Bizim kadar çabuk haber eskitebilen başka bir ülke var mıdır
bilemiyorum!
Gündem inanılmaz bir hızla değişiyor, zaman su gibi akıp giderken
biz de gündem ışık hızıyla akıp gidiyor sanki.
Bir gün önce ülkede yer yerinden oynarken ertesi gün o haberin
esamesi bile okunmuyor.
Suriye'den bomba düşer beş masum ölür, ilk gün savaş nidaları
atılır ertesi gün Alex konuşulur.
Suriye ile savaşa girecek miyiz sorusu gündemi tırmalarken, ertesi
gün Alex basın toplantısında ne diyecek haberi gündemin saltanat
koltuğuna oturur.
"Turgut Özal'ın mezarı açılıyor" flaş haber olarak geçerken,
kameralar birden Başbakan'ın canlı yayın konuşmasına döner, "savaşa
her an hazırız" sözüyle ne demek istedi tartışılmaya başlar.
Muhalefet durmaz cevap yetiştirir, kameralar ve tüm haber
bültenleri Kemal Kılıçdaroğlu'nun yanıtını bekler.
Artık en önemli gündem maddesi birbirlerine nasıl cevap
verdikleridir.
Cümleler montajla karşılıklı konuşma haline dönüştürülür ve eline
saz almış iki aşık gibi iki siyasinin birbirlerine "geçirmelerini"
dinlemek zorunda kalırız.
Haberi o kadar çabuk eskitiyoruz ki...
Bu yeni gibi görünen eski haberleri bir anda gündemden düşüren bir
haber geldi taa Diyarbakır'dan.
Diyarbakır Emniyet Müdürü gündeme damgasını vurdu!
"Ölen teröriste ağlamayan insan değildir" açıklaması bu günün en
önemli haberiydi.
Yazarlar onu yazdılar, MHP Diyarbakır Emniyet Müdürü'ne yüklendi,
Bülent Arınç "kişisel" fikrini açıkladı emniyet müdürüne sahip
çıktı.
Ben de kişisel fikrimi söyleyeyim, konuşmanın tamamını
dinlediğinizde emniyet müdürünün konuşması gayet insani bir
konuşmaydı, bir cümlesini gündemi belirlemek için alıp ortaya
atarsanız tepkilerin çığ gibi büyümesine, sadece bir cümleyi okuyup
sanal ortamda coşup mangalda kül bırakmayan "cengaverlerin" sözüm
ona vatan sevgilerini hakaretle karışık sanal ortama akıtmasına
engel olamazsınız.
Barışa giden yol da insanidir çünkü eğer barış istiyorsanız!
Savaşla barışa el uzatılabileceğini, barışla kucaklaşılabileceğini
hiç sanmıyorum.
Emniyet Müdürü'nün sözlerini değerlendirirken barışa ışık yakan
cümleler olduğunu, savaşın iki taraftaki anneleri de ağlattığını
unutmayalım.
Bu cümlelerden, teröristlerle savaşmayalım, mücadelemizde onları
öldürmeyelim, öldürürsek üzülürüz gibi bir anlam çıkarmak, kişiyi
hedef göstermek olur ki tehlikke de zaten burada başlar.
Kendi arasında barış sağlayamayan toplumla barışa yürümeye kim razı
olur ki önce biz bir anlaşalım öyle değil mi?
Saygı duyarak, didişmeden, düşünceleri okumaya çalışmadan...
Gerçi biz yarın bu haberi de unuturuz!
Gelsin sıradaki!
twitter.com/nsrnylmz