Sinsi hastalık kemik erimesi
Abone olBoy kısalması ve sırtta kamburlaşma kemik erimesinin geliştiğini ve ileri bir noktaya geldiğini gösteriyor.
Uzmanlara göre akrabalarında osteoporoz hikayesi olan,
zayıf, açık renk tenliler, hareketsiz yaşam süren ve erken menopoza
giren kişiler kemik erimesi açısından risk
taşıyor.
Bunun dışında düşük kalsiyum alınması, sigara, aşırı alkol ve
kafein tüketimi, kortizon gibi bazı ilaçların kullanılması ve
tiroit gibi bazı hastalıklar riski arttırıyor.
Türkiye Romatizma Araştırma ve Savaş Derneği (TRASD) Genel
Sekreteri Prof. Dr. Ayşen Akıncı Tan, AA muhabirine yaptığı
açıklamada, kemik yoğunluğunun azalması sonucu kırık riskinin
artmasıyla kendini gösteren osteoporozun ciddiye alınması gereken
önemli bir hastalık olduğunu söyledi.
Hastalığın dünyada ve Türkiye'de görülme sıklığının yüksek olduğunu
anlatan Tan, bu kişilerin dolgu maddesi azalmış, gözenekleri
büyümüş daha güçsüz ve kolay kırılabilir bir kemik dokusuna sahip
olduklarını anlattı.
Tan, osteoporozun sinsi ilerlediğine ve kırık oluşana kadar belirti
vermediğine, ağrı yapmadığına dikkati çekerek, "Kişi fark etmeden
sessiz sessiz kemikten çalar. Hastalık ilerleyene kadar hasta
görünüşte iyi olabilir, hiçbir bulgu vermeyebilir" dedi.
En sık görülen yakınmalardan birinin sırt ağrısı olduğunu belirten
Tan, şunları söyledi:
"Bunun nedeni, omurgalardaki küçük çökme kırıklarıdır. Bunlar
gözle görülebilen kırıklar olmadığından genellikle fark
edilmemektedir. Örneğin, kişi fırından tepsi çıkarırken aniden
sırtında ya da belinde şiddetli bir ağrı hissetmektedir. Ağrı,
omurgadaki küçük kırıkların sonucudur. Ancak bu, film çekildiğinde
ortaya çıkmaktadır. Kırık miktarının artmasıyla birlikte de
omurlarda çökme olmakta, hastanın sırtında kamburluk oluşmakta ve
boy kısalmaktadır. Sırtta kamburluğun artması ile beraber göğüs ve
karın boşluğunda daralma olur. Karın öne doğru çıkabilir ve hasta
kilo aldığını zannedebilir. Ağır aktivitelerde nefes darlığı ortaya
çıkabilir. Osteoporozda omur kemiklerinin yanı sıra, kalça ve ön
kolda da kırık görülme olasılığı yüksektir."
Tan, kemik erimesinin, özellikle kadınlarda menopoz sonrasında ya
da yaşlılık döneminde her iki cinste de görülebildiğini ifade
ederek, "Akrabalarında osteoporoz olan, zayıf, açık renk tenliler,
hareketsiz yaşam süren ve erken menopoza giren kişilerde osteoporoz
daha sıktır. Bunun dışında, gençlik döneminde kanama düzensizliği
olan kadınlar, uzun süre yatak istirahatı yapmak zorunda olanlar,
düşük kalsiyum alınması, D vitamini eksikliği olanlar, sigara,
aşırı alkol ve kafein tüketimi, kortizon kullanımı ve tiroit,
diyabet gibi hastalıklar, sara, tansiyon gibi hastalıklarda
kullanılan bazı ilaçlar da diğer risk faktörleridir" uyarısında
bulundu.
D vitamini eksikliğine dikkat
Kemik erimesinde D vitamini eksikliğinin de önemine değinen Tan,
D vitamini yerine konmadığında, osteoporoz tedavisinde verilen
ilaçların ve kalsiyumun bir işe yaramadığını vurguladı.
Tan, Türkiye'de yapılmış bir araştırma sonucuna göre D vitamini
eksikliğinin yoğun olduğunu ifade ederek, "Ülkemizde, kapalı
giyinen kişilerde yüzde 80'lere, başörtüsü takanlarda yüzde
90'larda ve çarşaf giyenlerde yüzde 100 oranında D vitamini
eksikliği tespit edildi" dedi.
Tan, yeterli bir D vitamininin gıdalardan alınması pek mümkün
olmadığı için her gün saat 11.00'den önce ya da öğlen 16.00'dan
sonra kol ve bacakların açık olarak güneşe tutulmasının uygun
olduğunu söyledi.
D vitamini eksikliğinin kemik erimesi dışında kas ağrılarına da yol
açtığını ifade eden Tan, ileri yaşlardaki kişilerde denge
bozukluğuna neden olabildiği gibi bazı nörolojik hastalıklarda
hatta kanserde bile etkisi olduğuna dair veriler bulunduğunu
bildirdi.
"Kaybedilen kemik miktarı telafi edilemiyor"
Kemik erimesi geliştikten sonra kaybedilen kemik
miktarının bir daha telafi edilmesinin mümkün olmadığını vurgulayan
Tan, "Tanı konulduktan sonra tedaviyle ancak mevcut ilerleyiş
durdurulabilir, bunun dışında kaybolan kemik miktarının vücuda
kazandırılması çok zordur" dedi.
Tanı konulduktan sonra öncelikle hastaya detaylı bilgi verildiğini
belirten Tan'ın verdiği bilgiye göre, osteoporozda kırığın olduğu
ağrılı dönemde ağrı kesiciler kullanılabiliyor ancak esas tedavi,
kemik yıkımını azaltan veya yapımını arttıran ilaçlarla yapılıyor.
Buna ek olarak gıdalarla ya da vitaminlerle Kalsiyum ve D vitamini
desteği veriliyor. Kırıkların geliştiği ağrılı dönemde ise yatak
istirahati öneriliyor. Gerekirse kısa süreli korse tavsiye
ediliyor. Ağrıyı azaltmak ve hastaya rahatlık sağlamak için fizik
tedavi yaptırılabiliyor. Sonraki dönemde de öne eğilerek yapılan
egzersizler veya aktiviteler kısıtlanarak duruş eğitimi ve sırt
kaslarını güçlendirici hareketler öneriliyor. Bunlar, genellikle
yürüyüşler, ağırlık çalışmaları, aerobik egzersizler, tenis,
merdiven çıkma gibi aktiviteler olabiliyor.
Kemik yoğunluk testi
Osteoporoz tanısı için mutlaka kemik yoğunluğunun ölçülmesi
gerektiğini belirten Tan'ın verdiği bilgiye göre, bunun için bel
omurları, kalça veya el bileğinden ölçüm yapılıyor ve bu esnada hiç
ağrı hissedilmiyor.
Osteoporoz, özellikle erken dönemlerde hiçbir belirti vermeden
görülebildiği için özellikle risk altında bulunan kişilerin,
menopoza girmiş kadınların, 65 yaş üstündekilerin herhangi bir
şikayeti olmadan yılda bir kez hekim kontrolünden geçmeleri ve
gerekirse kemik ölçümü yaptırmaları tavsiye ediliyor.
Sağlıklı kişilerin, olası kemik erimesi riskini azaltabilmek için
kemik gelişiminin devam ettiği 0-35 yaşlarında kalsiyumdan zengin
bir diyet (günde bin 500 kalori), yeterli vitamin, mineral, protein
tüketimi, düzenli egzersiz yapması ve yeterli güneşe çıkması
öneriliyor. Anne adayının kalsiyumdan zengin bir hamilelik
geçirmesi de bebeğinin güçlü kemik yapısına sahip olmasını
sağlıyor.
Sigara, alkol, kafein, şeker, tuz ve aşırı protein alımının
azaltılması, ideal vücut ağırlığının korunması ve osteoporoza yol
açan ilaçlardan uzak durulması gerektiğine dikkat çekiliyor.
Düzenli bir spor alışkanlığının da kemik erimesini engellediği
ifade ediliyor.