler?
Ayrıldığım partilerden biri vardır mesela belki.
Anavatan mı?...
Mesela... Yani, AKP light ile de, bölücülerle de işimiz yok...
Bugün herkese çok kolay dinci ya da bölücü
deniyor...
Dinci; dinini siyasi veya iş bakımından
istismar ederek menfaat sağlayanlardır. Mesela Ak Parti büyük
ölçüde böyledir.
‘’Saadet Partisi Yahudi düşmanı.’’
Bir de köktendincilik var... Örneğin, Milli Görüşçüler
kökten dinci mi sizce?
Türkiye’de köktendinci bir parti olduğu kanaatinde değilim.
Köktendinci insanlar var sadece... Saadet Partisi'nde daha fazla
dindar, daha az dinci var. Milli Görüşçüler; Türkiye şeriat ile
yönetilsin diye düşünmüyorlar. Onların daha ziyade çift hukuk
teklifleri falan var. Benim Saadet Partisinde çok sevdiğim insanlar
var. Mesela, Necmettin Erbakan ve Recai Kutan en hürmet ettiğim
insanların başında gelir. Onlarla benim anlaşamamamın en büyük
sebebi çok fazla Yahudi düşmanı olmalıdır.
''Turhan Çömezin yaptığı majestelerinin
muhalefeti''
Ak Parti’de ‘’Parti içi demokrasi rafa
kaldırıldı.’’ diyorsunuz ama partiyi içerden sık sık eleştiren
bir Turhan Çömez örneği de var...
Turhan Çömez benim
kardeşim gibi sevdiğim bir insan ama onun muhalefetini ciddi bir
muhalefet olarak görmüyorum. Çömez’in muhalefeti majestelerinin
muhalefeti.
Danışıklı döğüş mü demek istediniz?
Bazı sırları mı paylaşıyorlar, danışıklı döğüş mü bilmiyorum ama
bunlar çok konuşulur hale geldi... Çünkü bu kadar ciddi muhalefet
eden gereğini yapar. Veya onun hakkında gereği yapılır. Turhan
Çömez’den daha az muhalefet eden Namık Koçak'la,
Fuat Geçen’i partiden attılar... Bu parti,
arabanın camını kıran balyozu ‘’şerif’’ ilan etden bir parti haline
geldi artık.
Erdoğan da bunlardan fevkalede hoşlanıyor. Bırakın onu hanımları
bile gittikleri yerlerde ‘’sultan hanım’’ gibi
karşılanmak istiyorlar...
Erdoğan eskiden 50- 100 dolarlık saat takardı. Şimdi 20-25 bin
dolarlık saat takıyor. Benim sevdiğim Tayyip Erdoğan, ramazanda
fakir evlerine iftara gider, basının haberi olursa da iptal ederdi.
Şimdi basının haberi olmazsa ‘’Bana vakit
kaybettiriyorsunuz,’’ diye kızıyor.
Böyle demeyin, Başbakanlık yalanlar bu
sözlerinizi...
Yalanlasın... Şimdi bakın, 25 bin
dolarlık hediye bizi değiştirmez diyemezsiniz. Sana o hediyeyi
veren insanın mutlaka bir beklentisi vardır. Franck Muller saat
takıyor mesela. O saatin Türkiye acentası Tamimce, yani Erdoğan’ın
Antalya’da kaldığı otelin sahibi...
Sizin nasıl haberiniz oldu bundan?
Fotoğrafı çıktı...
Hediye olduğunu nerden biliyorsunuz?
Yahu
kendisi nasıl alıyor kardeşim. Kendisi alıyorsa hangi maaşla
alıyor. O zaman çocuğu için burs almasın... Çocuğunu da Ramsey
okutuyor. Böyle saçma sapan iş olur mu ya...
‘’Kürtlerin toplumsal ve siyasal haklarından bahsedilemez.’’
Bir de bugün milli hassasiyetleri hiç
olmayan,Türklüğü bir alt kimlik olan gören, Türkiyeliliği savunan
bir adam oldu Erdoğan. ‘’Türkiye’de Türkler, Kürtler,
Çerkezler, Lazlar, Abazalar yaşar. Bunlar alt kimliktir. Üst kimlik
TC. vatandaşlığı ve Türkiyeliliktir.’’diyor; bu
anayasaya aykırıdır. Partiyi kapatma sebebidir.
Siz de katıldığınız bir tv programında MHP’li Ümit Özdağ’a
‘’Türkiye’de safkan Türk yoktur. Ben de kanında tek damla Türk kanı
olmayan bir insanım.’’ demiştiniz...
Dedim... Aynen... Ama ben Türküm.... Çünkü Türklük, bir ruhtur,
aidiyettir. Kürt kökenli vatandaşlarımızı da aynı duyguyu
paylaşmaya davet ediyorum. Benim için Kürtler yoktur, Kürt kökenli
Türkler vardır. Bu konudaki limit ise şudur: bireysel hak olmak
kaydıyla bütün hakları kullanabilir. Ama yine din meselesinde
olduğu gibi, Kürtlerin toplumsal ve siyasal haklarından
bahsedilemez.
Ben çok dikkat ediyorum, ‘’Türkiye’de Kürt, Türkmen kökenli
Türkler vardır.’’ diyorum. Türkiyeliler vardır demiyorum.
Bu jargon PKK’nın kullandığı bir jargondur. Erdoğan, bunları
bilmeden kullanıyorsa zaten oturduğu koltuğa yakışmıyor
demektir.
Bir Kürt partisi olamaz, diyorsunuz...
Olamaz.
Çünkü, birlik ve beraberlik içinde kökenlerimizi idrak ederek ve
saygı göstererek ama bunları bölücü bir toplumsal veya siyasi
anlayış içine getirmeden yürütebilmemiz gerekir.
Osman Baydemir’in petrol kaynaklarının belediyelere
verilmesi önerisine ne diyorsunuz peki?
Baydemir,
bugün hemen görevden alınması ve hapse atılması gereken bir
adamdır...Hapse atmaktan kastım... bu benim işim değil tabii, ama
mahkemeye çıkarılması lazım... Bunlar edepsiz... Bunlar
‘’Türkiye’de iki tane kurucu halk var, iki resmi dil
olacak,’’ diyorlar. Olamaz...
‘’Doğu’daki belediyelerin yazışmalarında iki dil
kullanılsın’’ önerisi gelmişti zaten...
Hadi yapsınlar da göreyim. Eğer bunu yaptıkları an
Abdülkadir Aksu İçişleri Bakanı olarak o dakka o
adamı görevden almazsa, Anayasayı ihlalden yüce divanda yargılanır
ve mahkum olur...
Bu konuda araştırma başlatılmış sanırım...
Tabiii, benim soru önergem yüzünden...
Cumhuriyetin tarihine baktığımız zaman Doğu bölgelerinin İç Anadolu
ile beraber müthiş ihmale uğradığını görüyoruz. Bu adamlara
hakikaten ikinci sınıf insan muamelesi yapılmış. Devlet şefkatle
kucaklamamış bu insanları. Dolayısıyla ben bugün Kürt kökenli
vatandaşları suçlu olarak görmem. Bu sorunları, Atatürk dönemi
dahil olmak üzere 59 tane iktidarın ve devletin kabahatı olarak
görürüm,
Mehmet Ağar’ın ‘’Terörist dağdan insin düz ovada
siyaset yapsın.’’ sözlerine ne diyorsunuz?
Mehmet Ağar ne dediğinin farkında mı değil mi bilmiyorum. Ben yirmi
senedir tanıdığım Mehmet Ağarı’da tanımaz oldum. DYP, AKP light
değildir. Bunlar ne devlet adabıyla, ne de Türkiye’nin yapısıyla
bağdaşmayan konulardır.
Siz ne diyorsunuz peki?
Terörist, düz ovada siyaset yap-ma-ya-cak...
Türkiye’de siyaset yapacak olanlar, Kürt kökenli vatandaşlarımızın
bireysel haklarını savunacak insanlardır.
Büyükanıt’ın Mehmet Ağar’a çıkışı doğru mu
sizce...
Büyükanıt’ın söylediklerinin muhtevası yüzde
yüz doğru. Keşke asker konuşmak mecburiyetinde kalmasa. Ama, bu bir
güvenlik sorunudur.... Bu arada Sayın Büyükanıt’ın da
dikkatini çekmek isterim: 2 milyar 900 milyon dolara 30
tane F16 alıyoruz. Tanesi 97 milyon dolara geliyor. Daha evvel
F16’ları 15-16 milyon dolara almıştık. Nasıl oluyor da 16
milyon dolarlık bir uçak 97 milyona çıkıyor.
Eğitim sistemimiz hakkında ne düşünüyorsunuz?
Anaokulundan üniversiteye bir yanlışlar manzumesi içindeyiz...
İlköğretimde bugün bir facia içinde yaşıyoruz. Orta öğretimin ilk
üç senesi içinde yüzde 40’ını ondan sonra da yüzde 50’sini meslek
lisesi haline getirmemiz ve ara eleman yetiştirmemiz lazım. Meslek
lisesi derken, İmam Hatipleri kastetmiyorum. İmam Hatipler Türkiye
için yanlış bir modeldir. Ordan çıkanlar sadece İlahiyat
Fakültelerine gitmelidirler...
Erdoğan'ı ''mehdi'' ilan eden danışman
İyi de 17-18 yaşında İmam Hatip Lisesini bitiren bir genç
fikir değiştiremez mi, başka bir okula gitmek ve hayatına başka bir
yön vermek isteyemez mi?
Haayır... değiştiremez.
Tayyip Erdoğan olur... Tayyip Erdoğan’ın danışmanı Akif Beki’nin
İmam Hatipliler hakkında yazdığı bir makaleyi okudum geçenlerde.
Ordan da anlaşılıyor ki İmam Hatipliler bu dünyanın insanı
olmuyorlar. Onlar, tersine bir mühendislik projesidir....
‘’Başka tip bir insan çıkıyor İmam Hatiplerden. Klan
haline geliyorlar, mason teşkilatı gibi oluyorlar.’’
diyen Şirin; Haberx.com’da yazdığı bir yazıda Akif Beki’nin bir
kitabından alıntı yaparak Beki’nin, “Göklerden beklenen
‘kurtarıcı’, insanların arasında zuhur etti... Mucizelerle
gönderilen göksel bir varlık yerine, oylarla sandıktan çıkarılan
bir ‘kurtarıcı’’ diyerek Erdoğan’ı ‘’Mehdi’’ olarak ilan
ettiğini anlatıyor.
Kısacası, İmam Hatipler kapatılsın mı
diyorsunuz?
Kapatılsın... İlahiyet fakültesine insan yetiştirecek kadar
çıksınlar. Ayrıca, bizim İlahiyat fakültelerimiz de bir garip....
Kant’ı okuyor, Descartes’i okuyor ama İslam alimlerini okumuyor.
Böyle şey olur mu...
İmam Hatip gibi ayrı bir tip yetiştiren bir organizma yaşatmak
yerine; okullara çok geniş uygulamalı, isteyenlerin Cuma namazına
da gidebilecekleri seçmeli din dersi koyulmalı. Ama bu din dersinde
sadece Sünniliği değil Aleviliği de anlatırsın.
‘’Cumhurbaşkanımız, militan laikliğin dünyada son kalmış
örneklerinden bir tanesidir.’’
Askerin ‘’irtica’’ uyarılarına ne diyorsunuz?
Askerin laiklik konusunda uluorta ve yanlış konuşması doğru
olmuyor. Laiklik tarifinin düzeltilmesini veya çağdaşlaştırılmasını
istemek ‘’irticadır’’ demek asker açısından çok yanlış bir zeminde,
yanlış şeyleri söylemektir. Ben de bugünkü militan laiklik tarifini
yanlış buluyorum ve düzeltilmesi gerektiğini savunuyorum. Herhalde
ben de ‘mürteci’ değilim.
Ama Cumhurbaşkanımız da askerin dediklerine benzer şeyler
söylüyor...
Oooo, bizim Cumhurbaşkanımız bu konuda... militan laikliğin dünyada
son kalmış örneklerinden bir tanesidir. Ona kalsa ‘’din’’ sadece
evin içinde etrafındakilerle konuşulmadan yaşanması gereken şahsi
bir olgu....
Fakat, kadrolaşmanın da irticai bir yön aldığı iki kere iki dört.
Ama burda hem Cumhurbaşkanı’nın, hem de Büyükanıt’ın büyük bir
hatası var. Ortaya somut hadiseler koymaları lazım.
Nedir bu somut hadiseler?
Geçmişte İslami devlet isteyen adam bugün Başbakanlık müsteşarı.
Ömer Dinçcer. Milli Eğitim Bakanı, Hüseyin
Çelik de gayet açık bir şekilde Nurculuğuyla övünüyor.
Bunlar irticai yapılardır.
Değiştiklerini söylemiyorlar mı?...
Valla,
kimleri nereye atadıklarına bakalım. Her tarafa partizanca atamalar
yaptıkları, bu atamalarda ya Ali Dibocu olmak ya da cemaat mensubu
olmak gerektiği görülüyor...
Geçenlerde Ak Parti İl Başkanı Mehmet Müezzinoğlu ile
görüşmüştüm. O, bu tür atamaların kesinlikle olmadığını
söylüyordu...
Müezzinoğlu’nun kendisi ne ya?... Başbakan’ın İmam Hatip’ten sınıf
arkadaşı olmanın ötesinde ne meziyeti varmış? Partizanlığıyla
övünen bir insan... ''Biz iktidardayız, bir istediğimizi yaparız,
bütün komisyonlar bizden olmalı,'' diyen bir insandan
bahsediyoruz... Allahınızı severseniz, yatay geçişe imkan tanıyıp
diyanet işlerinden bin iki yüz kişiyi milli eğitim bakanlığına
alırsanız, bu dini motif değil midir? Tayyip Erdoğan’ın uyguladığı
politika, Türkiye’yi Balkanlar’dan koparıp Orta Doğululaştırma ve
Araplaştırma politikasıdır.
Ama AB’ye girmek istiyorlar...
İktidara geldikten sonra hem Erdoğan’ın, hem Gül’ün hem de Egemen
Bağış’ın konuşmaları var. ‘’Biz AB’ye girmek
istemiyoruz. Onların bizi almayacağını biliyoruz. AB’yi kullanarak
Türkiye’yi değiştirmek istiyoruz,’’ dediler.
HaberX’teki yazılarımda deliller var...
Nasıl değiştirecekler sizce?
Orduyu, merkezi yok etmek. Yerel yönetimleri kuvvetlendirmek.
Ankara’yı berhava etmek. Dini motiflerle yapılanma. Türkiye’yi Orta
Doğululaştırma. Yapmak istedikleri budur.
Ömer Dinçer’in hazırladığı kamu reformu tasarısı, Türkiye’yi
federatif yapıya ve bölmeye götürmek için hazırlanmış bir
tasarıydı. Allah’tan rafa kalktı.
Abdullah Gül, Fethullah Gülen ile görüştü mü?
Doğu Perinçek ve Nurettin Veren’le birlikte
1.Ordu komutanlığına brifing verdiğiniz söylentileri çıktı. Siz de
‘’Ben brifing vermem, alırım.’’dediniz.
Aynen öyle dedim...
Nerden çıktı o söylentiler peki?
Gülen ekibi çıkardı... Nurettin Veren, Gülen hakkında çok ciddi
iddialarda bulunuyor. Ben bu iddiaları savcılığa bir suç duyurusu
olarak intikal ettirdim. Savcılık harekete geçmedi daha.
Eskiden olumlu şeyler söylüyordunuz Gülen
hakkında...
Gülen’in yurtdışındaki okullarını daha önce fevkalade destekleyen
bir insandım... Bakın, ben insanları tutmam. Kavramları tutarım.
Nasıl Gülen zulme uğradığında kendisine yardım etmeye çalıştıksa,
bugün de Gülen ekibinin yaptığı zulme karşı Veren’e sahip çıkmak
bir insanlık ve hukuk görevidir. Nurettin Veren’in fevkalade somut
iddiaları var. Savcılığın bunları takip etmesi lazım.
Özel tanışıklığınız var mı Veren ile?
Ben iki sene evvel tanıştım kendisiyle.Yazılarına sahip çıktığım
zaman tanışmamıştım.
Gülen’in okullarına sahip çıkıyor-dum
dediniz....
Tabii, hala sahip çıkıyorum. Gülen’in yurtdışında teşvik ederek
açtırdığı okullar Türkiye’nin son on-yirmi senede yaptığı en büyük
hamlelerden biridir ve çok isabetlidir. Ancak, bu okulların giderek
dejenere olmaya ve Türk okulları yerine Amerikan okulları olmaya
başladıklarını görüyorum ve bu beni rahatsız ediyor.
Fethullah Gülen Hoca Efendi’ye de buradan bir çağrım var: Bu
okullarda Türk ve belki bazı Pakistanlı,Türkmen ve Balkanlı hocalar
haricinde, Amerikalı ya da Avrupalı hoca kullanmasın.
Bu okulların Amerika tarafından kullanıldığını mı ima
ediyorsunuz?
Tabii kullanılıyor. Amerika tarafından kullanıldığını bizzat kendim
gördüm gezilerimde. Son iki-üç senede bu hale gelmişler.
Buna engel olamıyorlar mı sizce...
Olmuyorlar.
Olamıyorlar değil, şuurlu yapıyorlar... Fethullah Gülen’in dini
idare ve siyasete alet etmemesi lazımdır. Milli Eğitim’den,
İçişleri Bakanlığı’ndan, Adalet Bakanlığı’ndan elini ayağını
mut-la-ka çekmesi lazımdır. Yoksa çektirirler.
AKP ile ilişkileri mi var diyorsunuz...
Yahu göbek bağı var... NurettinVeren, en aşağı dört tane bakanın
Gülen’in izni olmadan öksüremeyeceğini iddia etti. Ben de bu
iddiaları savcılığa taşıdım...
Kimdi bu bakanlar?
Cemil Çiçek, Ali Coşkun,
Abdülkadir Aksu ve Hüseyin
Çelik’ten bahsediyor. Bu iddiaların araştırılması
lazım...
Veren’in Gülen cemaatinden ayrıldığı için iftira attığı
söyleniyor...
Bu laflar boş laflardır. Veren’in iddialarını da tetkik edecek
merci savcılıktır. Savcılık harekete geçsin, tespitlerini yapsın,
ondan sonra iftira mıdır değil midir anlayalım.
Fakat, Gülen ve Ak Parti’nin arasının pek de iyi olmadığı
söylentileri de var...
Peki öyleyse... son Amerika’ya giden iki tane bakan,
Abdullah Gül ile Mehdi Eker...
kendisini ziyaret etmiş mi etmemiş mi?... Bir açıklasın
bakalım...
Ne zamandı bu ziyaret?
Son altı ay içerisinde... Kur’an-ı Kerim'e el basarak açıklasın
ama...
Gülen cemaatini bazıları şeriati getirmekle bazıları da
Hristiyan misyonerliği yapmakla suçluyorlar. Bu çelişkiye ne
dersiniz.
Doğru. İbrahimi bir din çıkarmak
istiyorlar...
Yani...
Müslümanlığı sulandırmak istiyorlar.
İyi de bütün dinlerin temeli zaten İbrahim Peygamber’e
dayandırılmıyor mu?
Doğrudur. Öyle bir görüşü de var.
Doğrusu bu konulara girmek istemem. Ben bir din alimi değilim...
Benim için Fethullah Gülen, etrafında sevenleri olan dini bir
liderdir. Ama Türkiye’de bir din adamı çerçevesi içinde kalmaya
dikkat etmeli. Ne devlet içinde yapılanmaya teşebbüs etmeli, ne de
Türkiye içindeki eğitim faaliyetlerini bu kadar dinle karıştırarak
yürütmelidir. Geri kalan konular beni biraz aşıyor.
Gülen’in ne yapmak istediğine dair sizin net bir fikriniz
var mı?
Ne yapmak istediği belli. ‘’Altın
Nesil’’ dediği ve kendi yetiştirdiği Nurcu bir ekibi
Türkiye’de iş başına getirmek istiyor. Ben bunu doğru
bulmuyorum.
Şeritaçı ya da misyoner iddiaları hakkında ne düşündüğünüzü
tam anlayamadım.
Biraz abartılı buluyorum. Ben, faaliyetlerin Nurculuk çerçevesi
içinde kaldığı kanaatindeyim. Zaten Nurculuk içinde de tek bir
İbrahimi dine karşı bir sempati var...
Mehmet Ali Ilıcak sizin için ‘’Millet vekili olmadan önce
demokrat, ılımlı, maküldü. Politikaya girdikten sonra değişti,
istikrarsız oldu.’’ diyordu...
Ben hiç değişmedim. Hiç de istikrarsız bir insan değilim. O kadar
istikrarsız değilim ki Mehmet Ali Ilıcak’ın annesiyle dokuz yıl
evli kaldım. Herhalde Nazlı Ilıcak’la dokuz sene evli kalmak bir
istikrar göstergesidir.
Ama Nazlı Hanım’la ayrılmanız da olaylı oldu
biraz...
O, olay yarattı.
Neden?
Çapkınlık yaptığımı iddia etti.
Yaptınız mı?
Yapsam dört senede çıkardı ortaya. Biz ayrılalı dört sene
oldu. Nerde yakalanmışım...
Şimdi görüşüyor musunuz Nazlı Hanım ile, buzlar eridi mi
yani?
Karşılaşırsak merhabalaşıyoruz. Eriyecek bir buz yok. Şu anda ben
siyasi olarak ondan çok farklı düşünüyorum. Ama Nazlı Ilıcak, ön
yargılı olmadığı zaman Türkiye’nin en iyi araştırmacı
gazetecilerinden biridir. Bu çerçevede kendisi arzu ederse ben de
görevim icabı onunla görüşürüm. Ama özel hayatımızda bir
dostluğumuz yok.
Nazılı Ilıcak sizin için ‘’AKP’ye benim sayemde
geçti,’’ anlamına gelecek sözler de söylemişti...
Doğru. Onun ilişkileri tek başına etkili oldu mu bilmiyorum ama
benim milletvekili olmamda Nazlı Ilıcak’ın çok büyük bir rolü
olduğu muhakkak. Ama, ‘’Benim sayemde milletvekili oldu.’’
diyorsa bu abartmadır. Eğriye eğri, doğruya doğru. Görüyorsun ne
kadar açık sözlüyüm...
-BİTTİ-